- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Vatikan Papasının Türkiye Ziyaretiyle İlgili Gelişmeler!
Haber:
Papa 14. Leo, geçtiğimiz mayıs ayında Katolik Kilisesi'nin başına seçilmesinden bu yana ilk yurt dışı ziyaretini 27 Kasım 2025'te Türkiye'ye gerçekleştirdi ve ziyaret 3 gün sürdü.İlk yaptığı şey Mustafa Kemal'in kabrini ziyaret etmek oldu.Erdoğan onu, Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda görkemli bir şekilde karşıladı.Daha sonra Hıristiyan akidesinde ve Avrupa'nın kaderinde tarihi bir dönüm noktası olan İznik'i ziyaret etti.
Yorum:
1- Vatikan Papasının ziyareti, Mustafa Kemal'in kabrine çelenk koyması ve onun başında saygı duruşunda bulunması, onun yüceltilmesi ve tazim edilmesi olarak kabul edilmelidir; çünkü Mustafa Kemal, Hıristiyan Kilisesi ve Batı'nın lehine büyük işler yapmıştır. Zira Mustafa Kemal, düşman olarak gördükleri İslam'a savaş açmış, Müslümanları birleştiren ve Avrupa'da İslam'ı yaymak için fetihler yapan Hilafeti yıkmış, devlette, toplumda ve hayatta uygulanan İslam şeriatını yıkarak onun yerine Batı yasalarını getirmiş, haram olan her şeyi mübah kılmış, cumhuriyet, demokrasi ve laiklik gibi Batı sistemlerini kurmuş ve Türkiye'yi Batı'ya ve onun politikalarına bağlamıştır.
2- Şaşırtıcı olan Papa’nın, Millet Kütüphanesi'ndeki Cihannüma Salonu'nda, Nebi Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i öven “Ay Doğdu Üzerimize” ilahisiyle karşılanmasıdır! Peki küfür akidesini taşıyan ve onun propagandasını yapan Papa'ya nasıl övgüler yağdırılabilir; yani Papa dolunay mı oldu?! Erdoğan ve yandaşlarının yaptığı ne kadar da aşağılık bir şey! Zira onlar, bir müminin izzetini kaybetmişler ve kâfirlerin önünde ve onların ayakları altında aşağılık bir duruma düşmüşlerdir. Bunu, Muhammed Fatih ve onun tabiilerini temsil eden bir müminin izzetiyle bir karşılaştıralım. İstanbul'u fethedip Ayasofya'yı camiye çevirince Vatikan'daki Papa buna itiraz etmiş ve Batı'yı, Müslümanlara ve devletlerine karşı kışkırtmaya başlamıştır. Bunun üzerine Fatih şöyle demiştir: “Ayasofya'yı camiye çevirmekten şeref duydum; Roma'ya da gelip Vatikan Kilisesini atlarıma ahır yapacağım.” Bunun üzerine Papa sessiz kalmış ve tehdit sahibinin söylediğini uygulamasından korkmuştur. Eğer vefat etmemiş olsaydı tehdidini uygulamak üzereydi. Vatikan Papası, onun ölümünün ardından üç günlük kutlama ilan etmiştir. Dolayısıyla Muhammed Fatih, ilk Müslüman liderler gibi söylediklerini yapan liderlerden biriydi; başta Erdoğan olmak üzere kafirler karşısında zelil olan, halklarına yalan söyleyen, onları kandıran ve aldatan bugünün yöneticileri gibi değildi. Zira bugünün yöneticileri, konuşsalar veya tehdit etseler bile Gazze'deki soykırımda olduğu gibi bir damla su, bir lokma ekmek veya tek bir kurşun bile yardım etmeden bir kenarda durup seyrettiler. Hatta onlar, Yahudilerle ilişkilerini bile koparmadılar ve Yahudilerin hayatta kalma sebeplerini sunmaya devam ettiler.
3- Erdoğan'ın Papa'yı karşılaması ve onunla bölgesel konuları konuşması ise bir başka rezalettir.Ne Papa'nın ne de herhangi bir yabancının bölgenin sorunlarına müdahil olması söz konusu olamaz ve bu sorunlara müdahale etmelerine veya bunlar hakkında konuşmalarına izin verilmez. Müslümanların başındaki diğer yöneticiler gibi Erdoğan da bölgenin sorunlarını yabancılara, özellikle de Amerika'ya teslim etmiştir; bu yüzden onların, Beyaz Saray’a koştuklarını ve Gazze’deki savaşı durdurması için Trump’a yalvardıklarını gördük. Daha sonra Amerikan gözetiminde uluslararası bir yönetim kurulması, uluslararası güçlerin gönderilmesi, Yahudi varlığının silahsızlandırılması değil de mücahitlerin silahsızlandırılması, Yahudi varlığının güçlerinin Gazze Şeridi‘nin içinde ve çevresinde tampon bölgelerde tutulması gibi Amerika'nın Gazze Şeridi'nin kaderini belirlemesi gerektiğini öngören planını kabul etmişlerdir.
4- Papa bir konuşma yaptı ve şunları söyledi: “Türkiye, Hıristiyanlığın kökleriyle ayrılamaz.” Yani sanki Türkiye’yi Müslümanlardan geri almak istiyoruz der gibi Müslüman Türkiye halkını tehdit ediyor ve Erdoğan ve yandaşları da onu alkışlıyorlar! Ayrıca Türkiye'yi, "Doğu ile Batı, Asya ile Avrupa arasında bir köprü, kültürlerin ve dinlerin kavşağı" olarak nitelendirdi.Türkiye'nin Avrupa'yı fethetmek ve Hanif dini ve İslam kültürünü yaymak için orduların başlangıç noktası olması nedeniyle, Türkiye'deki Hıristiyanların büyük çoğunluğunun İslam'ı kabul ettiği bilinmektedir. Zira Osmanlı döneminde Müslümanlar buradan yola çıkarak Balkanları fethedip Viyana surlarına kadar ulaşmışlardır. Ayrıca Türkiye, Batı'dan gelecek saldırılara karşı Doğu'daki İslam ülkesini koruyan bir kaleydi.
5- Erdoğan, Papa ile yaptığı konuşmada, “Farklılığına rağmen biz ve onlar aynı semaya yöneliyoruz ve değerlerimiz de birdir" dedi. Bu ise İslam'a yönelik bir iftiradır. Zira Hıristiyanların ibadetleri, teslise dayalı şirk olan bir ibadettir ve değerleri de onların batıl inançlarından kaynaklanmaktadır.Erdoğan, Filistin meselesine ilişkin, "İki devletli çözümü hayata geçirerek Filistin halkına adalet sağlamak bizim borcumuzdur" dedi. Dolayısıyla o, İslam beldelerinin başındaki diğer yöneticileri gibi, adaleti gerçekleştirmek olarak gördüğü iki devletli çözümü kabul ederek ihanetini teyit etmektedir; oysa bu, büyük bir zulümdür. Zira bu çözüm, Yahudilerin 1948'de Filistin'den ele geçirdikleri toprakların yaklaşık %80'ine sahip olduklarının kabul edilmesini, varlıklarının güçlü ve ağır silahlı olarak kalmasını ve Filistin halkına ise Yahudi varlığının kontrolü altında silahsızlandırılmış bir devlette yaklaşık %20'lik bir pay verilmesini öngörüyor.
6- Papa, Roma devleti ve Hristiyanlık dininde köklü bir dönüm noktası olarak kabul edilen ve 325 yılında düzenlenen Birinci İznik Konsili'nin 1700. yıl dönümünü anma törenlerine katılmak üzere İznik (eski adıyla Nicaea) kentini ziyaret etti.Roma İmparatorluğu İmparatoru I. Konstantin, Hristiyan rahip ve keşişlerini toplayarak, onlara dayattığı teslis inancına göre Hristiyanlığa geçtiğini ilan ettiğinde, onun kendi dinlerine girmesi için bunu kabul ettiler ve sonra bunu şu üç sözle gerekçelendirdiler:Baba, oğul ve ruhul Kudüs tek bir Tanrı'dır ve aynı zamanda üçü de birdir. Bu ise sapkınlığın da ötesinde bir sapkınlıktır.
7- İmparator Konstantin, İnciller kitabının şirk akidesine göre yazılmasını ve tevhitten bahseden ve şirki reddeden İncillerin engellenmesini emretti ve bir ve tek olan Allah’a inananlara ve İsa'nın Allah‘ın kulu ve elçisi olduğuna inananlara karşı savaş açtı. O tarihten itibaren Kilise, Avrupa halkları isyan edip laiklik adı altında dini devletten ayırıncaya kadar Avrupa'daki imparatorların ve kralların kendi politikalarını halka dayatmak ve onları kendilerine vergi ödemeye zorlamak için kullandıkları bir araç haline gelmiştir; ancak kiliseyi korudular ve onu sömürgeci amaçlarını gerçekleştirmek için bir araç olarak kullandılar.
8- Bir Peygamber ve devlet başkanı olarak Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Hristiyan rahip ve keşişleri ve aynı şekilde Yahudi hahamlarını İslam'a davet ettiği gibi onları, Allah adına haktan başka bir şey söylememeye, O'na hiçbir şeyi ortak koşmamaya ve hak olan İslam dinini din olarak kabul etmeye davet etmiştir; nitekim onlar, lanetin üzerlerine inmemesi için bunu reddettiler ama zaten lanet üzerlerine inmiştir. Roma Kralı Heraklius'a, onu İslam’a davet eden bir mektup göndermiş, onlar İslam'ı reddedince onlara karşı cihat ilan etmiş, böylece Mute, sonra da Tebuk savaşı olmuştur. Onun ardından gelen Raşid Halifeler, davet ve cihat yoluyla İslam risaletini yaymaya devam etmişler, Şam beldesini Roma devletinden kurtarmışlardır; ardından onlardan sonra gelen Halifeler, Roma devletinin doğu kısmı olan Bizans İmparatorluğu yıkılana kadar 13 yüzyıl boyunca cihat ve fetihlerine devam etmişlerdir. Nitekim Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Konstantiniyye şehrinin fethedileceğini müjdelemiş ve burası Fatih Rahimehullah tarafından fethedilmiştir; ayrıca Roma'nın fethedileceğini de vaat etmiş ve bu da Allah'ın izniyle İkinci Raşid Hilafet kurulduğunda gerçekleşecektir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Esad Mansur