Hizb-ut Tahrir / Afganistan Vilayeti Medya Bürosu olarak biz, İslam’ın yeryüzüne yeniden hâkim olması için yılmadan çalışan dava erlerinin ve dünyanın dört bir yanındaki tüm Müslüman kardeşlerimizin mübarek Ramazan Bayramı’nı en içten dileklerimizle tebrik ediyoruz. Allah Teâlâ’dan; oruçlarımızı, ibadetlerimizi, sadakalarımızı, cihadımızı ve İslam ümmetinin davet yolunda katlandığı zorlukları kabul buyurmasını niyaz ediyoruz.

Ramazan ve bayramlar, İslam ümmetinin birliğinin ve kardeşliğinin simgesidir. Ancak ne yazık ki bu Ramazan’ı da, ümmetin hâlâ dağınık, zillet içinde ve korumasız (Halifesiz) şekilde geçirdiği bir hâlde uğurluyoruz. Bizler, insanların içinden çıkarılmış en hayırlı ümmet olmamıza rağmen, alçak ve melun Yahudiler ülkemizi kontrol altına aldılar. Mübarek Ramazan ayında bile Gazze, Lübnan ve Suriye halkına karşı korkunç suçlar işlemeye devam ettiler. Benzer şekilde Amerika Yemen’in üzerine bomba yağdırdı, İslam ümmeti ve yöneticileri ise tıpkı her zaman olduğu gibi suskun kaldı. Bu suçların arkasında Amerika vardır. Amerika, Yahudi varlığının en büyük destekçisi ve koruyucusudur. ABD sadece fiili harbi devlet değil, aynı zamanda küresel muharip ülkelerin lideri ve küfrün başıdır.

Ne yazık ki, İslam ülkelerinin yöneticileri “menfaat” ve “gerçekçilik” bahanesiyle küfrün başı olan Amerika ile ilişkiler kurmakta, El velâ ve’l bera ve dini üstün kılmak için cihat etmek gibi İslam’ın kesin hükümlerini göz ardı etmektedirler. Bu yöneticiler, Amerika’yı daimî bir düşman olarak görmek bir yana, ona iyi niyetle yaklaşmaktadırlar. İslam’ın sabit hükümlerini bir kenara atıp Amerika’yla ilişki ve dostluğu tercih eden bu yöneticiler, oruçlarının ve namazlarının kabul edileceğini mi sanıyorlar?

Amerika, son dönemde Afganistan ve mevcut yönetimiyle ilişkilerinde yeni bir sayfa açtı. Bazı kişiler bu durumu — yanlış bir değerlendirmeyle — “siyasi bir fırsat” olarak tanımladı. Afganistan yöneticilerini ve liderlerini, bu ilişkilerin dünyevi ve uhrevi sonuçları konusunda uyarıyoruz. Gerçekte ABD ile ilişki kurmak, şeytanla iş tutmaya benzer, yalnızca kötülük ve sapkınlık getirir.

Bu işbirlikçiler, politikalarını akıllıca ve hikmetli sanıyorlar. Oysa gerçek siyasi deha ve akıllı lider, Kur’an’ın kesin hükümlerini rehber edinip tüm meseleleri onu ışığında ele alan ve değerlendiren kimsedir. İslam’ın en büyük sabit hükmü ve en sağlam tutamağı, Nübüvvet metodu üzere Hilafet’i ikame etmek ve Allah’ın dinini yüceltmek için cihat etmektir. Bu çerçevenin dışındaki her beşerî hesap, ahirette hüsrana yol açtığı gibi dünyada da zillet ve tefrikaya sebep olacaktır.

وَلا تَكُونُوا كَالَّذِينَ تَفَرَّقُوا وَاخْتَلَفُوا مِن بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَأُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ“Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra ayrılığa düşüp ihtilafa girenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır” ^{[Ali İmran 105]}