17 Aralık 2020’de popüler bir Hint haber platformu olan The Wire, mevcut Hint hükümetinin “Aşk Cihadı” takıntısının, Müslüman erkeklerin Hindu kadınları Müslüman yapma düşüncesinden kaynaklandığını bildirdi. Alıntılanan aşağıdaki makaleye göre: “Geçen ay Uttar Pradesh hükümeti, “aşk cihadı” kavramı ile mücadele etmek için 2020 Uttar Pradesh Yasadışı Din Değiştirme Yasağı Yasası yayımladı. Kanıta dayanmayan bir iddiaya göre Müslüman erkeklerin Hindu kadınları İslam’a geçmeye zorladığı komplosu söz konusu. Yasaya göre, bir kadın evlilik için başka bir dine geçerse, evlilik geçersiz ilan edilecektir. Düğünden sonra dinini değiştirmek isteyenler, bir ay öncesinde bölge sulh hâkimine başvurmak zorunda.”

“Adalet ve Barış İçin Vatandaşlar (CJP)” sivil toplum kuruluşu, Hindistan Anayasasının 21. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle yüksek mahkemede kamu yararı davası (PIL) açtı. Çünkü yasa, devletin müdahalesinden bağımsız olarak din ve evlilik partnerlerini seçebileceği yönündeki “bireyin kişisel özgürlüğünü baskı altına alıyor”. Müslüman kocası tarafından hamile kalan eski bir Hindu kadının tutuklanması öfkeye neden oldu. Zira tutuklanması ve defalarca bilinmeyen ilaçlar enjekte edilmesi sonucunda kadın bebeğini düşürdü. Daha sonra kadın serbest bırakıldı, uygun tıbbi bakımın verilip verilmediğine veya hangi ilaçların verildiğine dair hiçbir açıklama yapılmadı. Kocası ve kayın biraderi ise serbest bırakılmadı.

Kast sistemine uymayan ve sosyal bir grup içinde tutulan Hindu kadınlara yönelik çok sayıda namus cinayetleri var ve olumsuz sonuçları söz konusu. Hintli avukat Jayna Kolthari gibi insan hakları aktivisti, BJP partisi yanlısı Hindu fundamentalistlerin teşvik ettiği mevcut yasaların, arka kapıdan kast sistemini destekleyeceğini belirtti. Oy almak için İslamofobinin siyasi bir araç olarak kullanılması, küresel siyasi iktidar oyununda yeni bir şey değildir. Liberal demokrasilerdeki çelişki besbelli ortadadır, kadın hakları ile hiçbir ilgisi olmayan hedeflere hizmet etmek için “kadın haklarını” kullanıyor. Müslüman kadınların başörtüsü veya peçe takmasını yasaklamak, laik kıyafetler giymeye zorlamak, Fransa, Tunus ve diğer ülkelerde çok iyi bilinen bir örnektir.

Oysa aynı ülkeler, kadınların ünlü laik markaların ürettiği en son moda trendlerini giyme haklarını yere göğe sığdıramıyor. Sözde İslami gruplara ve ülkelere saldıran haber başlıklarında, İslam’ın sosyal hayat sınırlaması ile kadınları ezdiği düşüncesi işleniyor. Aynı zamanda Müslüman kadınların, İslami kıyafet tercihlerinden dolayı birçok laik demokratik ülkede okula, işe ve hatta hastanelere gitmeleri yasaklandı.

Dünyadaki Müslümanların bu eski çelişki kalıplarını fark etmelerinin ve “Doğru demokrasi” ile sahte laik kurtuluş vaadinden çıkışın olmadığını görmelerinin zamanı geldi. Dünya, liberal değerlerin gerçek yüzüne ve insanlığa sunduğu şeylere tanıklık ediyor. Müslümanlar, herhangi bir ulusun kadınlarına gerçek çözümleri sunacak doğru sistemleri göstermede insanlık için bir umut ışığı olmalıdır. Allah Subhânehu ve Teâlâ, tüm kadınları onurlandırdı, kâinatın Rabbi, onları en güzel şekilde yarattı.

مَنْ عَمِلَ صَالِحاً مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَىٰ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيَاةً طَيِّبَةً وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَجْرَهُم بِأَحْسَنِ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ“Erkek veya kadın, mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.”^{[Nahl 97]}

Tarihi boyunca Hilafet, hiçbir zaman etnik veya dini grupları hedef alan zulüm veya kıyım hastalığına yakalanmadı. Kadın hakları grubuna asla ihtiyaç duyulmadı. Çünkü Allah’ın hükümleri, sabittir, hedef merkezli değişen insan çıkarlarına göre değişmez.

En kısa zamanda bu nebevi yönetim sistemine geri dönülmesi için Allah’a dua ediyoruz. Böylece dünya kadınları, baskıdan kurtulmanın gerçek anlamını yakinen göreceklerdir!