Cumartesi, 19 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/21
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Kudüs’ü İşgalci Yahudi Varlığından Kurtarmanın Reçetesi Bellidir

ABD’nin küstah Başkanı Trump, 6 Aralık 2017 gecesi Kudüs’ü, Yahudi varlığının başkenti olarak tanıdığını ve Tel Aviv’deki Amerikan Büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınması için talimat verdiğini açıkladı. Küstah bir üslupla “Kudüs’ü “İsrail”in başkenti yapmak için verdiğim sözü tuttum” diyerek de övündü. İslam’a ve Müslümanlara göre hem Yahudi varlığı, hem de Trump’ın bu safsatası gayrı meşrudur. Trump’ı bu denli küstah davranmaya iten sebep ise, ABD’nin ve Yahudi varlığının dost ve müttefiki olan halkı Müslüman ülkelerdeki yöneticilerin korkaklığı, acizliği ve hainliğidir. Zira Trump’ın açıklamasının ardından hepsi de, Müslümanların öfke ve tepkisini nasıl önleyebiliriz, bu tepkiyi nasıl kontrol altında tutabiliriz düşüncesiyle hareket ettiler. Bunların kimisi “Bu BM kararlarına aykırıdır” diyerek acizliğini, kimisi “Bu durum barış sürecine ve iki devletli çözüme zarar verecektir” diyerek hainliğini belirtti! Kimisi de bugüne kadar hiçbir ağırlığı olmayan İslam İşbirliği Teşkilatını toplantıya çağırdı ve hem Papa’dan, hem de Suriye’de yüzbinlerce Müslümanı katleden Rusya ve İran’dan medet umdu!  

Mukaddesatlarını dahi savunmaktan aciz olan bu yöneticiler, yaptıkları cılız kınama açıklamaları ile ayıplarını örten son incir yaprağını da yırtıp attılar. Oysaki bu açıklamadan saatler sonra Müslümanlar sokaklara döküldüler. Meydanlara ve kâfir ABD’nin elçiliklerinin önüne koşarak, İsra ve Miraç topraklarına ve ilk kıbleleri olan Mescid-i Aksa’ya sahip çıktılar. Kudüs İslam’ındır sloganlarının atılmadığı neredeyse hiçbir meydan kalmadı. Yine her köşe başında, her mescitte ve her platformda Amerika’ya ve Yahudi varlığına kin kusarak, Kudüs’ü konuştular ve bu yaraya gerçek bir merhem aradılar. Ancak hiçbir lider, hiçbir komutan ve hiçbir siyasetçi yüreklerdeki acıyı dindirecek türden şeyler yapamadı! Lafı geveleyip durdular! Çünkü onlar sorunu çözmek için değil, başlarından savmak ve günü kurtarmak için konuşmaktadırlar.

Ey Kalbi Kudüs ile Birlikte Atan Müslümanlar! Sizlerde biliyorsunuz ki,  Kudüs meselesi yeni bir mesele değildir. Mescid-i Aksa ve Kudüs, yaklaşık 70 yıldır işgal altındadır ve Müslümanlara yönelik katliamlar devam etmektedir. İşgalci Yahudi varlığının tavrında o günden bugüne değin hiç bir değişiklik olmamıştır. Yine Yahudi varlığını İslam Ümmetinin kalbine saplayan İngilizlerin ve onu koruyup kollayan Amerika’nın tavrında da bir değişiklik olmamıştır. Aynı İslami beldelerdeki yöneticilerin tavırlarında olduğu gibi! Zira yıllardır tiyatroyu andıran çözüm arayışları, göstermelik konferanslar, Yahudi varlığı ile kurulan samimi ilişkiler, yaptığı katliamların hesabını BM’lerde aramalar ve zulümlerine yönelik sahte ve cılız kınamalar! Bu yöneticiler yıllardır aynı şeyleri çözüm olarak önünüze koymadılar mı? Bu sahte sözlere ve basit adımlara daha ne kadar sessiz kalacaksınız? Sizlerde biliyorsunuz ki bu zayıf teklifler ve etkisiz çözüm önerileri sadece Yahudi varlığını meşrulaştırıyor! Filistin’i işgal eden bu işgalcileri daha da cesaretlendiriyor! Öyle ise şimdi köklü ve nihai çözüme odaklanmanın zamanı gelmiştir!

Bizler Hizb-ut Tahrir / Türkiye olarak; Kudüs ve tüm Filistin için köklü ve yegâne çözümü yeniden sizlere sunuyoruz. Muhakkak ki bir sorunun köklü çözümü, o sorunun asli unsurlarını ortadan kaldıran çözümdür. Bunun için köklü çözüm, asıllarına ulaşıncaya kadar sorunun anlaşılmasında derinleşmek, ardından da soruna ilişkin sağlıklı çözümü ortaya koymaktır.

1- Filistin meselesi, sadece Filistin halkının ve Arapların meselesi değildir. Bilakis o, İslami bir meseledir. En yalın haliyle kâfir Amerika ile İngiltere’nin desteği ve Müslümanların başındaki hain yöneticilerin yardımları ile Yahudiler tarafından gasp edilmiş İslami bir toprak ve İslami bir mukaddesat meselesidir. O Filistin toprağı ki, Müslümanların kanlarıyla fethedilmiştir. Orada, bir şehidin kanının akmadığı veya bir süvarinin tozunu kaldırmadığı veya bir mücahidin ayak basmadığı tek karış toprak yoktur. O topraklar, tüm Müslümanların toprağıdır. İster küçük, ister büyük olsun, onun herhangi bir parçasından vazgeçmek Allah’a, Rasulü’ne ve Mü’minlere ihanettir!

2- Yahudiler Filistin’i zorla gasp ettiler. Gasp ise ne mülkiyetin vakıasını değiştirir, ne mülkü, mülkün sahibinden gasp edene geçirir, ne de gaspın zamanla geçerlilik kazanmasını sağlar. Gasp edilen şeyi, gasp edenden tamamen geri alınıncaya kadar savaşmak ise İslam’ın tek hükmüdür. Bunun dışında gasp edene meşruiyet sağlayacak her türlü girişim ve alaka haramdır.

3-  İslami hükümlere aykırı her türlü tasarruf batıldır. Dolayısıyla Filistin toprağının statüsü hakkında Yahudilere verilen tavizlerin tamamı batıldır ve yok hükmündedir. Yeryüzündeki hiçbir merci, Allah’ın haram kıldıklarını helal kılamaz. Haram, kıyamete kadar haramdır, helal de kıyamete kadar helaldir.

4- İslam; Müslümanların beldeleri hakkında parçalanmışlığı, bölünmüşlüğü ve aralarında sınırlar bulunmasını kesinlikle haram kılar. Çünkü bu sınırlar, sömürgeci kâfirlerin icadıdır. Sömürgeciler “böl ve yönet” ilkesine göre üzerlerindeki tahakkümlerini kolaylaştırmak için Müslümanları ve beldelerini böyle parçalamışlardır. Müslümanların bu bölünmüşlüğü kabullenmeleri, onaylamaları ve ortadan kaldırmak için çalışmamaları haramdır.

5- Hem Yahudiler, hem de Nasranîler, Müslümanların en azılı düşmanlarıdır. Zira Allahu Teâlâ şöyle buyurmaktadır: وَلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُودُ وَلاَ النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ  “Sen onların dinlerine tabi olmadıkça Yahudiler ve Nasranîler senden asla razı olmazlar.” [Bakara 120] Yine Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: إِنَّمَا يَنْهَاكُمُ اللَّهُ عَنِ الَّذِينَ قَاتَلُوكُمْ فِي الدِّينِ وَأَخْرَجُوكُم مِّن دِيَارِكُمْ وَظَاهَرُوا عَلَى إِخْرَاجِكُمْ أَن تَوَلَّوْهُمْ وَمَن يَتَوَلَّهُمْ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ “Allah, ancak sizlerle Din hususunda savaşan ve sizi yurdunuzdan çıkaran ve sizin beldelerinizden çıkarılmanıza yardım etmiş olan kimselerle dostluk kurmanızı kesin olarak yasaklar. Her kim onlarla dostlukta bulunacak olursa işte onlardır zalimler.” [Mümtehine 9] Dolayısıyla onlarla birlikte hareket etmek, dost olmak ve müttefiklik yapmak gaflettir, sefihliktir.

Ey Müslümanlar! İşte tüm bunlardan dolayı Filistin meselesi, Müslümanlar için ölüm kalım meselesidir. Bu mübarek beldenin Allah yolunda yapılacak bir cihad ile Yahudilerin elinden geri alınması vaciptir. Allahu Teâlâ şöyle buyurmaktadır: وَمَا لَكُمْ لاَ تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاء وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيًّا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ نَصِيرًا  “Size ne oldu da Allah yolunda ve "Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu beldeden kurtar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!" diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!” [Nisa 75] Kudüs’ün ve Mescid-i Aksa’nın kurtarılması binlerce şehide mal olsa bile, bu kutsal beldenin geri alınması ve Yahudilerin köklerinin kazınması şer’i bir yükümlülüktür. Dolayısıyla işgali ortadan kaldıracak tek çözüm, Müslümanlardan oluşan orduların derhal harekete geçmesidir.

NATO’nun ve sömürgeci kâfirlerin talepleri üzerine orduları harekete geçirip, İslam’ın hükümleri için, Kudüs ve Filistin için harekete geçirmeyen yöneticilere ve komutanlara gelince; Rabbimiz onların durumlarını şöyle tasvir etmektedir: لاَّ يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاء مِن دُوْنِ الْمُؤْمِنِينَ وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللّهِ فِي شَيْءٍ “Mü’minler, Mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler. Her kim bunu yaparsa, artık hiçbir şekilde onun Allah ile bağı kalmamıştır.” [Ali İmran 28] Çünkü onlar, Allah’ı bırakıp Allah’ın, Rasulü’nün ve Mü’minlerin düşmanı olan sömürgeci kâfirleri dost edinmişlerdir.  O halde işgali ortadan kaldıracak bu cihadı Raşid bir Halife’den başka kim başlatabilir? Kudüs’ü Ömer [RadiyAllahu Anh] gibi bir Halife fethetti, bir başka Halife komutan Selahaddin ile esaretten kurtardı, Abdülhamid gibi bir Halife ise bir karış toprağından bile vazgeçmedi! Allah’ın izniyle yeniden bir Halife bu zilleti ve işgali ortadan kaldıracaktır! Dolayısıyla İsra ve Miraç topraklarından Yahudi varlığını söküp atmanın tek çözümü Hilafet’tir. Öyleyse her kim Kudüs kurtulsun istiyorsa, Hilâfet için çalışsın!

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Türkiye Vilâyeti


H. 22 Rabi-ul Evve 1439
M.  Pazar, 10 Aralık 2017

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER