Logo
Bu sayfayı yazdır
Gazze İçin Ne Yapabilirim?

بسم الله الرحمن الرحيم

Gazze İçin Ne Yapabilirim?

Birçok kişinin şöyle dedikleri doğrudur: Ben tek başıma Gazze için ne yapabilirim? Orada açlıktan ölenler için nasıl bir çaba gösterebilirim?

Evet, birçok kişi bu soruyu tekrarlıyorlar, acı çekiyorlar, iç çekiyorlar, Gazze'deki açlık ve katliamların fotoğrafları karşısında ağlıyorlar, sonra da “ama benim hiçbir şeyim yok... Ben tek bir bireyim!” ifadesiyle bitiriyorlar.

Bu soruyu soran kişiye şöyle diyebiliriz; o, canlı ve hisseden bir kalbi olan ve genel olarak ümmetin başına gelenlerden dolayı, özel olarak da Gazze'deki kardeşlerimizin başına gelenlerden dolayı acı çeken bir insandır. Yine o kişiye diyoruz ki; gayretin ve acından dolayı Allah seni hayırla mükafatlandırsın; zira bu, kalbin canlı olduğunun bir kanıtıdır.

İşte gerçek cevap burada:

Sen aciz biri değilsin, aksine yanlış bir yola yönlendirilmişsin.

Gazze için kalpten attığın her çığlık, şerî ve disiplinli siyasi bir eyleme dönüşmelidir; çünkü Gazze'nin çektiği acı, yardımların azlığından dolayı değildir, aksine bilincin yokluğundan, devletin yokluğundan, arkasında savaşılacak ve kendisiyle korunulacak kalkan olan bir İmamın yokluğundan dolayıdır.

Arapçılık için yalvarmak mı? Bir kayıp.

İnsani çağrıda bulunmak mı? Bir serap.

Küresel vicdana seslenmek mi? Beyhude.

Bunların hepsi batıl bağlar olup tek bir askeri bile harekete geçirmedi, geçirmeyecek, bir geçidi bile açtırmayacak ve tek bir füzeyi bile ateşlemeyecektir.

Orduları harekete geçirecek ve ümmeti birleştirecek olan tek bağ, İslam akidesi bağıdır; çünkü insanları bir araya getiren ve onları kardeş yapan sadece İslam akidesidir.

Bugün meydana gelen katliamlar ve açlık, bağışların azlığı sebebiyle değildir, aksine Gazze'yi kuşatıp orduların Gazze'yi Yahudilerden kurtarmak için harekete geçmesini engelleyen ajan rejimler nedeniyledir.

Senin yapabileceğin ve yapman gereken şeylere gelince:

1- Yamalı çözümleri reddetmen ve bunlara bağlı kalanların başarısızlığını ifşa etmendir.

2- Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmak için ciddi bir şekilde çalışmak; zira ordulara liderlik edecek, sınırları yıkacak, toprakları kurtaracak ve mazlumlara yardım edecek olan sadece Hilafet olduğu gibi Müslümanların başına gelenler de Hilafetin yıkılmasından sonra gerçekleşmiştir.

3- Destek olmayı engelleyen yöneticilerin ihanetini ifşa etmek, ümmete karşı komplolarını ortaya çıkarmak, hakkı söyleyen bir dil olmak, bilinçli bir akıl olmak, davetin taşınmasına yardımcı olmak ve acizlik duygularının yankılanmaması.

Gazze'nin duygulara değil, bir devlete ihtiyacı vardır ve senin rolün bu devlet projesinin bir parçası olmaktır.

4- İnsanlar arasında, çözümün rejimlere tevessül etmek ve yardımlara bağlanmakta değil, Allah'ın şeriatıyla hükmetmekte olduğu şeklindeki şerî siyasi bilinci yaymak. Benim gücüm yetmez deme, aksine yönümü değiştireceğim ve gerçek değişim yönünde adım atmaya başlayacağım de.

5- Sebeplere bağlanıp Hilafeti kurmak için çalışanlarla birlikte çalıştıktan sonra, Gazze'deki ve her yerdeki kardeşlerimizin başına gelenlerin sona ermesi için ellerimizi kaldırarak Allah'a dua edip yakarışta bulunmalıyız. Zira Bedir Savaşı'nda Allah'ın Rasulü'nde bizim için güzel bir örnek vardır; zira savaş alanında safları düzene koyduktan sonra ellerini kaldırıp Allah'a yakarışta bulunmuştur.

Müslüman kardeşim, acıman yeterli değildir; bu zaman, safları ve senin hangi safta olduğunu belirme zamanıdır?

Bugün her bir Müslümana, Gazze haberleri ulaşmış ve çocukların gözlerindeki açlığı, yıkılmış evlerin sokaklarındaki akan kanları, ihlal edilen namusları görmüş olup artık bulunduğu yeri net bir şekilde belirmesi gerekir; dine yardım etmek için çalışanların safında mı olacak? Yoksa sessiz ve yüzüstü bırakanların safında mı olacak?

Gazze'de yaşananlar bizim için bir imtihandır:

- Peki Rabbimizin kıskançlık duyduğu kıskançlığı duyacak mıyız?

- Bizi emrettiği gibi harekete geçecek miyiz?

- Bize farz kılındığı gibi gerçek yardımı yapacak mıyız?

Allah, şu anda boyunlarımıza, hiç kimsenin mazur göremeyeceği üç farz yüklemiştir:

1- Toprakları kurtarmak ve saldırıyı püskürtmek için cihat etmek, Farz-ı Ayn’dır.

2- Ümmete şerî bir liderlik olması için Hilafeti kurmak.

3- Yahudilerin sınırlarına bekçilik yapan, Gazze'yi boğan ve orduların harekete geçmesini engelleyen ajan rejimleri devirmek.

Bu aşamada Allah'ın izzetli kıldığı kişi, bu farzları omuzlarında taşıyan ve bunlar için gece gündüz çalışan kişidir. Allah'ın hor gördüğü kişi ise, dua etmenin tek başına yeterli olduğuna, yardımların devletin kurulmasından daha önemli olduğuna veya mevcut rejimlerin bir gün ıslah olacağına kendini ikna etmiş kişidir! Bakın işte binlerce kamyon Gazze'nin kapılarında duruyor; onları engelleyen ise lojistik yetersizlik ya da finansman eksikliği değildir, aksine Yahudiler ile başlarında hevası ve sadakatiyle bir Siyonist olan Sisi olmak üzere Allah'a ve Rasulü'ne ihanet eden yöneticiler arasındaki suçlu ittifaktır.

Sisi rejimi ve diğer zararlı yöneticilerin gözetiminde bu kuşatmanın devam etmesi, bu yöneticilerin harici düşmandan daha tehlikeli bir iç düşman olduğunu hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya koymaktadır.

Bu nedenle çözüm, geçitlerin geçici olarak açılması ya da kuşatma altındaki bölgelere yardımların gönderilmesi değildir. Aksine belanın kökünü kazımak, Yahudileri koruyan ve Gazze'yi kuşatma altına alan rejimleri devirmek ve Sykes-Picot sınırlarını korumak için değil, Müslümanlara yardım etmek için orduları harekete geçirmektir. Bugün Gazze'de akan her bir damla kanın, her bir çocuğun çığlığının ve her bir yaslı annenin arkasında sadece işgalci düşman değil, aksine ona koruma sağlayan ve kapıları kapatanlar da vardır; zira Sisi ve onun gibi yöneticiler sınırları ve egemenliği korumuyorlar, aksine Yahudileri ümmetin öfkesinden korudukları gibi Gazze'den yaşamın dayanakları da engelliyorlar.

Yaşamış olduğumuz acı gerçeklik işte budur; zira Müslümanların çığlıkları artık ölülerin fısıltıları gibi olup hiç kimsenin bu çığlıkları işitmemesi, kalplerin ve orduların harekete geçmemesi, ajan rejimler ve zincirlenmiş ordular aracılığıyla ümmetin belinin kırılmasının doğrudan bir sonucudur.

-Mısırlı gençlerin Mescid-i Haram'ın avlusunda haykırması gibi- zulme karşı tek başına haykırmak, samimiyet ve acıdan kaynaklanmış olsa bile, yeterli değildir; çünkü bu, yöneticilerin ve tiranların komplo kurdukları gerçekliği değiştirmeyeceği gibi ümmetin değişimle ilgili şerî vacibini de engelleyecektir.

Nitekim Hişam bin Amr, İslam'dan önce bu meseleyi anlamıştı; zira tek bir sesin batıl karşında yeterli olmadığını fark edince, kendi tutumunu paylaşan bir grup oluşturmak için inisiyatif almış ve böylece beş kişi bir araya gelerek, Beni Haşim'in zalim boykotunu bozmak için bir ittifak kurmuşlar, Ebu Cehil'in karşısında durmuşlar ve onu susturmuşlardır. Peki bizler, Mekke'nin çevresinde Beni Haşim'in kuşatmasından daha kötü bir gerçeklik içinde yaşarken nasıl olacak? Bu yüzden çözüm, bireysel tepkilerle, soyut duygularla ya da aciz yardımlarla değil, ümmetin projesini taşıyan ve Yahudi varlığını koruyan rejimleri yıkmak ve Müslümanları ve çabaları birleştirecek Raşidi Hilafeti yeniden tesis etmek için çalışan, ideolojik bilinçli bir cemaatle çalışmakla olur.

O halde ben tek başıma bir şey yapamam deme, aksine ümmetin sesini, onurunu ve kılıcını geri kazanmak için bu ideolojik siyasi kitlenin bir parçası olmaya çalış. Zira ajan yöneticileri devirmek bir seçenek değildir, vaciplerin en üstünüdür; çünkü ajan yöneticilerin bekası, siyasi sömürgeciliğin, askeri kuşatmanın, ekonomik zilletin ve gâsıp Yahudi varlığının iktidarının bekası demektir.

Doğru olan, insanları ajan yöneticilerin saraylarına yönlendirmek, onların tahtlarını sarsmak ve onları köklerinden söküp atmaktır; çünkü kesin bir delille sabit olmuştur ki bu yöneticiler:

- Batı'daki efendilerinin emriyle Gazze'yi kuşatıyorlar.

- Silah ve teçhizata sahip oldukları halde orduların harekete geçmesini engelliyorlar.

- Ya yardımları engelliyorlar ya onları çalıyorlar ya da onları siyasi amaçları için kullanıyorlar.

- Halkları bağış, gösteri ve dua sloganlarıyla uyuştururlarken, katliamların devam etmesine izin veriyorlar!

Ey Müslümanlar: Vacip olan arabulucularla ve Gazze'nin kanının ticaretini yapanlarla değil, Hilafeti kurmak ve zararlı rejimlerin yıkılması için çalışanlarla birlikte tek bir saf halinde olmanızdır. Sadece bağış sloganları atan, belanın kaynağı olan mevcut siyasi sistemi görmezden gelenlere gelince; onlar ya:

- Gaflet içinde olup aldatılanlardır.

- Ya da mazlumların gözyaşlarından kazanç sağlayan fitne ve kan tacirleridir.

Köklü şerî siyasi çözüm, boş insaniyetler ve yamalı çözümler değildir. Dolayısıyla ajan yöneticileri devirmek, bağış yapmaktan daha önemli bir vacip olup dua etmekten daha öncelikli ve Gazze'ye yardım etmeye tüm yüzeysel çözümlerden daha yakındır. Zira bugünkü yöneticiler, Yahudilerden daha tehlikelidir; çünkü ümmetin orduları ile cihad sahaları arasındaki gerçek engel bizzat onlardır.

Sen, biz ve tüm ümmet olarak yapmamız gerekenler:

- Gazze'yi kuşatan ve halkların onurunu çiğneyen mevcut rejimleri ifşa etmemiz.

- Ordulara hitap etmemiz ve onlara, Allah'a ve tarihe karşı sorumluluk yüklememiz; çünkü silahları, mevzileri ve kışlaları elinde bulunduranlar onlardır.

- Bağış ve insanlık sloganlarıyla insanları uyuşturup onları, yöneticileri devirip Hilafeti kurmak gibi azim bir farzdan uzaklaştıran kişilerin sahteliğini ifşa etmemiz.

Senin görevin, ya İslam'ın otoritesini yeniden tesis etmek için ideolojik bir partide çalışanlardan olmak ya da seyirci kalarak ihmalinden dolayı hesaba çekilmektir. Seçim senin; ancak değişim taşıyıcılarına katılman, Allah'ı razı edecek ve vakıayı değiştirecek olan bir fiildir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdul Mahmud El-Amiri – Yemen

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.