Kenya'daki Müslümanlar yine polis tarafından Mombasa Sakina ve Musa camilerine yapılan bir dizi zalimane baskıcı ihlallere tanık oldular. Bir öğrencinin ölümüne ve 250 civarında gençlerin tutuklanmasına neden olan bu acımasız ve barbar eylem, görünüşte radikal gençleri camilerden çıkarma kisvesi altında gerçekleştirildi. İslami siyasi parti olan Hizb-ut Tahrir / Doğu Afrika olarak biz, şiddetle bu insanlık dışı eylemi kınıyoruz ve bu hareketi onaylamadığımızı belirterek şunu vurgulamak istiyoruz:

Kenya polisinin, özellikle Müslümanlara karşı işlediği vahşet ve gaddarlık tavan yaptı. Burada Bağdat Boys ve takipçilerinin çoğunluğu Hıristiyan olan Mungiki gibi öyle tehlikeli çeteler vardır ki masum insanları linç ediyorlar. Buna rağmen polis kuşatması altında normalde Müslümanlara karşı yapılan bu tür eşdeğer operasyonların bir tek kiliseye bile yapıldığına tanık olmadık. Ne yazık ki polis tarafından Müslümanlara yönelik yapılan zulmü yasallaştırmak için radikalizm, aşırılık ve dini fanatikler gibi isimler kullanılıyor. Bu, kapitalist ideoloji polisinin gerçek resmi ve hakikatidir. Çünkü polis, sadece Müslümanlara saldırmak için kullanılmaktadır.

Burada iyi Müslümanlar var -ki ılımlılardır- ve kötü Müslümanlar var -ki radikallerdir- gibi korkunç iddia, saçma olmanın ötesinde Müslümanları bölmeye yönelik iğrenç bir komplodur. Müslümanlar arasında görüş ayrılığı olsa da bu bahane altında hükümetin onları boyunduruk altına almaya ve baskı yapmaya hiçbir yasal hakkı yoktur. Biz, terörle mücadele gibi çağrı ve sloganları şiddetle kınıyor ve bu sloganların İslam ve Müslümanlar ile mücadele etmek için kullanıldığını vurguluyoruz.

Müslümanlara yapılan bu zulüm, Müslümanların sorunlarını ele alan ve onları temsil eden bir mekanizmanın ortada olmayışının bir sonucudur. Bu acımasızlığı ve zulmü kınayan politikacılar ise, siyasi hedeflerine ulaşmak için bunu siyasi malzeme olarak kullanıyorlar. Bunun kanıtı, onların demokratik sisteme katılmak, Müslümanlara karşı yürütülen baskıları önlemenin tek yolu olduğuna dair masum Müslümanları aldatmalarıdır. Oysa tüm sıkıntıların, acıların, masum insanlar ve Müslümanlara karşı işlenen zulmün kaynağının demokratik sistem olduğu apaçık bir gerçektir.

Bugün bu ülkede tanık olduğumuz baskı ve zulüm, dünya çapında Müslümanlara karşı işlenen zulümlerinin sadece bir parçasıdır. Ve Müslümanlar, İslam ülkelerinden birinde İslam Hilafet Devletinin yeniden kurulması yönünde çalışmadıkları sürece onlara yapılan bu zulümler asla bitmeyecektir. Çünkü Hilafet, hem Müslümanları hem de Gayrimüslimleri düşmanların zulüm ve baskılarından koruyan yegâne yönetim sistemidir.