Beş gün geçti ama hala Ahmed Şuayb Er Rifai’yi kaçıran kişiler bulunamadı! Peki, vukuundan önce olayı önleyebilecek güçte olduklarını iddia eden güvenlik güçleri nerede? Dün bazı ilgili kişiler ve davanın takipçileri, güvenlik güçlerinin kaçıran kişiyi tutukladığını söylediler. Emniyet Genel Müdürlüğü ise iddiaları reddetti ve iddia edenler hakkında yargıya başvuracaklarını belirtti.

Bu konu ile ilgili olarak şunları ifade ediyoruz:

- Emniyet teşkilatı ve en üst düzey yetkilinin, siyasi destek olmadan harekete geçmediği veya politikacılar bazı şeyleri politik saiklerle yaptıkları biliniyor. Buna göre birinci derecede şüpheliler, politikacılardır. Güvenlik birimlerinin arkasında duranlar, kollayıp koruyanlar, güvenlik güçlerini, departmanlarını ve yetkililerini kol kanat gerenler ve hesap vermelerine engel olanlar siyasetçilerdir. Dolayısıyla bu düzeyde kararları kimin aldığı ve bu kararları uygulayan güvenlik güçleri deşifre edilmelidir.

- Eğer kaçıran bir çete, bir parti veya bir elçilik ise, o zaman felaketin boyutu daha büyüktür. Zira bozgunculuk çıkaranları caydıracak ve önleyecek hiçbir kimse yok. 

- Kuşkusuz her suçun manevi sorumluluğu, ilgili bakanlara aittir. İnsanların güvenliğinden sorumlu kurumlardan mesuldürler ve bu kurumları izlemekle yükümlüdürler. Dolayısıyla bu bakanlar, acilen kamuoyunun karşısına geçip kamuoyunu aydınlatmalıdırlar.

- Devlet kurumlarının insanlara gözdağı vermesi, tehdit etmesi, acı içinde feryadı figan edenleri kovuşturması kabul edilemez. Devlet kurumlarının görevi, insanların güvenliğini ve refahını sağlamak, teskin etmek için gerekli işleri en ince ayrıntılarına kadar açıklamaktır.

- Üstelik Trablus’u güvenlik bölgesi olarak gördüğünüz biliniyor. Bölgeye özgü güvenlik planları belirleniyor. Orada ve diğer bölgelerde sırf şüphe nedeniyle insanlar özellikle Müslümanlar tutuklanıp yargılanmadan hapse atılıyor. İslamcı tutuklular konusu halen olayın en canlı tanığıdır. Vatandaşı olan bir ülkeye gitmek isteyenleri cezaevlerinden çıkıyorsunuz. Bütün bunlar bariz bir suçtur. Bu suçlar karşısında sessizliğinizi koruyorsunuz! Peki, bu konuyu örtbas eden politikacı veya politikacılar ya da siyasi partiler kim?

- Bütün bu kurumlar görevlerini yerine getirmiyorsa, o zaman liderleri, bu büyük sorumluluğu üstlenenler ve arkalarındaki politikacılar hakkında inceleme başlatmak gerekir.

- Dini, mezhebi ve ırkı ne olursa olsun bir kişinin kaçırılması kabul edilemez.

- Meseleyi mezhep ve etnik provokasyonuna dönüştürmek veya Trablus’u güvensiz bir yer haline getirmek isteyenlerin peşine takılmak kabul edilemez. İnsanların kendilerini korumaya kalktıkları yerde kaos hakim olur, karanlık ellere ve sözde güvenlik planlarına kapı aralar.

Ey Lübnan Müslümanları! Sizler bu ülkenin halkısınız ve diğer halklara yüzlerce yıl kol kanat gerdiniz. Yönettiğiniz Allah’ın Şeriatı mertebesinde oldunuz. Günümüzde ise milletler üzerinize üşüşüyorlar, bugün Allah’ın yönetimi olmaksızın selin önündeki çer çöp gibisiniz!

Bugün mevcut yapısıyla Lübnan varlığı başarısız olmuştur. Bu konu, malumun ilanından başka bir şey değildir.

Bu konu ve yaşadığınız tüm haksızlıklar karşısında göreviniz, temsilcileriniz olduklarını iddia eden ama asgari güvenlik ve asayiş gerekliliklerini yerine getiremeyen politikacılardan yüz çevirmek ve yakıtı olacağınız fitneciler ve provokatörlerin peşinden gitmemektir. Fitne ateşini tutuşturanlar, saraylarında oturuyorlar, çocukları ve malları da başınıza gelen felakete yatırım yapmak için bekliyorlar.