Kahire’de 1 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen altılı Arap Bakanlar toplantısına Ürdün, BAE, Suudi Arabistan, Katar, Mısır ve Filistinli temsilcilerin yanı sıra Arap Birliği Genel Sekreteri katıldı. Toplantının sonunda yayınlanan bildiride, Filistin halkının kendi topraklarındaki direnişi ve uluslararası hukuka dayanan meşru haklarına tam destek verildiği açıklandı. Bildiride, yerleşim politikaları, zorla tahliye, evlerin yıkılması, toprak ilhakı ve Filistinlilerin topraklarından çıkarılmasının herhangi bir şekilde kabul edilemez olduğu vurgulandı.

Bu toplantıda alınan kararları inceleyen biri, bunların sadece kâğıt üzerinde kalmaya mahkûm içi boş sözlerden ibaret olduğunu, herhangi bir eylem planı veya uygulama stratejisi içermediğini açıkça görecektir. Toplantıya katılanlar, Filistin halkına ve haklarına tam destek verdiklerini ifade ettiler. Bu haklara referans olarak da uluslararası hukuku işaret ettiler. Uluslararası hukukun, Amerika ve sömürgeci ülkelerin etkisi ve güdümü altında olduğunu, Yahudilerin Filistin’i gasp etmesini ve burada varlıklarını pekiştirmelerine olanak sağlayanların bu sömürgeci ülkeler olduğunu herkes bilir. Dahası, Filistin ve halkına verdiklerini iddia ettikleri tam desteği nasıl hayata geçireceklerine dair tek bir somut adım dahi göstermemişlerdir. Bu da, bu sözlerin yalnızca kınama ve göstermelik açıklamalardan ibaret olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Filistin, acımasız bir işgal ve vahşi bir savaşla karşı karşıya. Ona destek vermenin ve yardım etmenin yolu, orduları harekete geçirmek, işgali ortadan kaldırmak ve onu özgürleştirmektir. Trump’ın, plan ve programlarına uyulmadığı takdirde bölgeyi cehenneme çevireceği tehdidinde bulunduğu planlarına karşı koymanın yolu, boş kınama mesajları, protesto gösterileri veya içi boş bakanlık açıklamaları değildir.

Her zamanki gibi, toplantıya katılanlar, 4 Haziran 1967 sınırlarında bir Filistin devleti kurulmasını öngören ve taviz vermeye dayalı olan iki devletli çözüm planını kabul ettiklerini ve desteklediklerini vurguladılar. Böylece herkes, bu kişilerin sınırlarının, yalnızca cani Haçlı Amerika’dan teslimiyetçi çözümler dilenmek olduğunu anlamıştır.

Bu yöneticiler, sömürgecilerin taleplerine boyun eğmeye devam edeceklerdir. Aklı başında hiç kimse, onlara ve onların utanç verici duruşlarına güvenemez. Sömürgecilerin onları yönetime getirdiği günden bu yana, onların karakteristik özelliği zillet ve ümmetin çıkarları ve meseleleri pahasına boyun eğmektir. Bu nedenle, ümmetin tüm samimi ve sadık evlatları, özellikle de ordularında yer alanlar, ümmete yeniden egemenliğini kazandırmak ve Hilafeti kurmak için bizimle birlikte çalışmalıdır. Hilafet, Filistin’i özgürlüğe kavuşturacak ve sömürgeci devletlere meydan okuyacaktır. O zaman, onurlu ve izzetli bir ümmet olarak yeniden dirileceğiz ve Ruveybidalar kaderimize hükmedemeyeceklerdir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

إِنَّ الْأَرْضَ لِلَّهِ يُورِثُهَا مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ“Şüphesiz ki yeryüzü Allah’ındır. Kullarından dilediğini ona vâris kılar. Sonuç sakınanlarındır.” ^{[Araf 128]}