حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi Kadın Kolları
No: HT–BA–2021–MO–TR–05 |
H. 12 Zilhicce 1442 M. Perşembe, 22 Temmuz 2021 |
Avrupa Adalet Divanı, İş Yerinde Başörtüsünün Yasaklanabileceğine Karar Verdi, Böylece İslamofobi ve Avrupa’daki Müslüman Kadınlara Yönelik Ayrımcılığı Yasallaştırdı
15 Temmuz Perşembe günü Avrupa Adalet Divanı, şirketlerin Müslüman çalışanlarına belli şartlar altında başörtüsü yasağı uygulayabileceğine hükmetti. İşverenin iş yerinde siyasi, dini ya da dünya görüşünü yansıtan ve dışarıdan açıkça görülebilir şekildeki sembolleri belli şartlar altında yasaklayabileceğine hükmeden Divan, ancak bunun için işverenin müşterilerine karşı tarafsız görünüm sergileme ya da sosyal huzursuzlukların önüne geçme ihtiyacını kanıtlaması gerektiğini kaydetti. Kararın ardından yapılan basın açıklamasında, İslami giysinin yasaklanmasının, bazı işçilere dini inançlarına göre diğerlerinden daha az olumlu davranılacağı, bunun da doğrudan ayrımcılığa yol açacağı kabul edildi. Karar, her ne kadar Almanya’da başörtüsü taktıkları için işten çıkarılan iki kadının açtığı davayla ilgili olsa da, ancak Avrupa’nın diğer ülkelerinde yaşayan Müslüman kadınları da etkileyecektir. Bu karar, hiç de sürpriz değil. 2014’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, (AİHM) 2010 yılında Fransa’nın kamusal alanda aldığı peçe yasağını yerinde bulmuş, yasağın, din özgürlüğünü ihlal etmediğini, “açık demokratik bir toplumun asgari değerlerine saygı gösterilmesi” amacına matuf olduğunu belirtmişti. Yine 2015’de AİHM, Fransa’nın kamu sektöründe başörtüsü ve diğer dini sembolleri yasaklayabileceğine hükmetmiş, yasağın, laiklik ve katı dini tarafsızlığın anayasada yer aldığı bir ülkede, din özgürlüğünü etkilemeyeceğini kaydetmişti. Oysa 2015 yılında AİHM, İngiltere’de işyerinde haç takması yasaklanan Hıristiyan kadın lehine karar vermişti.
Avrupa Birliği’nin (AB) en üst yargı organı olan Avrupa Adalet Divanı’nın bu son kararı, Müslüman kadınların marjinalleşmesini ve ikinci sınıf vatandaşlar olarak muamele görmelerini yasayla güvence altına alıyor ve İslami yükümlülüklerine bağlı kaldıkları takdirde topluma katılımlarını engelliyor. Karar, Müslüman kadınların haklarını güvence altına almak bahanesiyle Müslüman ülkelere müdahaleyi meşru gören Batı laik ülkelerinin mantıksızlığını gösteriyor. Ayrıca, bu karar, çeşitli Avrupa ülkelerinde şiddetlenmekte olan İslamofobi ateşine daha fazla yakıt döküyor. İslamofobi ile aşırılık yanlılarının yanlış anlatılarını pekiştiriyor ve nefret dolu gündemlerini yaymak için onlara daha fazla mühimmat sağlıyor. İslam’a ve Müslümanlara karşı önyargı ve nefreti körükleyen, ırkçılığı, bölünmeyi ve farklı topluluklar arasındaki gerilimi kışkırtan laik Müslüman karşıtı hükümetlerin İslamofobik yasaları ve politikalarını suçlamak yerine gülünç bir şekilde İslami giysinin ‘sosyal anlaşmazlıklara’ yol açacak potansiyele sahip olduğunu ileri sürüyor.
Bütün bunlar, laikliğin yaşadığı kafa karışıklığını ve çelişkilerini ortaya koyuyor. “Açık demokratik bir toplumun değerlerinden” biri, dini “tarafsızlık” önermesine dayalı dini ayrımcılığı doğruluyor. Ayrıca, bütün bunlar, laikliğin din özgürlüğü uygulamasının saçmalık ve ikiyüzlü olduğunun altını çiziyor. Din özgürlüğü, sadece dini inançlarını geride bırakanlar için geçerlidir. Dahası bireylerin dini inançlarını saygı duymayan ya da inanç ve iş arasında seçim yapmaya zorlayan herhangi bir sistem, ulusları yönetme amacına uygun değildir. Adalet Divanı’nın bu kararı, İslami inançlarına bağlı kalmaları halinde Müslümanların Avrupa’da asla sıcak karşılanmayacaklarına dair net bir mesaj gönderiyor. Dünyanın dört bir yanındaki laik ülkelerde yaşayan Müslümanlar, laik sisteme umut ve bel bağlamamalıdır. Çünkü bu sistem, baskı, ayrımcılık ve korkudan uzak bir şekilde inançlarını uygulama haklarını koruyamaz. Sadece Allah’ın sistemi olan Nübüvvet metodu üzere Hilafet, Müslümanlara ve gayrimüslimlere, dini inançlarını uygulama haklarının yasayla güvence altına alındığı bir alan sunabilir. Bu alana devletin baskısı ve müdahalesi olmayacak, hüküm verenlerin ya da yargılayanların bağnazlığına, önyargılarına ve taraflılığına terk edilmeyecektir. Çünkü Hilafetin tüm hükümleri, Allah’ın emirlerine dayanmaktadır. Din, etnik köken, ırk veya cinsiyete dayalı olarak vatandaşlar arasında ayrımcılık yapılmasını yasaklar. Bu nedenle Batıdaki Müslümanları İslami inançları üzerinde sebat etmeye ve Müslüman topraklarda Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafeti kurmak için çalışmaya çağırıyoruz. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:
فَلِذَلِكَ فَادْعُ وَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ وَقُلْ آمَنتُ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ مِن كِتَابٍ وَأُمِرْتُ لِأَعْدِلَ بَيْنَكُمُ“Bundan dolayı sen çağrıya devam et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heva ve heveslerine uyma ve şöyle de: “Ben, Allah’ın indirdiği her kitaba inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum.”[Şura 15]
Dr. Nesrin Nevaz
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi Kadın Kolları Direktörü
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Merkezî Medya Ofisi Kadın Kolları |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi el-Mezra’a, P.K. 5010-14, Kolombiya Merkezi B Blok Kat:2, Beyrut/Lübnan Telefon: TEL: 0096 113 07 59 4 / GSM: 0096 171 72 40 43 www.hizbuttahrir.today |
E-Mail: media [@] hizb-ut-tahrir.info |