20 Ağustos 2021 Cuma günü Pakistan istihbarat servisi, Hilafetin yılmaz savunucusu Muneeb Ur Rehman’ı Cuma namazı öncesi gün ışığında kaçırdı. Muneeb otuz iki yaşında ve özverili bir babadır. 4 yaşında bir kız çocuğu var. Bu yılın başlarında dul kalan Alzheimer hastası annesine bakmaktadır. Muneeb özverili ve çalışkan biridir, ünlü bir firmada pazarlamacı olarak çalışmaktadır. Kamu Yönetimi alanında yüksek lisans derecesine sahiptir. Muneeb’i kaçıran Pakistan yöneticileri, hem ona hem de bağımlı ailesine zulüm ettiler. Oysa Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyor:

اتَّقِ دَعْوَةَ الْمَظْلُومِ فَإِنَّهَا لَيْسَ بَيْنَهَا وَبَيْنَ اللَّهِ حِجَابٌ“Mazlumun bedduasından kork. Çünkü mazlumun bedduası ile Allah arasında hiçbir engel yoktur.”^[Buhari]

Aslında Muneeb, ABD’nin Afganistan’dan aşağılayıcı bir şekilde çekilmesinden sonra bölgede İslami yönetim kurulmasını savunanlara karşı ülke çapında alınan sert önlemler sırasında kaçırılmıştır. Muneeb, Pakistan, Afganistan ve Orta Asya’nın, tek ve güçlü bir devlette birleştirilmesi gerektiğini savunuyordu. Muneeb’in bu duruşunun suç olmaması bir yana İslam dininin tüm Müslümanlara farz kıldığı bir duruştur. Buna rağmen Pakistan yöneticileri Muneeb’i incittiler. Hâlbuki Allah Subhânehu ve Teâlâ Kutsi Hadiste şöyle buyuruyor:

مَنْ عَادَى لِي وَلِيًّا فَقَدْ آذَنْتُهُ بِالْحَرْبِ“Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse ben de ona harp ilan ederim.”^[Buhari]

Dudak ucuyla Medine Devletinin savunuculuğunu yapan Pakistan yöneticileri, Kureyş’in dinimize karşı takındığı acımasız tavrı takındılar. Çünkü ABD’nin tarafında yer aldılar. Hilafeti ilan etme tarihi fırsatını değerlendirmek yerine Pakistan yöneticileri, Taliban’ı ABD’nin kurucusu olduğu sisteme katılmaya, ajanları ve kuklalarıyla güç paylaşımda bulunmaya çağırdılar. Bölgedeki Müslüman ülkeleri Hilafet altında birleştirmek yerine sömürgecilerin böl ve yönet politikalarının bir parçası olarak Durand Hattı da dâhil olmak üzere Müslümanlar arasındaki sınırların iyice perçinleşmesi için çabalıyorlar. İslam’a ve Müslümanlara olan düşkünlüğümüzü kıskanan Pakistan yöneticileri, bize Amerika ile işbirliğini kabul ettirmek için kaçırma operasyonuna başvurdular. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلَّا أَنْ يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ  “Onlardan, sırf, Aziz ve Hamid olan Allah’a iman ettikleri için intikam aldılar.” ^{[Buruc 8]}

Ey Pakistan Müslümanları, ey insan hakları aktivistleri ve özellikle de âlimler! Gerçekten de Allah Subhânehu ve Teâlâ, bize, bizim adımıza zorbalara karşı sesini yükselten genç Muneeb ve onun gibi nice hayırlı evlatlar bahşetti. Yalnızca Allah’a kulluk etmeye ve sadece Allah’tan korkmaya çağırdılar. Muneeb gibilerin duruşuna hayran kalıyoruz. Unutmayalım ki bu samimi çocuklara elimizden geldiğince destek olmalıyız, acılarını paylaşmalıyız. Asil davaları sırasında yaşadıkları sıkıntıları bertaraf etmeliyiz. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

مَنْ نَفَّسَ عَنْ مُؤْمِنٍ كُرْبَةً مِنْ كُرَبِ اَلدُّنْيَا, نَفَّسَ اَللَّهُ عَنْهُ كُرْبَةً مِنْ كُرَبِ يَوْمِ اَلْقِيَامَةِ  “Kim bir Müslümanın dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allah da onun kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir.” ^[Müslim] Öyleyse İslam dinine gıpta edenler ve savunucularına saygı duyanlar yüksek sesle ve net bir şekilde konuşmak zorunda!