Hizb-ut Tahrir / Kırgızistan, derin bir üzüntüyle Kırgızistan halkına taziye dileklerini sunar. 11 Ağustos mübarek Cuma gecesi Cenab-ı Hakk’ın rahmetine mazhar olan Üstat Osanbey’in vefatı ile Kırgızistan Müslümanları büyük bir kayıp yaşadılar. Üstadın tam adı Osanbey Soirkulov Ahmetoğlu’dur. Halk arasında Üstat Osanbey olarak tanınırdı. Rahman ve Rahîm olan Allah’tan, musibetlerini Üstat Osanbey’in kötülüklerine kefaret kılmasını, günahlarını bağışlamasını, onu altından ırmaklar akan cennetlere koymasını niyaz ederiz.

Üstadımız Osanbey Soirkulov Ahmetoğlu, 9 Ocak 1964 yılında Özbekistan’ın doğusunda bulunan Namangan bölgesinin Yanjikurgan ilçesinde dünyaya geldi ve Kırgızistan’da okudu. Ortaöğrenimini tamamladıktan sonra 15 yaşında iken iman ve takva temelli dini ilimler eğitimi almak için göç etti. O zamandan beri öğrenimini geliştirdi ve bilgisini artırdı. Bir gizli öğrenimden diğerine geçti ve Orta Asya’daki din âlimlerinden eğitim aldı. Aynı zamanda da öğrencilerine ders verdi. Annesi Burlekan’ın oğlunun dine olan bağlılığında büyük etkisi oldu.

Bilindiği gibi, geçen yüzyılın seksenlerinde gücü ve ateizmi doruk noktasına ulaştığında Sovyetler Birliği, İslam dinine ciddi şekilde baskı uygulamıştı. Buna rağmen Üstat öğrenimini bırakmamış, ilerlemeye devam etmişti. 1990’larda Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra kapitalist ideolojinin savunduğu “inanç özgürlüğü” çerçevesinde birçok grup ülkemize giriş yapmıştı. Üstat Osanbey, zimmetini temize çıkaracak bir cemaat arayışı için elinden çabayı gösterdi. 1992’de o cemaatler arasından İslami siyasi parti olan Hizb-ut Tahrir’i seçti.

O günden bu yana Üstat, gerçek davete başladı. İdeolojik siyasi mücadele ile küresel sömürge sistemini devirmek ve İslami hayata yeniden başlatmak için çalıştı. Böylece Üstat, ülkemizdeki davetin öncülerden biri haline geldi, bu da yetkililer ve sömürgeci kâfir efendilerinde rahatsızlık yaratmıştı. Bu nedenle Üstada baskı yapmaya başlamışlar ve din düşmanları kendisini tutuklayıncaya kadar ömrünü sürgünde geçirmişti.

Sonunda ajanlar, emellerine ulaştılar ve Üstadı “aşırılıkçılık” ile suçlayıp Ağustos 2012’de tutukladılar. Bir yıl sonra üstat, Kara-Su mahkemesi tarafından beş yıl hapis cezasına çarptırıldı. Cezasını çekerken yeniden dava açıldı ve Taş-Kömür Mahkemesi 19 Mayıs 2014’te 16 yıl hapis cezasına çarptırdı. Cezanın yüksek güvenlikli bir ıslah kurumunda infaz edilmesine karar verildi. Yargıtay’a itirazın ardından cezası 10 yıla indirildi. Böylece, Üstat bu yılın 20 Mayıs’ında serbest bırakıldı.

Üstat bugün hakkın rahmetine kavuştu ancak geride birçok öğrenci bıraktı. Kâfirler ve onların uşakları hemen sevinmesin, çünkü üstadın çalışması, öğrencilerinin öğrencilerine yani öğrencilerin “torunlarına” geçmiştir. Şimdi bunlar, Allah’ın izniyle yılmadan yorulmadan çalışıyorlar. Üstadımız geride yedi çocuk bıraktı. Çocuklarına, akrabalarına ve diğer sevenlerine en derin taziyelerimizi sunuyor, Yüce Allah’tan kederli ailesine ve yakınlarına sabrı cemil niyaz ediyoruz.

Elbette ki Müslümanların vefatıyla, bilhassa da hayatı boyunca bu daveti yorulmadan taşıyan Üstadımızın vefatıyla gözlerimiz yaşarır, kalbimiz üzülür, fakat biz Allah’ın hoşnut olduğundan başka bir şey söylemeyiz:

إِنَّا للهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ “Biz şüphesiz Allah’a aitiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.” ^{[Bakara 156]}