Filistin Yönetimi, kötü uygulamalarının bataklığında debelenmeye devam ediyor. Her adım attığında daha da batmaktadır. Kulaklarına ve hatta başına kadar çamura saplanmış durumdadır. Yetkililerin kötü uygulamalarından biri de, Filistin halkına ve doğruyu söyleyerek onları yanlışlarından vazgeçirmeye çalışanlara baskı yapmalarıdır. Ardından bir kötülüğü daha büyük bir kötülük izlemekte, hakkın sesini bastırmak ve doğruları susturmak için kendi yasalarını hiçe saymaktadırlar. Cenin kampındaki mazlumlara ve Filistin halkına karşı (yasadışı unsurlar) bahanesiyle savaş açanlar, insanlara iftira ve zulümle yükledikleri bu suçlamanın, sonunda kendi yüzlerine ayna tuttuğunu göremiyorlar. Kendi yasalarını çiğneyen ve ayaklar altına alan da bizzat kendileridir.

Filistin Yönetimi, Tulkarem’de Atiyye Wail’i tutuklayıp haksız yere hapis cezasına çarptırdı. Daha sonra mahkeme, bu hapis cezasını para cezasına çevirerek serbest bırakılmasına karar verdi. Bu para cezası 16 Ocak 2025 tarihinde ödendi. Ancak istihbarat müdürü Amced Daravişe, yargıcın ve mahkemenin kararını hiçe sayarak Atiyye’yi hala istihbarat biriminde tutmaktadır.

Yetkililer, 16 Ocak 2025’te Salfit’ten Şahir Asaf’ı tutukladılar. Avukat devreye girdiğinde istihbarat birimi tutuklama tarihini 18 Ocak 2025 olarak değiştirerek açıkça yalan söyledi. Bu yalan, tıbbi raporlarla kanıtlanmış olmasına rağmen, bu sahtekarlık üzerinden suçlama uyduruldu. Avukat, bu sahtekarlığı gözler önüne serdi. Mahkeme, avukatın sunduğu delillere rağmen Şahir’in 15 gün gözaltında tutulmasına karar verdi. Yargıç, güvenlik birimlerinin telkinlerine boyun eğdi ve adaletin yerine gelmesini engelleyen bir karara imza attı, hakkı haykıran masumların susturulmasına ortak oldu.

Bunun dışında, Hizb-ut Tahrir’in gençlerinden ve Filistin’in mazlum insanlarından birçok kişi daha tutuklandı. Tek suçları, Filistin Yönetimi’nin Mübarek Toprak ve halkına karşı işlediği suçları kınamaktı.

Ey otorite! Yasaların dışına çıkanlar kimler? Sizin yanlışlarınıza karşı duran ve sizi kötülüklerinizden sakındıran Hizb-ut Tahrir gençleri mi? Yoksa yasaların dışına çıkan asıl siz misiniz? Mücahitleri kovalayan, kadınları, yaşlıları ve çocukları öldürerek Yahudilerin gözüne girmeye çalışan siz değil misiniz? Sonra Hizb-ut Tahrir gençleri ve diğer dürüst insanları hapse atıp onlara iftira atan yine siz değil misiniz?

Ey otoritenin güvenlik birimleri! Kimdir gerçekten yasaların dışına çıkanlar? Size, kardeşlerinizin kanını dökmeyin ve Yahudilerin ve kâfirlerin talimatlarıyla hareket eden otoritenize itaat etmeyin diyenler mi? Yoksa sahte suçlamalarla insanları hedef alan, tutuklama tarihlerini tahrif eden ve mahkeme kararlarını yok sayarak davet taşıyıcılarının hapis sürelerini keyfi olarak uzatanlar mı?

Ey savcılık! Kimdir yasaların dışına çıkanlar? ‘Rabbimiz Allah’tır’ deyip dosdoğru yolda olanlar mı, yoksa güvenlik birimleriyle iş birliği yaparak insanlara sahte suçlamalar yönelten, onları haksız yere gözaltında tutan ve suçlamaların tamamen asılsız olduğunu bildikleri halde tutukluluk sürelerini uzatma talebinde bulunanlar mı? Söyleyin, sizin göreviniz halkın haklarını savunmak mı, yoksa otoritenin ve baskıcı kurumlarının haksızlıklarını korumak mı?

Ey yargıçlar! Kimdir yasaların dışına çıkanlar? Göklerin Rabbi’nin,

وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun İşte kurtuluşa erenler onlardır.” ^{[Ali İmran 104]}’ buyruğunu işitip ona uyanlar mı, yoksa güvenlik güçlerinin baskısına boyun eğerek haksız yere tutuklanan Filistinlilerin serbest bırakılmasını reddedenler mi?

Adalet duygusunu yitiren ve kendi yasalarını çiğneyen bir devlet yok olmaya mahkumdur. Allah’ın emirlerini hiçe sayan, insanlara zulmeden ve kendi yasalarını ayaklar altına alan bir otorite haydi haydi yok olmaya mahkumdur.  O halde ne Yahudilere ne de kendi halkına yaranamayan bir otoritenin sonu kaçınılmaz olarak yıkım değil midir? Düşmanını (eğer gerçekten düşman olarak görüyorsa) durduramayan ve halkının önüne iyilik adına hiçbir şey koyamayan bir otorite yıkılmaya mahkumdur.

Takipçiler, çoğu kez liderlerinden önce hesaba çekilir ve ‘sadece takip ettik’ demek ne bu dünyada ne de ahirette onları kurtaracaktır. Otoritenin peşinden gidenler, bu yolun kendilerini felakete sürüklediğini fark etmiyorlar mı?

إِذْ تَبَرَّأَ الَّذِينَ اتُّبِعُوا مِنَ الَّذِينَ اتَّبَعُوا وَرَأَوُا الْعَذَابَ وَتَقَطَّعَتْ بِهِمُ الْأَسْبَابُ * وَقَالَ الَّذِينَ اتَّبَعُوا لَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَتَبَرَّأَ مِنْهُمْ كَمَا تَبَرَّءُوا مِنَّا كَذَلِكَ يُرِيهِمُ اللهُ أَعْمَالَهُمْ حَسَرَاتٍ عَلَيْهِمْ وَمَا هُمْ بِخَارِجِينَ مِنَ النَّارِ“İşte o zaman (görecekler ki) kendilerine uyulup arkalarından gidilenler, uyanlardan hızla uzaklaşırlar ve (o anda her iki taraf da) azabı görmüş, nihayet aralarındaki bağlar kopup parçalanmıştır. Uyanlar: “Keşke bizim için dünyaya bir dönüş olsa da, bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsak” derler. Böylece Allah onlara, hasretini çekecekleri işlerini gösterir. Onlar cehennemden çıkmayacaklardır.” ^{[Bakara 166-167]}

Hizb-ut Tahrir gençleri, birer hidayet meşalesi olarak kalacak ve nefret ettiğiniz hakkı haykırmaya devam edeceklerdir. Efendilerinizin zulmü, nasıl Filistin halkını yıldıramamışsa, sizin Hizb-ut Tahrir gençlerine vereceğiniz zarar da onları yıldıramayacaktır. Allah, sonunda aramızda hüküm verecektir. Kuşkusuz O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.