حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Danimarka
Medya Bürosu
| No: DNK-2025-MB-TR-08 |
H. 29 Cumâde’s Sânî 1447 M. Cumartesi, 20 Aralık 2025 |
İslam’a ve Müslümanlara Yönelik Yasaklar, Baskılar ve Aralıksız Saldırılar Danimarka’nın Siyasi İflasının Bir Sonucudur
İster hükümet ister muhalefet tarafından olsun, İslam’ın ve Müslümanların yeni ve menfur bir saldırıya maruz kalmadığı tek bir gün bulmak için çok gerilere gitmeye gerek yok. Sadece son on gün içerisinde bile, hükümet kanadından şu İslamofobik tutumlara şahit olduk:
Aşırı görüşleriyle bilinen Entegrasyon Bakanı Rasmus Stoklund, 12 Aralık’ta Facebook’ta yayımlanan bir videoda, “İslam’ın Danimarka eğitiminde daha fazla yer kaplamaması gerektiğini” söyledi. Bu nedenle hükümetin, Kopenhag Üniversitesi’ndeki namaz odalarının kapatılmasına olumlu baktığını ifade etti. Oysa üniversiteye bağlı çalışma grubu, bu mescitlerden kaynaklandığı iddia edilen “dini baskı”, “olumsuz sosyal denetim” veya “kadınlara yönelik baskı” gibi siyasî iddiaları destekleyen tek bir delil dahi bulamamıştır.
Aynı Bakan, başka bir yasağı meşrulaştırmak, nefreti körüklemek ve Müslümanlara karşı hayali sorunlar üretmek amacıyla ülkede var olmayan “kamusal İslami ezan” arayışıyla tüm Danimarka’yı dolaşmış, ancak hiçbir şey bulamamıştır.
17 Aralık’ta hükümetin peçe yasağının kapsamını sınıfları da içine alacak şekilde genişletmeyi planladığı duyuruldu. Stoklund’a yasak ve baskı yoluna başvurmadan önce, aslında var olmayan bu sorunun boyutunun araştırılması gerekip gerekmediği sorulduğunda, 18 Aralık’ta DR kanalına verdiği demeçte: “Bunun gerekli olduğunu düşünmüyorum” dedi. Aynı röportajda “Unutulmuş Kadınlar Mücadelesi Komisyonu’ndan bir tavsiye aldık ve bunun iyi bir tavsiye olduğunu düşünüyorum.” sözleriyle de yasağın genişletilmesini savundu.
Bu komisyon, 2022 yılında tüm ilkokullarda İslami başörtüsünün yasaklanmasını tavsiye eden komisyonun ta kendisidir. Stoklund’un selefi Kaare Dybvad Bek, bu öneriyi “heyecan verici” ve “cesur” olarak nitelendirmişti. Hükümetin Müslüman kız ve kadınların örtüsünü zorla çıkarmaya yönelik bu ısrarı ve “İslam’ın eğitimde yeri olmamalıdır” söylemi, Fransa’da ve son olarak Avusturya’da da gördüğümüz gibi, başörtüsünün tamamen yasaklanmasına doğru atılmış yeni bir adım olarak yorumlanabilir.
Ancak hükümet daha fazla yasaklara ihtiyaç duymaktadır. Hafta sonu hükümet, Müslümanlar üzerindeki sözde “sosyal kontrol” ile mücadele etmek amacıyla akraba evliliklerini yasaklamak istediğini duyurdu.
Başarısız entegrasyonu zorla dayatmak ve siyaset bataklığında oy avcılığı yapmak amacıyla girişilen intikamcı bir teşebbüs gibi görünen, Müslümanları hedef alan bu özel yasama silsilesinin; ve Müslüman vatandaşlık başvurularının ideolojik taramadan geçirilmesinden, Batılı olmayan mukimlere verilen erken emeklilik hakları dosyalarının yeniden açılmasına, yeniden eğitim gezilerine ve “tersine göçe” (sınırdışı etme ve etnik temizlik) kadar her şeyin siyasi tartışmaların odağında olduğu bu ortamda; Weekendavisen gazetesi 18 Aralık’ta yeni bir anket yayınladı. Bu anket, “Danimarkalıların yaklaşık dörtte birinin Müslümanları ülke dışına göndermek istediğini, yaklaşık üçte birinin ise Danimarka’da İslam’ı yasaklamak istediğini” gösteriyor.
Şüphesiz bunlar korkunç rakamlar olup yaklaşık bir asır önceki Avrupa’yı hatırlatmaktadır. Bugün de o gün olduğu gibi, bu nefret kendiliğinden ortaya çıkmış değildir. Aksine, birbirini izleyen hükümetler döneminde yürütülen İslam ve Müslüman karşıtı politikalar ve söylemler yoluyla ekilmiş, beslenmiş ve büyütülmüştür.
Yakın zamanda yapılan belediye seçimleri, özellikle iktidarın başını çeken Sosyal Demokratları ağır bir yenilgiye uğratmış ve halk nezdinde uzun süredir büyüyen derin güven krizini açık bir biçimde gözler önüne sermiştir.
Dolayısıyla, çaresizlik apaçık ortadadır. Sanayi çevrelerinin dayatmalarıyla şekillenen, ruhsuz ve başarısız bir hükümet projesinin; partilerin itibar kaybını ve sistem krizini daha da derinleştirmekten başka bir sonuç doğurmaması nedeniyle Sosyal Demokratlar şimdi Müslüman karşıtlığını, kendilerini bataklıktan çekip çıkarmak için eskimiş ve yıpranmış bir kaldıraç olarak kullanmaya çalışmaktadır. Görünen o ki, Danimarka siyasetinde inanç duydukları tek değişmez, İslam ve Müslüman düşmanlığıdır.
Bu tutumla hükümet, yalnızca kendi inandırıcılığının kırıntılarını aşındırmakla kalmamakta, aynı zamanda toplumun temelini oluşturan aldatıcı özgürlük anlayışını ve sözde demokrasiyi de temelden sarsmaktadır.
Bu sahte idealleri savunmak bir yana, onlara aktif bir ötenazi uygulamakta, böylece liberal demokrasinin bünyesinde barındırdığı çelişkileri ve yetersizliği daha fazla insanın açıkça görmesine hizmet etmektedir.
İki hususun açıkça ortaya konulması gerekir:
1- Danimarka’daki ve genel olarak Batı’daki Müslümanlar; devletin kontrolüne, laik baskılara, yasaklara ve zorbalığa asla boyun eğmezler. Tam tersine Allah’a hamdolsun ki gençler akın akın İslam’a yönelmekte ve daha fazla Danimarkalı İslam’ı seçmektedir. Bunun sebebi son derece açıktır: İslam, hakiki değerler sunmaktadır; Danimarka parlamentosunun ise bu değerlerden yoksun olduğu ortadadır.
2- Bu ülkede toplumun ilkelerini baltalayan ve halk arasına ayrılık tohumları ekenler Müslümanlar değildir. Bilakis, hükümet ile aşırı sağın gerçekten mahir olduğu yegâne alanlar, tam da bunlardır. Özgürlük adına zorlama ve hoşgörü adına yasaklama, münafıkça bir kaide (norm) haline gelmiştir. Kendi ahlaki iflaslarını süslü kelimelerle örtme umuduyla sorunlar inşa edilmekte, nefret kusulmakta ve çatışma körüklenmektedir. Bu, eşi benzeri görülmemiş bir fikri iflastır.
| حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Danimarka Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: (+45) 50 59 90 66 www.hizb-ut-tahrir.dk |
E-Mail: info@hizb-ut-tahrir.dk |



