Hizb-ut Tahrir / Ürdün Vilayeti, siyasi tutuklu üyelerine ve diğer Müslümanlara destek olmak amacıyla ülke çapında yürüttüğü kampanyasını sürdürüyor. Kampanyada tutukluların serbest bırakılması ve onlardan zulmün kaldırılması talep ediliyor. Rejimin güvenlik güçleri ve zalimane yöneticiler eliyle maruz kalınan haksızlık, baskı, işkence, aşağılama ve kötü muamele dile getiriliyor. Bilindiği üzere Askeri Mahkeme, tek suçları Rabbimiz Allah demek olan, Allah ve Rasûlü’nün emrettiği sözü çatlatırcasına haykıran gençlerimizi cezaya çarptırdı. Hak sözünü işiten Müminlerin Emiri Ömer ibn Hattab, söyleyeni tutuklamamış, işkence etmemiş, birini üzerine salmamış, hayatına baskı yapmamıştır. Gençlerimiz Ebu Bekir’in şu sözünü haykırdılar “Bırakın konuşsun. Eğer onlar bize söylemezse onlarda hayır yok, onların doğru sözlerini kabul etmezsek bizde hayır yoktur.”Onlar ki Rablerine inanan, rejimi muhasebe etmek ve onu hakka döndürmek için hakkı haykıran gençlerdir. Allah Şeriatının suç saydığı Vandalizm veya şiddet veya herhangi bir eyleme düşünceleri ve amelleri arasında rastlamak mümkün değildir. Ülke düşkünü olmakla övünen, ama ülkeyi karış karış satan, halkın onurunu ayaklar altına alan şakşakçılardan çok daha fazla ülke ve halk düşkünüdürler. Tolere edilip göz yumulan, hatta korunan bozguncular, içeride rejimin dışarıda da zorba güçler ve sömürgecilik torpili ile ülkeyi yağmaladılar, yoksullaştırıp ifsat ettiler.

Hizb-ut Tahrir üyeleri ve diğer Müslümanların maruz kaldığı zulüm, baskı ve işkenceyi ifşa etmek, halkı, bakanları, milletvekillerini, üst düzey yetkilileri, hâkimleri, avukatları, sendikacıları, aşiret liderlerini, medyayı, gazetecileri, yazarları, cami vaizleri ve imamları din ve kan kardeşlerine karşı şeri görevlerini yerine getirmeye, zulüm karşısında pozisyon almaya, zulmü kaldırmaya teşvik etmek amacıyla kampanya farklı boyutlar alacaktır.

Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

مَا مِنْ امْرِئٍ يَخْذُلُ امْرَأً مُسْلِمًا عِنْدَ مَوْطِنٍ تُنْتَهَكُ فِيهِ حُرْمَتُهُ وَيُنْتَقَصُ فِيهِ مِنْ عِرْضِهِ إِلَّا خَذَلَهُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ فِيهِ نُصْرَتَهُ. وَمَا مِنْ امْرِئٍ يَنْصُرُ مُسْلِمًا فِي مَوْطِنٍ يُنْتَقَصُ فِيهِ مِنْ عِرْضِهِ وَيُنْتَهَكُ فِيهِ مِنْ حُرْمَتِهِ إِلَّا نَصَرَهُ اللَّهُ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ فِيهِ نُصْرَتَهُ“Hürmetsizlik ve şerefine tecavüz edilen bir yerde, Müslümanı yardımsız bırakan kimseyi Allah da yardıma muhtaç olduğu bir yerde öyle bırakır. Kendisine saygısızlık edilen ve şerefine tecavüz edilen bir yerde, Müslümana yardım eden kimseye de, Allah, yardıma muhtaç olduğu yerde yardımda bulunur.”