Taşkent Yüksek Mahkemesi, ihtiyati önlem olarak Facebook’ta yasak materyaller yayımlayan M.M’nin tutuklanmasıyla ilgili resmi bir açıklama yaptı. Haberlere göre, Yunusabad terörle mücadele ekipleri, kadını evinde tutukladılar ve şu anda Taşturma Hapishanesi’nde tutuluyor. Daryo. uz sitesine göre M. M. Ceza kanununun 1-244. maddesi, Bölüm 3. “G” bendi uyarınca (Kamu güvenliği ve düzenini tehdit eden materyaller hazırlamak, depolamak, dağıtmak ya da sunmak) suç işlediğinden şüpheleniliyor. Blogcu Rüstem Bek, Facebook sayfasında, yaklaşık 56 tutuklu kadının Ceza Kanunu’nun 244 (3) (G) maddesi uyarınca suçlu bulunduğunu söyledi. Bütün bu ceza davaları, saçmalıktır. Kadınlar, Facebook sayfalarında Abdullah Zifar ve Sadık Semarkandi gibi imamların hutbelerine katılmak ve saklamak nedeniyle suçlu bulundular. Resmi yetkililer, kadınların tutuklanmasıyla ilgili herhangi resmi bir açıklama yapmadılar.

Özbekistan, 24 Ekim’de yapılması planlanan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlanıyor. Özbekistan halkı, devletin başında Şevket Mirziyoyev’i istemiyor. Bu yüzden istifa talebiyle sokaklara çıkacaklar. Çünkü iktidarı döneminde insanların sorunlarını çözmek şöyle dursun, öncekine nazaran yaşam daha çok zorlaştı. İnsan hakları giderek daha fazla ihlal ediliyor. İnsanlar işsizlikten, yoksulluktan, baskıdan, zulümden, yolsuzluktan, adaletsizlikten ve rüşvetten iyice bıktılar.

Uzun yıllar hüküm süren zorba Kerimov diktatörlüğünün ardından Özbekistan halkı Mirziyoyev’e büyük güven duydu, halkı karanlıktan aydınlığa çıkaracağını düşündü. Fakat halk, yağmurdan kaçarken doluya tutuldu! Zira sadece isimde bir değişiklik oldu, formatta hiçbir değişiklik olmadı. Taşturma Hapishanesi’nde tutuklu bu Müslüman kadınlar, hapishanedeki eşlerini ziyaret etmek için izin almak amacıyla gösteri düzenlemişlerdi. Sonuç olarak, yasak dini materyalleri dağıtmak suçlamasıyla yargılandılar. İnsanların sıkıntılarını ve hükümetin iğrençliklerini dile getiren gazeteciler ve blogcular bile her türlü iftiralarla hapishaneye atıldılar. Öyle ki blogcular ve insan hakları savunucuları, hastanelere sığınmak zorunda kaldılar. Görünüşe göre Özbekistan hükümeti, vahşetinden şikâyetçi olanları hapishane ve hastanelere hapsetmekle, seslerini kısmakla tüm sorunların çözüleceğine inanıyor. Ama güneş balçıkla sıvanmaz. Hastalığı gizlesen de ateşi onu belli eder atasözü Özbekler arasında meşhurdur.

Ey Özbekistan Müslümanları! Hükümet sorunlarınızı çözmez, aksine yetkililer, kişisel çıkarlarını çıkarlarınızın önüne geçiriyorlar. Liderliği, zenginlik, müreffeh yaşam ve şöhret için arzuluyorlar, uğruna sizi feda etmekten çekinmezler. Halife Ömer El Faruk gibi insanların şikâyetlerini dinlemezler. Ömer, şikâyetçi olmaktan çekinenler olabilir umuduyla tebaasının yaşamını gözlemlemek için zaman zaman tebdili kıyafetle dolaşırdı.

Sizin bu yöneticileriniz, Ömer El Faruk gibi olamazlar. Öyleyse intifadaya kalkın ve Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın Şeriatına uygun bir yaşam seçin. Çünkü Şeriatı, Rabbani bir sistemdir, tüm zulüm ve sorunların üstesinden gelebilir. O zaman suçlular gibi cezaevlerinde Müslüman kadınları görmeyeceğiz. Aksine evlerinde çocuklarını yetiştirirken ve ailelerinin lambasının yakarken göreceğiz.

Şevket Mirziyoyev’in yerine yeni cumhurbaşkanı seçmek için seçimlere katılmayın. Çünkü yerine, aynı insan yapımı yasalarla yöneten biri geldiğinde, herhangi bir değişiklik olmayacaktır. Kaldı ki, Nübüvvet metodu üzere Hilafet Devletinin kurulması, farzdır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَأُولِي الْأَمْرِ مِنكُمْ “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e ve sizden olan ülülemre (idarecilere) de itaat edin.”^{[Nisa 59]}

Allah ve Rasûl’üne itaat, sadece Raşidi Hilafet Devletinin gölgesi altında mümkündür. Bugün İslam hükümlerine uygun olarak yaşamak için bu devlete ihtiyacımız var. Gördüğünüz gibi laik hükümet, Allah’ın Şeriatını uygulamaz, aksine karşıdır, Müslümanlarla mücadele etmekte, öldürmekten bile çekinmemektedir. Bu şekilde İslam’ın nurunu söndürmeyi arzuluyorlar, ama İslam’ın nuru Allah’ın izniyle tüm dünyayı aydınlatacaktır.

يُرِيدُونَ أَن يُطْفِؤُواْ نُورَ اللّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللّهُ إِلاَّ أَن يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ * هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ “Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler hoşlanmasalar da Allah, nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı olmaz. O, Allah’a ortak koşanlar hoşlanmasalar bile dinini, bütün dinlere üstün kılmak için, peygamberini hidayetle ve hak dinle gönderendir.” ^{[Tevbe 32-33]}