Logo
Bu sayfayı yazdır

بسم الله الرحمن الرحيم

Ekonomik İntiharı Yüceltmek!

Mısır'ın Uluslararası Para Fonu'na (IMF) 10 Milyar Dolar Ödemesine Yönelik Bilinçli Bir Okuma

Bir Ortaklık ve Egemenliğin Olmadığı... Ölümcül Borçlar

2/5/2025 tarihinde en-Neşra internet sitesi IMF Arap Grubu İcra Direktörü Muhammed Maait'in Mısır'ın 2016 yılından bu yana üç finansman programı kapsamında aldığı toplam 28 milyar Doların 10 milyar Dolardan fazlasını geri ödediğini söylediğini aktardı ve IMF ile 8 milyar dolar değerindeki mevcut programın 2026 sonuna kadar devam ettiğine ve Mısır'ın şu ana kadar bunun yarısından daha azını aldığına işaret etti.  Bir sonraki aşamada hükümetin, ekonomiyi desteklemek için yatırım, büyüme ve istihdama odaklanacağı eklemesinde de bulundu.

Milyonlarca Mısırlı yoksulluk sınırında yaşarken ve devlet eğitim, tedavi ve gıda sorumluluğundan kaçarken, rejimin önde gelen isimlerinden Muhammed Maait karşımıza çıkmış "gururlu bir şekilde", ekonomiyi harap eden ve toplumu parçalayan ağır koşullara mukabil Mısır'ın 2016'dan bu yana aldığı 28 milyar Dolarlık IMF işbirliği programının finansmanlarından 10 milyar Dolardan fazlasını geri ödediğini açıklıyor.

Bu açıklama sadece ekonomik bir haber değil, aksine Mısır'ın içinde bulunduğu bağımlılığın doğasını ve rejimin insanların geçim kaynaklarına ve ülkenin egemenliğine uyguladığı saçmalığı ortaya koyan tam bir siyasi ve şerî suçtur.

Maait bu geri ödemeyi bir “başarı” olarak sunuyor ama aslında bu, faizli zalim uluslararası sisteme bağımlılığın ve boyun eğmenin derinliğini gösteren en açık göstergelerinden biridir.

Ancak bu haber bizzat ne anlama geliyor? Gerçek siyasi ve ekonomik sonuçları nelerdir? İslam bu felaketi, köklü bir şekilde nasıl çözebilir?

Uluslararası Para Fonu (IMF), dünyayı kapitalist kurallara göre ekonomik olarak kontrol etmenin bir aracı olması ve yoksul ve orta gelirli ülkeleri, siyasi ve ekonomik olarak kapitalist merkeze bağımlılıklarının kalıcılığını sağlayan “yapısal reform” şartlarına boyun eğmesi için 1944 yılında Bretton Woods Konferansı'nda kafir Batı tarafından kurulmuş sömürgeci bir araç ve küresel bir tefecilik kurumudur.

Şeriat açısından, Uluslararası Para Fonu'ndan (IMF) alınan faizli krediler şer'an haramdır; çünkü IMF, düpedüz faiz üzerine kurulmuştur. Bu da Allahu Teala’nın şu kavlinden dolayıdır: وَأَحَلَّ اللهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَاAllah, alım-satımı helâl, faizi haram kılmıştır.” [Bakara 275] Ve Subhanehu’nun şu kavlinden dolayıdır: فَإِن لَّمْ تَفْعَلُواْ فَأْذَنُواْ بِحَرْبٍ مِّنَ اللهِ وَرَسُولِهِŞayet (faiz hakkında söylenenleri) yapmazsanız, Allah ve Rasulü tarafından (faizcilere karşı) açılan savaştan haberiniz olsun.” [Bakara 279] Dolayısıyla hiç tartışmasız faiz, ahiretten önce dünyada Allah'ın gazabına ve azabına sebep olan helak edici büyük günahlardan biridir. Nitekim bunu, Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurarak açıklamıştır: دِرْهَمُ رِباً يَأْكُلُهُ الرَّجُلُ وَهُوَ يَعْلَمُ أَشَدُّ مِنْ سِتَّةٍ وَثَلَاثِينَ زَنْيَةًKişinin bilerek yiyeceği bir dirhem faiz, otuz altı kez zina yapmaktan daha şiddetlidir.” Bilakis Müslüman bir yöneticinin bu kredileri onaylaması, onu takip etmesi ve ülkeyi bu kredilere boyun eğdirmesi, Allah'ın kendisine yüklemiş olduğu emanete bir ihanettir; bu emanet ise Allah'ın indirdikleriyle hükmetmek ve ümmetin merkezini ve servetlerini korumak olup onları sömürgecilere satmak değildir.

Peki 10 milyar Dolarlık geri ödeme bizzat ne anlama geliyor?

Bu rakamın somut gerçekliğini tercüme etmek istediğimizde, Mısır'ın 2016 yılından bu yana IMF'den yaklaşık 28 milyar Dolar borç aldığını, bu rakam eğitim, tarım, enerji ya da sanayinin geliştirilmesi için kullanılmadığını ve aşamalar halinde ödenen ve ana miktarın yarısını aşan faizin aksine bu kredilerin 10 milyardan fazlasının geri ödendiğini göreceğiz. Peki devlet, bu paraları nereden getirdi?

Devletin önünde, paralarını tahsil ettiği, geçim kaynaklarını kestiği, birikimlerini yağmaladığı ve emeklerini çaldığı Mısır halkından başka bir seçenek yoktur; bu yüzden devlet, gıda ve yakıt sübvansiyonlarını kaldırdı, mal ve hizmetlere fahiş vergiler dayatıp icat etti, stratejik şirketleri ve hatta liman ve havaalanlarını da içeren “hükümet teklifleri” programı kapsamında devlet varlıklarını sattı ki ülkenin servetlerinin ve kaynaklarının kasıtlı olarak çarçur edilmesinden bahsetmiyorum bile. Yani bu milyarları, devlet ya da siyasi elitler değil, yoksullar ödemektedirler. Öte yandan dış kamu borcu 2024 yılına kadar 160 milyar Doların üzerine çıkmıştır ki bu da bu geri ödemenin, sömürgecinin denetimi altında borcun geri dönüşümünden başka bir şey olmadığı anlamına gelmektedir!

IMF ile olan ilişkinin ayrıntılarını takip eden biri, Mısır'ın artık “IMF'nin teknik uzmanlarıyla istişare” olarak bilinen şeye tabi olduğunu görecektir ki bu da şu anlama gelmektedir:

  • Her büyük ekonomik adımın, döviz fiyatlandırmasından destek ve şirket vergilerine kadar IMF tarafından onaylanması gerekmektedir ...
  • Kamu bütçeleri yerel parlamentoya sunulmadan önce gözden geçirilmektedir, yani Mısır parlamentosu bütçeler üzerinde hiçbir şeye sahip değildir.
  • IMF sürekli olarak özel sektör katılımının genişletilmesi çağrısında bulunuyor ki aslında bu, kelimenin tam anlamıyla “devletin yabancı yatırımcılara satılması” anlamına geliyor ve bu yatırımcıların çoğu da ABD ve İngiliz nüfuzuna tabi olan Körfez ülkelerindendir.

O halde bundan sonra bu bir “başarı” olarak değerlendirilebilir mi? Yoksa bu, ekonomik ve siyasi egemenliğin, kasıtlı olarak Batı ve onun ajanları lehine ihlal edilmesi midir?

Kamu Seferberliği ve İstatistik Merkezi Ajansı (CAPMAS) ve uluslararası kuruluşların verilerine göre, Mısır'da yoksulluk oranı %30'u aşmıştır ve halkın %60'ından fazlası da yoksulluk sınırının altında ya da sınıra yakın bir seviyede yaşamaktadır. Ayrıca Mısır, gıda ve konut fiyatlarının rekor seviyelere ulaşmasıyla bölgedeki en yüksek enflasyon oranlarını kaydetmiştir. 9 milyondan fazla Mısırlı geçimlerini sağlamak için göç ya da ülke içinde yerinden edilmek zorun kalmıştır. Dahası yüksek üretim maliyetleri ve paranın değerinin düşmesi nedeniyle binlerce atölye ve küçük işletme kapanmıştır. Tüm bunlar ise “müjdelenen” kredilerin ödenmesinin gölgesinde gerçekleşmektedir!

İslam bu sorunu, geri dönüşüm veya “akıllı borç yönetimi” yoluyla çözmez; aksine, faizli borçlanmayı kökünden reddederek ve aşağıdakilere dayalı bağımsız bir ekonomik sistem kurarak çözer:

1- Kamu mülkiyetinin durumu ve ümmetin (petrol, gaz, madenler ve kamu arazileri gibi) servetlerine güvenmek.

2- Vergilerin yasaklaması ve haram olması; vergiler, sadece gerekli olduğunda uygulanabilir; yani acil meşru bir ihtiyaç varsa ve Beytu’l Mâl’de bunu karşılamaktan acizse, o zaman zorunluluktan dolayı kalıcı değil, geçici olur.

3- Tarım ve sanayinin, özellikle de kendi kendine yeterliliğin temel taşları olan ağır ve gıda sanayilerinin canlandırılması.

4- Paranın seçkinler veya yabancılar tarafından tekelleştirilmesinin haram olması ve ümmetin kaynaklarının düşmanlara satılmasının veya hibe edilmesinin yasaklanması.

5- Ekonominin hedefini, belirli bir grubun kar elde etmesini veya zorla dayatılan borçların ödenmesini gerçekleştirmeye değil, şerî hükümlere göre halkın ihtiyaçlarını karşılamak haline getiren Raşidi Hilafetin kurulması.

Bu ülke, Körfez'in sadakalarıyla, IMF'nin kırıntılarıyla ya da sahte başarıların propagandasıyla kalkınmayacaktır, aksine kapitalist Batı'ya bağlı olan göbek bağını keserek ve Mısır'ı ümmetin liderliğine geri döndürecek ve faize, zillete ve sömürgeciliğe değil, Allah'a itaate dayalı bir ekonomi tesis edecek olan Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmakla kalkınacaktır!

Mısır'ın IMF'ye 10 milyar Dolardan fazla geri ödeme yapması bir onur değil, ülkenin yönetimini üstlenen ve izzetini ihlal edenler için bir utanç olduğu gibi hem bu dünyada hem de ahirette rüsvaylıktır. Bu ise İslam'a göre yönetmeyen askeri cumhuriyet rejiminin yönetimi altında Mısır'ın ulaştığı bağımlılık boyutunun bir göstergesidir.

Ey Mısır Kinane halkı: Bu büyük fesadın ve bu aşağılayıcı bağımlılığın karşısında sessiz kalmanız, hiçbir şey söylemeseniz veya yapmasanız bile suça ortak olmanız demektir. Zira Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: إِنَّ النَّاسَ إِذَا رَأَوْا الظَّالِمَ فَلَمْ يَأْخُذُوا عَلَى يَدَيْهِ أَوْشَكَ أَنْ يَعُمَّهُمْ اللهُ بِعِقَابٍ مِنْهُŞüphesiz ki insanlar zalimi görüp de onun zulmüne engel olmazlarsa, Allah’ın kendi katından göndereceği bir azabı hepsine umumileştirmesi yakındır.

Artık uyanın ey insanlar; Sizler kendi nefsinizi değiştirmedikçe Allah Subhnaehu ve Teala sizin halinizi değiştirmeyecektir. Umutlarınızı IMF'ye, Dünya Bankası'na, Körfez yatırımlarına veya askeri girişimlere bağlamayın. Şunu çok iyi biliniz ki tek çözüm, rejimi kökten değiştirmek ve adalet, izzet ve helal rızık devleti olan Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti kurmaktır.

Ey alimler ve şeyhler: Mısır'ın, mübarek toprakların ve bütün ümmetin başına gelenleri görmediniz mi? İslam'la savaşan bir sistemi onaylıyor musunuz? Yerlerin ve göklerin Rabbi olan Allah'ın birliğine değil de tiranlara itaat etmek için imamlar yetiştiren bir yöneticiye karşı sessiz mi kalacaksınız? Allahu Teala’nın şu kavlini işitmediniz mi: إِنَّ الَّذِينَ يَكْتُمُونَ مَا أَنزَلْنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالْهُدَى مِن بَعْدِ مَا بَيَّنَّاهُ لِلنَّاسِ فِي الْكِتَابِ أُولَـئِكَ يَلعَنُهُمُ اللهُ وَيَلْعَنُهُمُ اللاَّعِنُونَİndirdiğimiz açık delilleri ve hidâyet yolunu -kitapta onu insanlara apaçık göstermemizden sonra- gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder.” [Bakara 159] Sizin vacibiniz, zalimleri temize çıkarmak ve cumhurbaşkanlığının ölçülerine göre ayrıntılı “dini” hutbeler vermek değil, açıklamak, nasihat etmek ve hakkı haykırmaktır. O halde tıpkı Memun'a karşı duran Ahmed bin Hanbel gibi, Memlükler'e karşı duran El-İzz bin Abdüsselam'ın gibi ve korkmadan ve taviz vermeden Sykes-Picot rejimlerine meydan okuyan Takiyyuddîn En-Nebhani gibi daha önceki Rabbani alimler gibi olun...

Ey Kinane askerleri: Artık pozisyonlarınızı gözden geçirmenizin zamanı gelmedi mi?Sizler vatanın koruyucuları mısınız, yoksa rejimin koruyucuları mısınız? Sizler Mısır'ın sınırlarını mı savunuyorsunuz, yoksa Camp David Anlaşması'nı mı koruyup Gazze'nin altındaki tünelleri mi söküyorsunuz?!

Sizler halkınızı mı savunuyorsunuz, yoksa onların geçim kaynakları ve ifade alanları arasında mı duruyorsunuz? Ordu, generallerin bir mülkü değildir… Bilakis ordu, ümmetin emaneti, kılıcı ve onun kalkanıdır; nitekim İslam onu, tiranların koruma aracı değil, iktidar için güç kılmıştır! Bizler, tüm samimiyetle sizleri, ümmetin saflarına geri dönmeye, Allah’ın dinine yardım etmeye ve ümmetin, Raşidi Hilafet olan projesinin yanında yer almaya davet ediyoruz. Zira sizler, nusret ehli ve güç ve kuvvet ehlisiniz; bu yüzden sizden talep edilen, daha önce Ensar’ın yaptığı gibi nusret vermenizdir.

Mısır'ın yaşadığı kriz, sadece ekonomik bir kriz değildir, aksine yozlaşmış ve ajan kapitalist laik rejim krizidir. Çözüm, bu rejimi yamamakla, yüzleri değiştirmekle, cellatlarımızla müzakereler yapmakla olmaz, bilakis köklü çözüm: Yeterlilik ve adaleti gerçekleştirmeye muktedir olan şerî ekonomik sistemi uygulayacak olan İslam Devleti’ni kurmaktır.

Hizb-ut Tahrir olarak bizler ümmeti, rejimin ölümcül yollarını yeniden gözden geçirmeye ve Nübüvvet Minhacı üzere ikinci Raşidi Hilafet Devleti'ni kurmak için bizimle birlikte çalışmaya davet ediyoruz; zira bu devlet, ülkemizden Uluslararası Para Fonu'nu ve bütün küfür kurumlarını kovacak, İslam'a göre yönetecek, adaleti sağlayacak, güç inşa edecek, onuru koruyacak ve sömürgecilerin elini Kinane topraklarından sonsuza dek kesecek olan bir devlettir. O halde ona yardım edecek misiniz?

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

“Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasulü’ne icabet edin. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Said Fazıl

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.