Son günlerde uluslararası koalisyon uçakları tarafından Deyr ez Zor’un güneydoğu semtleri ve altyapısına düzenlenen hava saldırıları sonrası aralarında 5 çocuk dâhil olmak üzere yedi kişi hayatını kaybetti. İki gün öncesinde de et Tayyibe kasabasını hedef alan koalisyon uçaklarının saldırısında 18 sivil hayatını kaybetmiş, 20’den fazla kişi yaralanmış, çok büyük maddi hasar meydana gelmişti.

28 Temmuz 2017 tarihinde de Deyr ez Zor şehrinin doğusundaki Deblan köyüne düzenlenen hava saldırıları sonrası elliden fazla sivil hayatını kaybetmişti. Cuma akşamı Rakka kentinde yeni bir katliam işlendi. 15 kişilik bir aile topluca yok edildi. Aralarında yedi çocuk ve üç kadın da vardı. Böylece son 72 saat içerisinde işlenen bir dizi katliam sonucunda neredeyse 120 insan hayatını kaybetti.

Koalisyon uçaklarının bu hava saldırıları ile eş zamanlı olarak rejimin savaş uçakları da Deyr ez Zor kentinin farklı bölgelerine hava saldırıları düzenledi. Saldırılar, siviller arasında can kaybına neden oldu, tesisler ve meskûn mahaller oturanların tepesine yıkıldı. İlaveten sivillere karşı hak ihlallerinde bulunan IŞİD, hiçbir yasal gerekçesi olmadan rastgele infazlar yapmaktadır!

Bu keyfi ve mücrim uygulamalar bize son günlerde Musul’da meydana gelen katliamları hatırlatıyor. Medya ve aynı uluslararası toplum, IŞİD kontrolündeki bölgelerde koalisyonun (terörle) mücadele rolünü ifa ettiğini iddia ediyor. Hâlbuki gerçek şu ki koalisyon uçakları, altyapıları, kamu hizmetlerini, köprüleri, bölgedeki petrol ve gaz kuyularının hedef alarak imha etmekte, halkın tepesine yıkarak moloz yığınları haline getirmektedir. Evet, Musul’da çatışmalar devam etmektedir. Ama başka bir bölge ve coğrafi alanda Suriye’de, çok sayıda katliam işlenirken, bu katliamlarda pek çok masum insan hayatını kaybetmektedir.

2017 Mart ayında Musul’da gerçekleşen katliamın bir benzerini mi göreceğiz yoksa? O katliamda aralarında yaklaşık 200 çocuk dâhil olmak üzere 531 sivil hayatını kaybetmişti. Daha neyi bekliyoruz? Basında ölü sayısı ile ilgili haberlerin yer almasını mı bekliyoruz? Nitekim Musul ile ilgili yayınlanan nihai raporlar, molozlar altında kalan on binlercesinin yanı sıra yarısından fazlasını kadın ve çocuklar oluşturmak üzere 40 binden fazla sivilin askeri şiddet nedeniyle hayatını kaybettiğini göstermiştir.

Cani ve amaç aynı olduğu sürece ve gerekçesi de “terör” olursa her şey mümkündür, hiçbir şey imkânsız değildir. Ülkeyi kolonize etmek, insanların boğazına ilmek geçirmek, İslami slogan atan ya da İslam’ın egemenliğine çağıran herhangi İslami bir uyanışı ortadan kaldırmak için teröre göre ağaç ve taşlar askeri savaş makineleri karşısında eşit.

İslam’a ve Müslümanlara darbe indirmek için kurulan mücrim koalisyon güçlerinin ülkemizde askeri üsleri olmasaydı, ümmet içinde güven inşa etmekten kaçınan sorumsuz âlimler onların katliamlarına göz yummasaydı, Müslüman ordular kışlada çakılıp kalmak yerine ümmete izzet ve onurunu kazandırmak için harekete geçselerdi hedeflerine erişemezlerdi.

Müzakerecilere de diyoruz ki, sözde ve politik ateşkesler yoluyla Suriye’yi ikiye böldünüz. Cani ile müzakerelere tutuşarak sistemi değiştirmek ve yok etmek amacıyla kıyama kalkan tüm hareketlilikleri diri diri mezara gömdünüz. Samimi devrimcilerin saflarını parçalamaya ve uyanık tüm çabaları baltalamaya çalıştınız.

Ey Müslümanlar!

Sizi paramparça eden mevcut ulusal sınırlara rağmen kindar düşmanlar, kuduz köpekler gibi üzerinize üşüşmüştür. Onlar sizi tek bir ümmet olarak görüyorlar. Bu yüzden onurlu ümmeti Muhammedin doğru kalkınmasına, samimi hareketliliğine ve umuduna kinlerini kusuyorlar. 

Bilin ki zafer, belirsiz olsa da yakındır. Bu nedenle Kadir ve Metin olan Allah’ın rızasını elde etmek ve bu dini hâkim kılmak için çalışın. Âlemlerin Rabbinin ve Rasûlü’nün “Sonra Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet olacaktır.” vaadine erişmek için kolları sıvayın.