İslam ümmeti, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in temellerini Medine’de attığı, daha sonra Müslümanların nesilden nesle miras aldıkları, eğri olanı düzelttikleri, bünyesindeki çatlağı yeniledikleri, böylece yaklaşık 13 asır süren İslam Devletinin yıkılışının elim yıldönümünü yaşıyor. Hilafet, gerçekten adaletin nişanesi, haysiyetin kalesi, mazlumun sığınağı, İslam ümmetinin sarsılmaz kalesi olmuş, zulmü ve zalimleri kovmuş, İslam Şeriatını davet ve cihat yoluyla dünyanın dört bir tarafına yaymıştır. Vatandaşları -Müslümanlar ve gayrimüslimler- barış ve uyum içinde yaşamışlardır.

Ancak İslam ve Müslümanların düşmanı İngiliz ajanı asrın mücrimi Mustafa Kemal, koruyucuları habersizken, düşmanlarının komplo ve entrikasıyla, hain Arap ve Türklerin yardımıyla ümmeti zehirli hançeri ile sırtından bıçakladı ve Müslümanların Halifesine ihanet etti... 28 Recep 1342 / 3 Mart 1924’te yönetim sistemi olan Hilafeti yıktı. Yerine Rablerine ve İslam akidesine sadık kimselerin belleğinden kıyamete kadar silinmeyecek kara bir günde Araplardan ve İslam’dan nefret etmekten başka hiçbir kimliği olmayan laik bir devlet kurdu... Böylece dünyası karardı, güneşi battı, hak kayboldu, 99 yıldır iyilik kayıp, milletler en şiddetli felaket ve belalara maruz kaldılar...

O zamandan beri ümmet, işgalci kâfirlerin oklarının hedefi haline geldi, kutsallarını çiğnediler, tabularını ihlal ettiler, zenginliklerini yağmaladılar, ümmeti paramparça ettiler, aralarına sınır ve hudut koydular. Vatanseverlik, milliyetçilik ve mezhepçilik naraları ile cahiliye ateşini körüklediler, Hilafet yönetimi boyunca ümmeti güden Allah’ın Şeriatının hükümlerini ortadan kaldırdılar. Kapitalist küfür akidesinden doğan insan yapımı yasalar ile değiştirdiler. Din ve kader kardeşleri arasında savaşların fitilini ateşlediler, ümmeti yoksulluk ve zilletin eşiğine getirdiler. İşsizlik ordusu yarattılar, bugün orman yangını gibi dünyayı kasıp kavuran korona salgınına benzer hastalıklar ürettiler. Halkların tepesine emirleri doğrultusunda hareket eden, komplolarını uygulayan, insanları kurtarmak için dürüst hiçbir çaba sergilemeyen ajan yöneticiler atadılar. Bu yöneticiler, petrol fiyatlarındaki düşüş gibi yapay ekonomik krizler ürettiler, piyasalarda resesyona neden oldular. İnsanların parasını yağmalayarak zenginleştiler. Bunların durumu, uzayı keşfetmek, kitle imha silahları üretmek, stadyumlar ve tiyatrolar yapmak için büyük paralar harcayan, fiyatları korumak için gayrimenkulleri tekelinde tutan, kronik ve tedavi edilemez hastalara yardım etmeyen kibir ve nobran devletlere benziyor.

Hilafet Devleti gibi Rabbani bir devlete, insanları kriz ve yoksulluktan kurtarmak için çalışan, mazlumlara adaletli davranan, güvenlik ve haysiyetleri dâhil işlerini Allah’ın Şeriatına göre güden, ülkeyi sömürgeci kâfirlerin pisliğinden temizleyen adaletli bir imama ne kadar muhtacız.

وَنُرِيدُ أَنْ نَمُنَّ عَلَى الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا فِي الْأَرْضِ وَنَجْعَلَهُمْ أَئِمَّةً وَنَجْعَلَهُمُ الْوَارِثِينَ * وَنُمَكِّنَ لَهُمْ فِي الْأَرْضِ “Biz ise, yeryüzünde mustazaflara lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve onları varis kılmak istiyorduk. Ve o yerde onları hâkim kılmak istiyorduk.” ^{[Kasas 5-6]}