Cumartesi, 19 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/21
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Abdurrahman El-Afgânî'nin Ülkesine Hoş Gelmedin Ey Hollande!

Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande 03-04.04.2013 günü, Fransa'daki yönetimin dümenini teslim almasından bu yana Fas'a dönük ilk ziyaretini gerçekleştirmiştir. Nitekim Fransa, karşılıklı yaklaşık sekiz milyar euro değerindeki mübadeleden dolayı Fas'ı "ilk ekonomik ortak" olarak görmekte ve Fransız şirketlerinin büyük bir kısmı, aralarında Fransız borsasında ilk kırk şirket kapsamında sınıflandırılan 36 şirketin de olduğu (yaklaşık 750 şirketin) olduğu Fas'taki çeşitli sektörlerde faaliyet göstermektedir. Nitekim Cumhurbaşkanı François için siyaset ve ekonomi ile "dolu" programlar hazırlanmıştır. Siyasete gelince; ikili ilişkilere, Fas, Arap ve Akdeniz, özellikle de Arap Baharı'ndaki değişim sonuçlarıyla ilgili bölgesel duruma teşvik etmek. Ayrıca Mali veya Afrika dosyası da görüşme gündemlerinden kaçmayacaktır. Zira Paris, Mali'deki savaşta etkin bir rol oynadığı gibi Fas Kralı, daha geçtiğimiz günlerde geniş bir Afrika turundan dönmüştür. Ayrıca Cumhurbaşkanı François, Fas parlamentosu önünde ve en son olarak da her iki ülkenin iş adamları forumunda bir konuşma yapma niyetindedir. Ekonomik kısma gelince; kurumsal, ekonomik ve çevrecilik işbirliği ile geleceğin enerjisi alanlarında çok sayıda ikili anlaşmaları kapsamaktadır.

Ey Müslümanlar ve Ey Fas Halkı!

Fransa Cumhurbaşkanı'nın, Fas ziyaretinden amaçladıklarına dönük resmî rivayet işte budur. Bunun gerçeği ise aşağıdaki şekildedir:

Fransa'nın da bir parçası olduğu tüm Avrupa, neredeyse hiçbir ülkenin yardım edemeyeceği veya onlara bu şekilde görünen bir diğerini boğacak kadar boğucu bir ekonomik krizin etkisini yaşamaktadır. Hatta daha dün, İspanya, Portekiz, İtalya ve Yunanistan'ı kurtarmak için bir zaman yarışının içerisine girilmişti. İşte bugün de son zamanlarda Kıbrıs için neredeyse aynı söylemler dile getirilmektedir. Nitekim bizzat Fransa, (neredeyse gayri safi milli hasılanın %90'nını temsil eden yaklaşık 1910 milyar auro değerindeki) astronomik rakamlara ulaşmış olan ağır bir borcun altında ezilmektedir. Dolayısıyla Fransa, sorunlarının gerçek nedenlerini araştırırken bunun fasit kapitalist ekonomik sistemde gizli olduğuna bakmak yerine mustazaf halkların servetlerini yağmalamak ve onların servetlerini sömürmek gibi asırladır kullandığı en kısa yollara başvurmaktadır.

Evet, Hollande, hala elinden bir sömürgeden bir diğerine atlayan yeni küresel sömürgeci açgözlü Amerika'nın öne geçmesinden korktuğu için saldırdığı Mali'deki Müslümanların kanları aktığı halde Fas yetkilileriyle Fransız şirketlerin çalışmaya devam etmesini garantileme keyfiyetini ele almak ve Amerikan-Asya, dahası Avrupa rekabeti karşısında kendisini güvenli hale getirecek özel statüsünü güvence altına almak için Fas'a gelmiştir.

Hollande, Arap Baharı'nın sonuçlarından çok korktuğu için gelmiştir. Zira Tunus, ayaklanmanın ardından Batı'nın yerel ajanlarına yardım etmek yoluyla bir çözüm bulamamaları halinde Fransa'nın pençesinden kurtulma noktasına gelecektir. Keza Libya'nın durumu da aynı şekildedir. Suriye'ye gelince; gece gündüz kurulan tuzaklara ve kan banyolarına rağmen ayaklanmacıların efsanevî bir şekilde sebat gösterdikleri ve hala Batı'nın, aynen Allah'ın izniyle helak olacak olan Beşar'ın yaptığı gibi kendi çıkarlarını korumayı taahhüt etsinler diye muhlis ayaklanmacıları kazanmaktan aciz kaldıkları görülmektedir.

Evet, Hollande, Fas'ın istikrarlı olduğundan emin olmak istemektedir. Bunu ise Fas halkını, sistemini ve kraliyetini sevdiği için değil sadece bu ülkenin servetlerinin kendi yönüne akmasını sağlamayı arzu ettiği için istemektedir. Zira Sarkozy, tüm sağduyulu insanların teknik ve ekonomik fizibilite eksikliği üzerinde ittifak etmelerine rağmen sırf Fransa'nın ekonomisini canlandırmak için Fas'ı Fransız şirketlerinden tramvay ve hızlı tren satın almaya "zorlamadı mı"?

Bu bağlamda Fransa'nın, anayasa değişikliği, milletvekili seçimlerinin düzenlenmesi ve eski muhalefet partilerinin bir hükümet oluşturması gibi Fas'taki siyasî reformlara övgüler yağdırması ilgi çekicidir. Zira o, zulmün, yoksulluğun ve marjinalleşmenin sonucunda Fas sokaklarında bilinen tıkanıklığın boyutunu bilmekte ve mevcut rejimin devamlılığını sağlamanın tek yolunun da bu tıkanıklıktan kurtulmak olduğunu görmektedir ki bunun için o, herhangi bir kararda ve değiştirilecek olan herhangi bir şeyde ortak olacakları şeklinde halkı aldatmak için özgürlükler iksiri vermektedir. Ayrıca Adalet ve Kalkınma hükümetinin gelmesinden bu yana sokakta gördüğü korkunç sınırı ulaşan kaynama Fransa'yı cesaretlendirmiştir. Bundan dolayı yetkililere, belki de bu ayaklanmayı tamamen ortadan kaldırabilirim diye özgürlükler iksirini artırmalarını fısıldamayı tercih etmiştir.

Ey Müslümanlar ve Ey Fas Halkı!

Fransa, asırlardır sömürgeci bir ülke olup buna, burada, yani Fas'taki ve komşumuz Cezayir'deki kanlı tarihi tanıktır. Zira o, Afrika ve Asya'nın her neresine gitse sömürgecilik söyleminden başka bir şey bilmemektedir. Ayrıca Tunus ve Libya'daki faşist rejimlerin en büyük destekçisi de Fransa olmuş ve Sarkozy hiç çekinmeden Kaddafi'nin Libya'nın servetlerinden yağmaladığı paralarla seçim kampanyasını finanse etmiştir. Dahası Fransız yetkilileri, Bin Ali'nin demokrasisine ve büyük başarılarına övgüler yağdırma fırsatını da kaçırmamışlardır. Hatta Tunus'ta ayaklanma girişimleri başladığında Fransa Dışişleri Bakanı Michele Alliot-Marie, Tunus rejiminin Fransa'nın "becerilerinden" faydalanmasını ve gösterileri bastırmak için gelişmiş ekipmanlar tedarik etmesini söylemiştir. Ayrıca Fransa'nın, gösterileri kontrol etmesi için helak olmuş Mübarek rejimi dönemindeki Mısırlı polis memurlarını eğittiği de kanıtlanmıştır.

Fransa'nın, kerim Nebimiz [Aleyhi Efdalu's Salatu ve't Teslîm]'e hakarette bulunduğu utanç verici sicilinden bahsetmeden olmaz. Zira o, Yahudileri eleştiren komedyen temsilcinin basın özgürlüğünü kısıtlarken yaratılanların efendisine hakaret eden her günahkar için genişletmektedir. Yine Müslüman kadınların başörtüsü veya peçe giymelerini engellediği utanç verici sicilinden de bahsetmeden olmaz.

Ey Müslümanlar ve Ey Fas Halkı!

Hollande sizlere, küstah bir şekilde profesörlük konumundan bahsetmek ve ekonomi, demokrasi ve iyi bir yönetişim hususunda nasihatlerde bulunmak için gelecektir. Şayet o gerçekten doğru biri olsaydı borç, işsizlik ve toplumsal ve ahlakî krizlerin yükü altında inleyen kendi ülkesine nasihatte bulunurdu. O halde ona, şöyle deyiniz: Nasihatlerini kendine sakla, kanlarımızın, namuslarımızın ve servetlerimizin üzerinden elini çek, şayet başımıza diktiğin bir gurup olmamış olsaydı 721 yılında (Paris'in 300 km Güneyindeki) Poitiers kentine kadar ulaşan Abdurrahman el-Afgânî'nin zaferlerine geri döneceğimizi iyi bil ve şayet bilmiyorsan da bizim tarihimize bir sor.

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Fas


H. 22 Cumâde’l Ûlâ 1434
M.  Perşembe, 04 Nisan 2013

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER