Perşembe, 23 Zilhicce 1446 | 2025/06/19
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilâyeti
Medya Bürosu

No: SR-BA-2025-MB-TR-12 H. 15 Zilhicce 1446
M. Çarşamba, 11 Haziran 2025

Şam’da Düzenlenen ‘Toplumsal Barış’ Konferansı, Eski Rejimin Figürlerini Aklamanın, Zulmün ve Suçun Mimarlarıyla Normalleşmenin İlk Adımıdır

10 Haziran 2025’te Dışişleri Bakanlığı binasında komite üyesi Hasan Sufan yönetiminde gerçekleşen ‘Toplumsal Barış Komitesi’ basın toplantısı, Suriye kamuoyunda, özellikle de şehit aileleri, kayıp yakınları ve devrimcilerde büyük bir infiale neden oldu. Birçok kesim, yapılan açıklamaları mağdurları incitici açıklamalar olarak yorumladı. Açıklamalar, devrimcilerin fedakarlıklarını küçümseyen, şehitlerin kanını hiçe sayan, açık gerçekleri görmezden gelen, savaş suçlularını savunan ve eski rejimin figürleriyle ‘Toplumsal Barış’, ‘Vatan İnşası’ ve ‘Kan Dökülmesinin Önlenmesi’ sloganları altında normalleşme çabası olarak değerlendirildi. Kamuoyundaki infial, Sufan’ın konferansta yaptığı açıklamaların ardından yaşandı. Söz konusu açıklamalarda, Sufan, “Fadi Sakr” gibi eski rejimin bazı subaylarının hukuki süreçten muaf tutulmalarını ve kamuya açık yargılamalara tabi tutulmamalarını savundu. Daha da ileri giderek Sufan, bu kişilerden bazılarını ‘zafer ortağı’ olarak nitelendirerek, onların ‘Suriye’de kan dökülmesini engellediğini’ ve ‘kurtuluş operasyonları sırasında askeri komuta ile işbirliği yaptığını’ öne sürdü. Sufan ayrıca, bu isimleri eleştirenlerin, iddialarını destekleyecek ‘güvenilir kanıtlar’ sunmaları gerektiğini belirtti.

Sufan, serbest bırakılan subayların 2021’den bu yana aktif görevde olduklarını ve “eman talebi” olarak bilinen uygulama kapsamında, gönüllü olarak Irak sınırında teslim olduklarını ifade etti. Sufan, gözaltındaki bu kişilerin yasal soruşturmalardan geçtiğini ve haklarında herhangi bir savaş suçu işlediklerine dair kanıt bulunamadığını kaydetti. Bu kişilerin tutukluluklarının devam etmesinin ne ulusal çıkarlara hizmet ettiğini ne de yasal bir dayanağı olduğunu vurguladı. Bu açıklamaların ardından sosyal medya platformları ve çeşitli sayfalarda, başta Fadi Sakr ve Sukrat er-Ruhayya olmak üzere bazı serbest bırakılan kişilerin sivil halka karşı işledikleri cinayetler ve ağır ihlalleri belgeleyen görüntüler ve kanıtlar yayımlandı. Sufan, Fadi Sakr gibi isimlerin ülkenin içinden geçtiği krizlerin çözümünde, sorunların giderilmesinde ve karşılaşılan tehditlerle mücadelede etkin bir rol üstlendiklerini söyledi. Sufan ayrıca şu ifadeleri kullandı: “Şehit ailelerinin acısını ve öfkesini anlıyoruz ancak bu aşamada göreceli istikrarı sağlayacak kararlar almak zorundayız. Elleri Suriyelilerin kanına bulaşmamış kişiler serbest bırakılmadı. Yaşananlar “toplumsal barışın tesisine hizmet etmez. Geçiş dönemi adaleti, rejime hizmet etmiş herkesin yargılanması anlamına gelmez. Hesap vermesi gerekenler yalnızca ağır suçlar ve ihlaller işleyen üst düzey faillerdir. Bu süreçte aceleci davranmak veya tek taraflı hareket etmek, kaosa yol açar, devleti aciz gösterir ve dış müdahalelere zemin hazırlar. Ayrıca intikam ve öç alma duygusu, geçiş dönemi adaletini sağlayamaz. Tartışmalı kişiliklerin uzlaşma sürecine dahil edilmesi, ülkedeki yapısal krizlerin çözümüne yardımcı olur. Fadi Sakr’a eman verilmesi tamamen stratejik bir hamledir. Liderlik, çatışmaların alevlenmesini önlemek ve bölgedeki hassas toplumsal dengeleri korumak adına, durumu değerlendirip Sakr’ı tutuklamak yerine ona eman vermeyi tercih etti”

Toplumsal Barış Komitesi’nin düzenlediği basın toplantısı, mevcut yönetimin izlediği tehlikeli rotayı gözler önüne serdi. Yönetimin, gerek rejimin eli kanlı artıklarıyla kurduğu ilişkiler, gerek devrimin temel değerlerine sırt çevirmesi, gerekse adalet ve hesap sorma taleplerini kulak arkası etmesi, artık gizlenemez bir durumdur. Bu skandal durum, halk arasında büyük bir infiale yol açtı. Birçok kişi, ‘Hiç kimsenin, kurbanlar adına katilleri affetme veya cellatla kurbanı aynı kefeye koyma hakkı yoktur!’ diyerek isyan etti. Şehit ve kayıp yakınlarının duygularının göz ardı edilmesinin gerginliği artırabileceği uyarısında bulunuldu. Bu aileler için bu af, düpedüz bir ‘suç ortaklığıdır.

Yaptırımların kaldırılması meselesi, en başından beri Amerika ve Avrupa’nın mevcut yönetimin elini kolunu bağlamak ve Suriye’ye kendi ajandalarını dayatmak için kullandığı bir şantaj aracından başka bir şey değildir. ‘Terörle mücadele’ masalından başlayıp devletin laikleştirilmesi, ülkenin egemenliğinin hiçe sayılması, Batı’nın bir uydusu haline getirilmesi, eski rejimin kalıntılarının çeşitli gerekçeler ve zayıf bahanelerle yönetim ve devlet kurumlarına kademeli olarak entegre edilmesi, bizlerin dayattıkları her türlü karara boyun eğdirilmesi gibi her yolu denediler.

Katil Fadi Sakr gibi isimlerin pervasızca ve herkesin gözü önünde aklanıp paklanması, halkın sinir uçlarıyla oynamak demektir. Hele ki onun Şam valisinin yanında boy göstermesinin ne anlama geldiği ve bununla ne kadar aşağılayıcı bir mesaj verildiği apaçık ortadadır. Suçluları, hak ettikleri şekilde net ve hızlı bir kanunla yargılamak yerine, diyalog, milli birlik, toplumsal barış gibi kulağa hoş gelen ama aslında toplumu uyuşturan ve kuyusunu kazan zehirli formüllere sığınılıyor. Sanki 14 yıl boyunca yaşananlar, tarihin en şanlı devrimlerinden biri değil de sıradan bir iç savaşmış gibi bir algı yaratılıyor.

Bir zamanlar devrime karşı en ağır suçları işleyenler bugün baş köşelerde arzı edan ederken, bu dava uğruna yola çıkanlar, fikirlerinden ödün vermeyenler, devrimciler ve mücahitler yıllardır İdlib’in karanlık zindanlarında adaletsizce çürümeye terk edilmiş durumda. Üstelik, dün evlerini başlarına yıkan ama bugün ‘post değiştirerek’ yeni kimliklere bürünenler yüzünden, kamplardaki nice insanımız bugün hala yurduna dönecek maddi imkana bile sahip değildir.

Ve işin en acı tarafı da şu: Fadi Sakr gibi eski rejimin elebaşları, savaş baronları, büyük vurguncular, zorba kaçkının yalakası olan sanatçılar ve Şebbiha milisleri gibi katliam ve yıkım çağrıları yapmış ne kadar suçlu varsa, bugün sözde ‘barış’ havarilerinin başını çekiyorlar. Hepsine dokunulmazlık zırhı giydirilmiştir. Hepsi ‘toplumsal barış’ paravanı altında sorgusuz sualsiz hayatlarına devam ediyorlar. İşte tüm bu tablo, şehit ve kayıp ailelerinin yüreğindeki nefret ve öfkeyi bir yangın gibi körüklemektedir.

Yüce Allah, zulümden ve zalimlerin akıbetinden sakındırmıştır. Bu yüzden Şam devrimi, ancak devrimimizin temel ilkeleri hayata geçirildiğinde sona erecek ve düşen rejimin ardından büyüyen sorunlar ancak böyle çözülecektir. Rejimin yıkılışı adaletin, güvenliğin ve huzurun başlangıcı olmalıdır. Bu ise Batı’nın dayatmak istediği, dini hayattan, devletten ve toplumdan ayıran laik bir sistemle değil; inancımızın özünden doğan, halkın beklentilerini karşılayan ve devrimimizin hedeflerini gerçekleştiren bir sistemle mümkün olabilir. İslâm’ın hükümleri, şeriatı ve devleti, toplumun özlemini duyduğu adalet ve emniyetin kapısını açacaktır. Çalışanlar ancak böylesi bir iyilik için çalışsınlar.

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilâyeti
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
Telefon: +8821644446132 Skype: TahrirSyria
www.tahrir-syria.info
E-Mail: media@tahrir-syria.info

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER