Fransız dergisi Charlie Hebdo’nun Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e hakaret içerikli karikatürleri yeniden yayınlaması, Pakistan Müslümanlarında öfke patlamasına neden olurken, Pakistan yöneticileri öfkelerini bastırmaya çalıştılar. Müslümanlar için ölüm kalım meselesi olan bir konudaki ağır ihmallerini örtbas etmeye kalkıştılar. Pakistan Dışişleri Bakanı Şah Mahmood Qureshi, 3 Eylül 2020’de özenle hazırlanmış görüntülü mesajında, öfkeli Müslümanlara Başbakan İmran Han’ın 2019’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (UNGA) oturumunda küfürlü karikatürler konusunu gündeme getirdiğini hatırlattı.

Birleşmiş Milletler oturumunda hayati meseleyi gündeme getirmenin Müslümanlar için ne gibi bir değer taşır ki? Güvenlik Konseyi’ni İslam ümmetinin ve dininin en önde gelen düşmanları yönetmiyor mu? Salt kınayıcı sözlerin ne değeri var ki? Pakistan yöneticileri, dünyanın en büyük beşinci ordusuna komuta etmiyor mu? Askerleri ve subayları şehitlik için can atmıyor mu? İslam dininin emrettiği gibi Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in onuru için kurban olmayan yöneticilerin ne gibi kıymeti harbiyesi var ki?

Ey Pakistan Müslümanları ve silahlı kuvvetleri! Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

لاَ يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى أَكُونَ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِنْ وَلَدِهِ وَوَالِدِهِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ“Sizden biri, Ben kendisine çocuğundan, babasından ve tüm insanlardan daha sevgili olmadıkça iman etmiş sayılmaz.”^{[Buhari, Müslim]} Elbette biz, hayatımızı ve mallarımızı kayda değer almayız, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in onurunu savunmak için hayatımızı feda ederiz. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’i bizim gibi seven, Allah’ın indirdikleriyle hükmeden, sadece Allah’tan korkan yöneticiler ancak Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in onurunu layıkıyla savunabilir. Gerçekten de Hilafetin en zayıf döneminde bile Müslümanlar, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in onurunu savunmak için mallarını ve canlarını feda etmeye hazırdı.

Hasta Hilafetin yıkılışından sadece yirmi yıl önce Haçlı ülkeleri Fransa ve İngiltere, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e hakaret eden bir oyun sahnelemek istemiş, ancak Hilafetin cihat ilan etme tehdidinin ardından kötü dilleri ve elleri susmuştu. Halife Sultan II. Abdülhamid duyar duymaz, oyunu derhal durdurması için Fransa’ya ültimatom vermiş,  buna karşılık küstah İngiltere, biletlerin satıldığını, oyunu yasaklamanın yurttaşların “özgürlük” haklarının ihlali anlamına geleceğini söyleyince, Halife, basitçe şu yanıtı vermişti: “İslam ümmetine İngiltere’nin Peygamberimize saldırdığını ve hakaret ettiğini ilan eden bir ferman yayınlayacağım. Cihat ilan edeceğim...”Ardından kötü diller ve eller sessizliğe bürünmüştü. Kötülüklerini tekrarlamaya asla cesaret edemediler, İngiltere Londra’daki Osmanlı Devletinin büyükelçisinden özür diledi... Hilafet varken Müslümanlar dinleri ile üstündüler. Fakat Hilafetin yıkılmasının ardından sömürgeciler, defalarca kötülüklerini yinelediler.

Bulutsuz gökyüzündeki güneş kadar açıktır ki kalkanımız Nübüvvet metodu üzere Hilafeti kurmadığımız sürece düşmanlarımız hayatımıza, topraklarımıza, dinimize ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in onurunu yönelik saldırıları durmayacaktır. Öyleyse son Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’i gerçekten seven herkes, Nübüvvet metodu üzere Hilafeti yeniden kurmak için gecesini gündüzüne katmalıdır. Hilafet, Allah Subhânehu ve Teâlâ ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’i yüceltecek, hak din tüm dünyada yol gösterici bir ışık gibi parlayacaktır.