IMF projesinin risklerine ve Yahudi varlığı ile sınırların çizilmesine karşı yürütülen bilinçlendirme kampanyası kapsamında Merkezi Temas Komitesi üyesi Mühendis Salih Selam ile Beyrut Faaliyetler Komitesi üyeleri Mühendis İmad Molla ve İmad Muti’den oluşan Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti’nden bir heyet, Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlallah Kurumu başkanı Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlallah’ı ziyaret etti. Başlangıçta Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlallah ve babasından devraldığı kurumunun, Müslümanları barıştırmak, saflarını birleştirmek ve mezhepçiliği reddetmek için yürüttüğü somut çabalarına vurgu yapıldı.

Ardından tefeciliğe dayalı IMF projesinin riskleri ele alındı. Proje kapsamında kamu sektörünün özelleştirileceği, yabancılara peşkeş çekileceği, ülkenin IMF ve haleflerinin emirlerine ipotek edileceği belirtildi. IMF’nin girdiği ülkelerde bıraktığı yıkıcı etkilerin ortada olduğu, Lübnan’da ekonomik çöküş ve aşırı pahalılık yaşandığı, bu yüzden platform sahibi kişiler için bu risklere karşı bilinçlendirme çalışmalarının daha da önemli hale geldiği kaydedildi. Daha sonra heyet, mübarek toprak Filistin gaspçısı Yahudi varlığıyla sınırların çizilmesi konusunu gündeme getirdi. Sınırların çizilmesi, yetkililer veya hükümete sessiz kalanların, Yahudilerin Filistin topraklarında haklarının olduğunu kabul etmesi, özellikle bu düşmana karşı mücadelenin direniş olarak tanımlandığı bir ülkede Yahudilerin işgalci olduklarını görmezden gelmesi anlamına gelir. Bu ise İslam’a göre haramdır. Bu nedenle bu yanlışlığından dolayı iktidar uyarılmalı.

Görüşmede ayrıca Hizb-ut Tahrir ve Seyyid Fadlallah’ın temel kaygısı olan İslam birliği konusu ele alındı. Tablo net, Batı ve özellikle Amerika, mezhepçilik fitnesini körükleyerek bu ümmetin saflarını bölmeye çalıştı ve hala da çalışıyor. Irak, Suriye ve Yemen’deki durum, bunun en iyi tanık ve kanıtı. Kullanılan yerel araçlar, kan döküyor. Hizb-ut Tahrir, Müslümanlar arasında fitne ve çatışma yaşanmaması için başından beri bu meseleye dikkat çekmiştir. Batının askeri ve ekonomik hegemonyasına meydan okumanın, Filistin’de Yahudi varlığı kurulmasını engellemenin, körüklenen bu mezhepçiliği önlemenin pratik yolu, Müslümanlara ait siyasi bir varlığın olmasıdır. Lübnan gibi çeşitli yönelimleri olan bir ülkede bile, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti tanıtmaktan utanmamalıyız. Çünkü İslam ve devleti Nübüvvet metodu üzere Hilafet, Müslümanlar ve gayrimüslimleri bütünleştirici bir varlıktır. Hiç kimse dinini terk etmeye zorlanamaz, insanlar Hilafetin gölgesinde barış, huzur ve refah içinde yaşayacaklardır.

Tarihsel ya da güncel bazı davranışlardan kaynaklanan İslam korkularına gelince, hiçbir gerekçesi yok. Çünkü biz, veliahtlık ya da ceberut saltanata davet etmiyoruz. Aksine Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdelediği gibi Hilafet

ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ “Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır.” Müslümanların İmametidir, din ve dünya işlerinde genel başkanlıklarıdır. Müslümanlar ve diğer insanlar arasında bilinçlendirme kampanyasının yoğunlaştırılması gerektiği, İslam’ın imajını bozmaya çalışanlardan gelebilecek saldırıları önlemek için tüm insanlara, İslam’ın siyasi, ekonomik ve sosyal bir sisteminin olduğunu, bununla pratik bir şekilde ancak İslam Devletinin varlığıyla mücadele edilebileceğini anlatmak gerektiği konusunda mutabık kalındı.