- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt

بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Suriyeli Kadınların Cinsiyet Eşitliğine Değil, Bilakis İslami Siyasete İhtiyacı Vardır!
Haber:
Baker Enstitüsü 14 Mart tarihinde Suriye'deki kadın hakları ve insan hakları konusunda kısa bir rapor yayınladı. Rapor, 2011'de savaşın başlamasından bu yana kadınların durumunun güncel analizini ele almıştır. Ayrıca rapor, kadınları ve kız çocuklarını orantısız bir şekilde etkileyen iç savaşı da incelemiştir.
Son birkaç yıl içinde yayınlanan çeşitli raporlara göre, tüm dini ve etnik kökenlerden oluşan Suriyeliler, huzursuzluklardan etkilenirken, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) 2024 raporu, Suriye'de durumların kötüleşmesinin ve bağışçı yardımların azalmasının, 11 milyondan fazla Suriyeli kız çocuğu ve kadını, üreme çağındaki kız çocuklarının zorla evlendirilmesi de dâhil olmak üzere “şiddet, istismar ve temel hizmetlere erişememe” riskine maruz bıraktığına işaret etmiştir.
Suriyeli kadınların karşı karşıya kaldığı zorluklar ve sıkıntılar, Suriye içinde ve dışında kadınların öncülük ettiği birçok örgütün faaliyet göstermesini durduramamıştır; ancak İdlib gibi bazı bölgelerde son yıllarda çok sayıda eğitim ve kapasite geliştirme programı hedef alınmış, tehdide maruz kalmış ya da kapatılmıştır. Bu kuruluşların birçoğu gönüllü çabalar olarak başlamış ve zamanla finanse edilerek STK'lara dönüşmüştür. Ayrıca Suriyeli kadınların siyasi hareketinde de giderek artan bir yükseliş vardır. Bu, Suriye'de kadınların liderlik ettiği grupların ortaya çıkışına dair iyi bilinen bir örnek sayılır. Resmi olarak 2017'de başlatılan proje, 2011 ve 2012'deki devrimin ilk günlerinden bu yana büyümüştür. Suriyeli kadınların siyasi hareketi, hem Suriye içinde hem de ev sahibi ülkelerde birçok kadın grubunun ve örgütünün desteklenmesine yardımcı olmakla kalmamış, bilakis aynı zamanda geri dönmeyi ve yaşamayı umdukları Suriye devleti için bir vizyon ve strateji geliştirmiştir.
Suriyeli kadın siyasi hareketinin önde gelen üyelerinden yazar Havle Yusuf Bargut ile yapılan bir röportajda, çalışmalarının hem kadınları hem de -aynı zamanda hareketlerinin üyesi olan- erkekleri "feminist düşünce" ve bunun Suriye'de gelecekteki yasa ve uygulamalara nasıl uygulanacağı konusunda kültürlendirmeye odaklandığı belirtilmiştir. Feminist bir zihniyetin geliştirilmesinin, kadınların siyasi geçiş sürecinin her kademesinde ve gelecekteki yönetim organlarında karar alma süreçlerine dahil edildiği kapsayıcı ve çoğulcu bir sivil devletin inşası için önemli bir köşe taşı olduğunu vurgulamıştır.
Yorum:
Müslüman kadınlara yönelik sömürgeci gündem, kökleri yüz yıldan fazla bir süre önce Hilafetin yıkılmasına kadar uzanan küresel bir gündemdir.
Mücahitleri yetiştiren Müslüman kadınların, güçlü liderler ve keskin beyinler yetiştiren geleceğin anneleri olduğu anlaşılmıştır. Feminizm, bugün hâlâ dünyaya egemen olan sömürgeci kapitalizmin sonucunda karşı karşıya kaldığı baskıya yanıt olarak ortaya çıkan bir Batı icadıdır.
İslam'ı ve geleneksel toplumsal rollerini görmezden gelerek kadınlara tanınan 'özgürlükleri' kabul etmek, hem kadınların hem de erkeklerin çalıştığı hükümetlerin vergi toplama gündemleri için onların köleleştirilmelerini sağlamaktan başka bir işe yaramamıştır.
Bugün Batı'da kadınların tüm özgürlükleri ve aşırılıklarıyla “istediklerini yapmak” amacıyla hâlâ hakları için mücadele ettiklerini görüyoruz. Zira çocuk bakımı ücretlerini ödemek için fazla mesai yapmak zorunda kalıyorlar ve toplum hayatına ve kadın onuruna saygı göstermeyen ve çökmekte olan bir toplumda yaşamak zorunda kalıyorlar. Erkekler kadınlarını çocuklarıyla birlikte evde bırakıyor ve kadınlar ise huzurevlerinde yalnız başlarına ölüyorlar.
Suriyeli kadınlar, iktidar vaatlerini yerine getirmeyen "sahte feminist politikaların" uygulanmasına giderek daha fazla boğulurken, bekledikleri şey tam da budur.
Müslüman kadınların çektiği acılar, ancak feminist haklar hareketine hiçbir zaman ihtiyaç duymamış olan Hilafetin kurulmasıyla sona erecektir.
Filozof Nancy Fraser, neoliberalizmin feminist değerleri nasıl kendine mal ettiğini ve iktidarı, metodolojik eşitsizliğin yönlerini ele almak yerine genellikle tüketimciliği güçlendiren pazarlanabilir bir kavrama dönüştürdüğünü eleştirerek şöyle diyor: “Feminizm kapitalizmin hizmetçisi haline gelmiştir. Eşitlik için mücadele etmek için değil, kapitalizmin ihtiyaçlarına hizmet etmek için istismar edilmiştir.”
Allah Subhanehu ve Teala, kadınların ve toplumun ihtiyaçlarını her türlü beşeri gündemden daha iyi bilmekte olup bu da kadınların ekonomik, eğitim ve hukuki haklarını kapsamlı bir şekilde güvence altına alan Kur'an ve sünnetin yönlendirmelerini yansıtmaktadır.
يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُواْ رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالاً كَثِيراً وَنِسَاء وَاتَّقُواْ اللهَ الَّذِي تَسَاءلُونَ بِهِ وَالأَرْحَامَ إِنَّ اللهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقِيباً
“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan eşini var eden, bu ikisinden de birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. İsmi hürmetine birbirinizden dilekte bulunduğunuz o Allah'a saygısızlık etmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının.” [Nisa 1]
Suriye kadınları sadece bu asil değerlere geri dönerse, barışı ve güvenliği bilecektir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
İmrane Muhammed