Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti, 13 Rabiu’l Evvel 1442 / 30 Ekim 2020’de Cuma namazından sonra Beyrut’ta bir kitlesel yürüyüş düzenledi. Yürüyüş, Al Mazraa Corniche’deki Abdul Nasser Cami önünden başladı ve eski Fransız sömürge Komiserinin ikametgâhı ve şuan ki Fransız Elçiliği önünde son buldu. Göstericiler, İslam’a ve Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e sevgisini gösterdiler, başta Fransa ve Cumhurbaşkanı Macron olmak üzere sömürgeci kâfir Batıyı kınayan sloganlar attılar. Gösterinin sonunda Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti Medya Bürosu Başkanı Dr. Muhammed İbrahim bir konuşma yaptı. Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Müslümanların kalplerindeki yerine vurgu yaptı. Lübnanlı politikacıların Fransa’nın tarafında yer almasını eleştirdi. Müslümanları temsil etmediklerini belirtti. Hükümetin gösteriyi engelleme girişimlerini kınadı. Yaşananlardan Fransız makamlarını, ırkçılığını ve küstahlığını sorumlu tuttu. İslam ve Elçisi SallAllahu Aleyhi ve Sellem uğruna canların, malların, ailenin ve çocukların feda edildiğini hatırlattı.

Tekbirler getirildi, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem zikrinin yankılandığı bir sahne oluştu. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in sancak ve bayrakları dalgalandı. Her tarafta gösteriye önderlik eden Beyrut’un hatta Lübnan’ın gerçek yüzü sergilendi. Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti’nin İslam’ı ve Peygamberi SallAllahu Aleyhi ve Sellem’i destekleme çağrısına icabet edildi.

Lübnan otoritesi, yozlaşmışlığını ve ümmetten kopuk olduğunu gösterdi. Gösteri yerinde önlemler aldığını açıkladı. Yine görünüşe göre bazı haydut politikacılar, karanlık kesimlere engelleyici önlemler almaları için talimat verdiler. Güneyden ve kuzeyden şehrin girişlerine ve toplanma yerinden uzak yerlere bariyerler kuruldu. Otobüsler arandı ve hareketleri saatlerce engellendi. Evet, içinde bulunduğu çıkmaza rağmen otorite İslam ve elçisi SallAllahu Aleyhi ve Sellem pahasına olsa bile sömürgeci kâfir Batıyı hoşnut etmek ve yaranmak için Allah’la, elçisiyle ve müminlerle mücadelesini sürdürüyor. Ancak ne var ki Allah Subhânehu ve Teâlâ onların amellerini boşa çıkardı ve tuzaklarını boyunlarına geçirdi. Bir kalabalık yerine, bölgeye Güney ve kuzeyden iki kalabalık şehre girdi.

Bu politikacılar, ameli boşa çıkarmak için bazı “haydutlarını” seferber ettiler, ancak gençlerin disiplin bilgeliği ve kararlılığı, onlara fırsat vermedi. Hizb-ut Tahrir’in adı bembeyazdır, uzak yakın herkes bunu bilir. Güvenlik güçleri bile kaotik tepkilerin Hizb-ut Tahrir gençlerinin ve eylemlerinin karakteristik özelliği olmadığının farkındalar. Eylemin hedefe ulaşmasında, dinlerini ve peygamberlerini savunan Müslümanların seslerinin duyulmasında bunun çok büyük etkisi olmuştur. Yoğun bir şekilde ilgi gösteren medya, bu sahneyi yayınlamak zorunda kalmıştır. Ancak yanlış betimlemeye çalıştı. Allah ikinci kez tuzaklarını boyunlarına doladı. Ne onlar ne de efendileri, amelin gerçekliğini, parlaklığını ve lekesiz yüzünü tahrip edemedi.

Büyük lütuf ve cömertliği nedeniyle Allah’a hamdediyoruz. Allah biliyor, biz bu ameli, dünyalık bir arzu peşinde koşmak ya da makam talep etmek ya da bir yönetici veya politikacıyı razı etmek için yapmadık. İslam ve kutsallarını savunmak, kötülüğü yasaklamak, iyiliği emretmek için yaptık. Allah’ın izniyle İslam’ın sadık bekçileri olmaya devam edeceğiz. Her zalimin veya günahkarın karşısında sesimizi yükselteceğiz. Allah, canımızı alana dek ya da bu uğurda ölene dek Nübüvvet metodu üzere Hilafet Devletinde Allah ve Rasûl’ünün Şeriatının hakem kılınması talebimizi sürdüreceğiz.

إِنَّ اللَّهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْراً “Allah, işinde galiptir. Allah her şey için bir kader tayin etmiştir.”^{[Talak 3]}