Pazartesi, 21 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/23
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Hollanda
Medya Bürosu

No: HL–BA–2015–MB–TR–17 H. 18 Safer 1437
M. Cumartesi, 12 Aralık 2015

Burka Yasağı, İslam Karşıtı Politikayı Perçinlemektedir

Bu yıl mayıs ayında İçişleri ve Kraliyet İlişkileri Bakanı Plasterk aracılığıyla verilen tasarının ardından kabine, burka yasağını onayladı. Tasarı sözde “sınırlı burka yasağını” kapsıyor. Tasarıya göre yüzü örten peçe, eğitim ve sağlık kurumlarında, devlet daireleri ve toplu taşımalarda yasak. Buna rağmen hâlâ yüzüne peçe takan kadınlar, 405 Avro para cezası riskiyle karşı karşıya kalacak. 

Bu yılın başlarında, biz zaten “genel” yerine “sınırlı” ifadelerini kullanmaktan amacın, yanıltmak için olduğunu söylemiştik. Daha önce 2012 yılında önerildiği gibi güya yasak, bazı yerlerde geçerli olacak. Yasağın geçerli olmadığı alanların da olduğu algısı oluşturulacak. Görüldüğü kadarıyla bu yanılsama, Bakanlar Kurulu tarafından da teyit edilmiştir. Bakanlar Kurulu, diğerleri nasıl karşılarsa karşılasın herkesin kendi takdirine göre giyinme hakkı olduğunu belirtti. Aslında bu dahi genel yasağa yol açacak bazı kısıtlamalar getiriyor. Her ne kadar kişinin hareket özgürlüğü olsa da, toplu taşıma araçları ile seyahat, eğitim, çeşitli mesleklerde çalışma, çocukları okula götürüp getirme, hastane ve mahkemeleri ziyaret gibi haklar aslında gasp ediliyor. 

Gerçekten mesele, kabinenin de belirttiği gibi karşılıklı iletişim midir? Eğer öyleyse iletişim, kelime ve beden dili ile de olabilir. Hatta kişinin yüz ve mimik ifadeleri de iletişim kategorisinden sayılır. Hal böyleyken peçe, iletişimin tamamına değil sadece bir kısmına engel olmaktadır. Toplumda varolan gerginliklerin nedeni bir bez parçası değil. Kaldı ki bez parçası konuşmaya da engel değil. Hiç kimse iletişimde ana unsurun sözcükler olduğunu yadsıyamaz. Beden dili, ağızdan çıkan kelimeleri destekler. Ayrıca sosyal medya, e-posta ve telefon trafiğinin gelişmesiyle doğrudan temas gittikçe maziye karışmaktadır. Dolayısıyla peçe takmak, hiçbir şekilde vatandaşlık hakkının gasp edilmesi için bir argüman olarak kullanılamaz. Daha önce de ulusal güvenlik tehlikesinden bahsedilmişti. Halbuki peçe ile ulusal güvenlik arasında bir bağlantının olduğu şuana kadar kanıtlanmış değil.

Madem güvenlikten bahsediyoruz, o halde kesinlikle şunu söyleyebiliriz; Daha fazla nefret atmosferini beslemek amacıyla safsatalar kullanarak peçeyi yasaklamak, Müslüman kadınların kişisel güvenliğini oyuncak haline getirmektedir. Bu tür önlemler ile normal bir vatandaş olarak görülmeyen Müslüman kadının güvenliği tehlike altına girmektedir. Geçen yıl Müslüman kadın çok daha fazla sıkıntılara maruz kalmış ve üzerindeki baskıyı daha da artırmak için çeşitli olaylar bir fırsat olarak kullanılmıştı. Bu nedenle burka yasağı etrafında dönen tartışmalar bir “tesadüf” değil. Paris saldırılarından kısa bir süre sonra da klişe haline gelmiştir. Bu tartışma, sadece ulusal sınırlarla da sınırlı kalmıyor. Aksine Paris saldırılarından sonra Fransa, İsviçre ve Kanada gibi ülkelerde de bu tür tartışmalar cereyan etmiştir. Dolayısıyla burka yasağı, uluslararası gündem haline gelmiştir. Entegrasyon [asimilasyon] önünde duran unsurlardan biri olarak yasaklanması gerektiğine inanılmaktadır. Geniş kapsamlı önlemler almak için momentum oluşturulmalıdır. Laik Batı toplumlarında İslam’ın rolünü tartışmaya açmak için Paris saldırıları, mükemmel bir fırsat sunmuştur. Medya ve politikacılar dâhil insanlar nazarında İslam ve Müslümanlar hakkında oluşturulan negatif kamuoyunun bir sonucu olarak halkın duyguları istismar edilmiştir. Saldırılardan sonra birkaç temel değerlerden arınmış “Devlet-dostu” bir İslam yaratılmak istenmiştir. “Radikalizm” şüphesiyle camiler izlenmeye başlanmış, Avrupa versiyonu bir İslam yaratmak için imamlar ile iletişime geçilerek onlara önemli roller atfedilmiştir. Buna ek olarak, çok daha fazla kuruluşlar mercek altına alınmıştır. “Ümmet’’ gibi kavramlar sorgulanmaya başlanmıştır. Öyle görünüyor ki burka yasağı, daha fazla önleyici ve baskıcı önlemlerin sadece bir habercisidir.

Bu yüzden biz defalarca İslam kimliğinin önemini vurguladık. Müslümanların sorunlarını savunmak ve Müslüman toplumunun çıkarlarını temsil etmek gerektiğini dile getirdik. Kabine, burka yasağının sadece küçük bir azınlığı etkilediğini söyleyerek fark edilmeden burka yasağını geçirmek istiyor. Dolayısıyla Müslüman toplulukların bu konuda fazla yaygara çıkarmayacağını umuyor. Peçe takmanın farziyeti konusunda Müslümanlar arasında görüş farklılığı olsa da, kuşkusuz peçe İslam’ın bir parçasıdır ve İslami bir görüşe saldırı olduğunda görüş farklılıkları bir kenara bırakılmalıdır.

Geçen yıl biz “Hep birlikte İslam karşıtı politikalara karşı” kampanyası sırasında çeşitli acımasız politikaların bu gibi sonuçlar doğuracağını zaten açıklamıştık. Ve şimdi bu politikanın yansımalarını pratik hayatta da görmeye başladık. Meselenin, Müslüman topluluklar içindeki “radikal” unsurlar ile ilgili olmadığı açıktır. Aksine her Müslüman, potansiyel şüpheli olarak görülüyor. Bu nedenle Hizb-ut Tahrir / Hollanda, Müslüman toplulukları dayanışmaya, burka yasağı gibi hepimizi etkileyen ve hepimize dokunan sorunlar söz konusu olduğunda, birlik ve bütünlüğü korumaya davet ediyor. Böylece güçlü bir topluluk olduğumuzun sinyalini verelim ve bizi parçalamak isteyen aktörlerin kurbanı olmayalım.

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Hollanda
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
Telefon: +31 (0) 6 11 86 05 21
www.hizb-ut-tahrir.nl
E-Mail: Okay.pala@hizb-ut-tahrir.nl

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER