Logo
Bu sayfayı yazdır
Allah'ın Rasulü'nün Minberinden Atılan Bu Nasıl Bir İftiradır? Laikliğin Din Olarak Alınmasına Yönelik Bir Cuma Hutbesi!

بسم الله الرحمن الرحيم

Allah'ın Rasulü'nün Minberinden Atılan Bu Nasıl Bir İftiradır? Laikliğin Din Olarak Alınmasına Yönelik Bir Cuma Hutbesi!

Allah şahittir ki, aramızdaki zararlı rejimler, dinimiz ve dünyamız için birer yıkım aracından başka bir şey değildir ve Celil olan Subhanehu’nun şu kavlinin hakikatinin tam bir tercümesidir: أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ بَدَّلُوا نِعْمَتَ اللَّهِ كُفْراً وَأَحَلُّوا قَوْمَهُمْ دَارَ الْبَوَارِ Allah’ın nimetine nankörlükle karşılık veren ve sonunda kavimlerini helâk yurduna sürükleyenleri görmedin mi?” [İbrahim 28] Zira onlar, dünyamıza, ahiretimize, azim İslam’ımıza, dilimize ve tarihimize karşı çıkıyorlar, bunları eğip bükmek istedikleri gibi azim olan İslamıyla güçlü olan bu ümmetin evlatlarını sapkınlar, facirler ve sömürgeci kafir Batı’nın otlak alanı ve habis sömürgecinin amaçlarının gerçekleşmesi için de birer araçlar yapmak istiyorlar.

Dün onların laikliği, yüzsüz bir papazlık örtüsüne bürünerek insanların keşiş, rahip ve putlarının koruyucusu olmasını istemişti. Ancak bugün onların kafir, facir, aşağılık ve edepsiz laikliği, Vakıflar Bakanlığı'nı dini tahrif eden bir fabrikaya ve Vakıflar Bakanı'nı da Müslümanların imanını tahrip eden bir balyoza, laik sistemin tapınağının baş muhafızına ve kafir yasalarının putlarına dönüştürmesinin ardından insanların kafirler ve facirler olmasını istiyor.

Bu rejimler, açıkça laikliğin küfrüyle sonuçlanmıştır; bakın işte onlar, insanları İslam’ın doğru yolundan uzaklaştırmak için laikliğe koşup yoğunlaşıyorlar ve insanları da Batı’nın kafir ve facir laikliğini taşımaya zorluyorlar. Bakın işte Fas’taki Müslümanların camilerinin minberlerini günahkar rejim, kafir laiklik için borazanlara dönüştürmüştür. Bakın rejimin en alt dehlizlerinde sayfaları karartılan ve rejimin okurlara ve şeyhlere tek bir hutbe olarak dağıttığı ve Fas'taki Müslüman halka dayattığı Cuma hutbesinin, Hicri 21 Cumâde’l Âhir 1447 M. 12/12/2025 Cuma günkü başlığı şöyledir: “Ümmetin Seçimlerine ve Hayatı Düzenleyen Yasalara Saygıya Tam Bir Özen Göstermek.”  Hutbede geçen iğrenç şeyler arasında uydurma yalanlar ve büyük iftiralar vardır: “Tebliğ etmek ve dinin hakikatini ve doğru dindarlığı açıklamak bağlamında… Bugün, toplumun işleri hakkında kapsamlı bir konu hakkında bir konuşma yapılacak ki o da şudur; Hayatı düzenleyen yasalara ve ümmetin kamu işlerindeki tercihlerine saygı göstermenin gerekliliği ki konuşmanın anlamı şudur; Müslümanların aralarında yaptıkları anlaşmaların şartlarına vefa göstermeleri gerekli olup bu anlaşmaların en önemlileri arasında, bugün devleti topluma bağlayan ve hayatı düzenleyen yasalarda formüle edilen diğer tüm hak ve görevlerin kendisinden dallanıp budaklandığı “toplumsal sözleşme” olarak adlandırılan anlaşma yer almaktadır... Allah’ın kulları; hayatın farklı türlerini ve alanlarını düzenleyen yasalara saygı göstermek, şeriatın özündendir; bu yüzden anayasa belgesinde din olarak temsil edilen, sonra insanların özel ve genel işleri konusundaki tüm işlerin kendisinden dallanıp budaklandığı ilk toplumsal sözleşmeye saygı duymak gerekir…”

Bu hutbe ne kadar büyük yalan ve iftiralarla dolup taşmaktadır; laik sistem ve onun rejiminin, azim İslam’ımızın Hilafetinin yıkıldığı, kafir Batı’nın İslam topraklarını sömürgeleştirdiği ve bizim de kafir laikliğine demir yumrukla sımsıkı sarıldığımız dönem olan bir asırdan fazla bir süredir bizi yönetmesi ne tuhaf bir şeydir.

Fas da bir istisna değildir; zira Fransız, İspanyol ve uluslararası sömürgeciler, Tanca'nın kuzeyini kafir laiklikleriyle yönettiler, ardından diğer sömürgeler gibi sömürgecinin boyutuna göre ulusal bir devlet kurdular ve bu devleti de, yasama kökeni ve anayasal kaynağı sömürgeci Fransa’nın ve laik cumhuriyetinin anayasası ve laik yasaları olan laik bir anayasa ile yönettiler.

Rejim tarafından onaylanan ve Fas'ın Müslüman halkına dayatılan 2011 tarihli son anayasa, hayatın tüm yönlerini ve yönetim, siyaset, toplum, ekonomi, eğitim, yargı, medya, düşünce ve kültür gibi toplumun tüm mafsallarını dolduran kapsamlı bir laikleşmenin temellerini atmıştır. 2011 Anayasası, Batılı laik insan haklarını pekiştirmiş, onu hukuk sisteminin temeli haline getirmiş ve Fas'taki Anayasa Mahkemesi'ni de, yasaların anayasaya uygunluğunu ve insan haklarına saygının boyutunu denetlemek aracılığıyla laik yasaların koruyucusu haline getirmiştir; dolayısıyla 2011 Anayasası, 19. maddenin gerekleri ve bu bağlamda rejim tarafından imzalanan ve onaylanan uluslararası sözleşmeler uyarınca, Batılı laik insan haklarını yerel yasalardan üstün kılmıştır.

Devletin, rejimin ve sistemin İslam hakkındaki tüm söylemleri, Fas'ın Müslüman halkını aldatmaya çalışan rejimin tamamen bir aldatmacası olup bu aldatmacaya, ikiyüzlü yalan okuyucular ve ahmak şeyhler de yardımcı olmaktadır. Dolayısıyla bizler, laikliğin bataklıklarında boğulan, Batı'nın haçlı medeniyet savaşıyla hayatımızı laikleştirmeye ve bizi sapkın laik canavarlara dönüştürmeye çalışan bir sistemle karşı karşıyayız!

Bakın devletin ve sistemin laikliğini onaylayan laik sistemin Vakıflar Bakanı, açık ve net bir şekilde "Biz laikleriz" demiştir; bunu da laik Fransa'nın cumhurbaşkanı Macron ile yaptığı bir görüşmede açıklamış ve Bakan bunu, rejimin parlamento kürsüsünden rejimin milletvekillerinin önünde de ilan etmiştir.

Bu durumu kendi ağzıyla doğrulayan aynı laik Bakan, bugün de iğrenç bir yalan uydurmakta, rejimin okurlarına ve şeyhlerine Fas'taki İslam’ın evlatlarını kâfir laik sisteme boyun eğmeye, dahası yürürlükteki cehaletinin yasalarına saygı duymaya çağıran tek bir hutbe dağıtmakta, aksine yalan üzerine yalan eklemekte ve laikliğin küfrünün, yasalarının zulmünün ve baskısının ümmetin tercihleri olduğunu iddia etmektedir!

Sanki eğitimlerini ifsat etmeyi, çocuklarını cahil bırakmayı ve saptırmayı, ailelerinin ahlaklarını bozmayı ve kızlarının açılması tercih edenler Fas'ın Müslüman halkıymış gibi! Sanki bu arsız medyayı, Toto'nun iğrençliğini ve Marakeş ve Mawazine'deki müstehcenlik, zina ve alkol festivallerini tercih edenler onlarmış gibi; (daha birkaç gün önce Marakeş Film Festivali, zinayı yaymak ve bedensel özgürlük adına müstehcenliği teşvik etmek amacıyla, rejimin (Fas Sinematografi Merkezi) yönetimi tarafından 400 milyon lira tutarında finanse edilerek ahlaksızlığı teşvik eden bir filmi gösterime sunmuştur!) Sanki aileleri için CEDAW'ın ahlaksızlığını ve Rablerinin temiz Hanif şerî hükümlerinin yerine ailelerini parçalamak ve aralarında boşanmaların patlamasına neden olmak için bunu sosyal sistemleri haline getirmeyi tercih edip talep eden Fas'ın Müslüman halkıymış gibi! Sanki ihaneti ve mukaddesatları gasp eden, çocuklarını öldüren ve gururlu Gazze'deki sevdiklerinin kanı daha henüz kurumadığı halde Yahudi varlığıyla normalleşmeyi tercih edenler Fas'ın Müslüman halkıymış gibi! Sanki rızaya dayalı ilişkiler adı altında kendilerine dayatılan faizi, alkolü ve zinayı ve servetlerinin yağmalanmasını ve faizli borçlar denizinde boğulmayı tercih edenler Fas’ın Müslüman halkıymış gibi! Sanki Rablerinin şeriatını askıya almayı, O'nun emirlerine ve hükümlerine karşı çıkmayı, O'nun kutsallıklarını ağır bir şekilde ihlal etmeyi ve O'na isyan ederek ahlaksız davranışlarda bulunmayı tercih edenler Fas'ın Müslüman halkıymış gibi!

Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in minberinden atılan ne kadar açık bir yalan ve ne kadar büyük bir iftira! Bu nasıl büyük bir zulümdür ey Fas'ın Rabbani alimlerinden oluşan hak ehli!

Allah şahittir ki kafir Batı'nın laikliğini dinimiz, Allah'a isyanı şeriat ve metot haline getirmek, laikliğin küfrünü din edinmeye çağırmak ve Rabbimizin evlerinin ve camilerinin minberlerinden ve Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem mihrabından bize kin beslemek, şeytani bir iddiadan başka bir şey değildir.

Müslümanların evlerine küfür ve sapkınlıktan başka bir şey getirmeyen, İslam'dan geriye kalanları yok eden, bozan ve çarpıtan, İslam'a karşı savaşlarında sömürgeci görevlerinin aşağılık ve alçakça doğasına uygun olarak sürekli ve her zaman insanların dinlerine müdahale etme saçmalığına dalan,  Batı laikliğinin küfrünü, felsefesini, yasalarını ve kanunlarını pekiştirmekte kararlı olan, böylece insanların dinini ifsat eden, dünyalarını harap eden ve ahiretlerini hüsrana uğratan ve benim de lanet ettiğimi bu rejimler artık ölmüştür.

Kâfir Batı'nın kaprislerine, sömürge devletçiklerine ve onların sömürgeci işlevlerine uygun olan ve ruveybidanın sapkınlığı ve onun pervasızlığıyla orantılı olan bir dindir.

Allah şüphesiz doğru söyledi ve yalancı ve sapkın rejimler ise yalan söyledi: إِنَّ الَّذِينَ يُحَادُّونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ كُبِتُوا كَمَا كُبِتَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَقَدْ أَنزَلْنَا آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ مُّهِينٌ * يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللَّهُ جَمِيعاً فَيُنَبِّئُهُم بِمَا عَمِلُوا أَحْصَاهُ اللَّهُ وَنَسُوهُ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌAllah’a ve Rasulü’ne karşı gelenler, daha öncekilerin aşağılandığı gibi aşağılanacaklardır. Halbuki biz apaçık ayetler indirmiştik. Ve kâfirler için küçük düşürücü bir azap vardır. O gün Allah onların hepsini diriltecek ve yapıp ettiklerini kendilerine haber verecektir. Allah bunları bir bir saymış, onlar ise unutmuşlardır. Allah her şeye şahittir.” [Mücadele 5-6] 

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Münâci Muhammed

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.