Pakistan Müslüman Ligi-Navaz (PML-N) Genel Sekreteri Ahsan İkbal, iktidara geldiklerinde, Keşmir nedeniyle İmran Han’a karşı ihanet davası açacaklarını belirtti. PML-Navaz Başkan Yardımcısı Maryam Nawaz da İmran Han’ı Keşmir davasını satmakla suçladı. Ancak gerçekte sadece Hilafet, Keşmir davasını satan mevcut ve eski sivil ve askeri liderliğe karşı davalar açacak, onlara örnek cezalar verecektir. Çünkü demokrasi, yöneticilere “ulusal çıkarlar” adına Müslümanların çıkarlarını satma özgürlüğü verirken, İngiliz hukuku da iktidardaki seçkinlere dokunulmazlık zırhı giydiriyor. Bugünün iktidar partisi PTI, bundan birkaç yıl önce muhalefetteyken, iktidar partisi PML-Navaz’ın Hint hegemonyasına boyun eğdiğini, Modi ile dostane ilişkiler kurmak uğruna işgal altındaki Keşmir Müslümanlarının kanını sattığını söylemişti. Muhalefetteyken şimdi iktidara gelen PTI, Hindu devletinin önünde secde eden PML-Navaz’ı bile geçti. Gerçek şu ki, mevcut iktidar ve muhalefet, işgal altındaki Keşmir Müslümanlarına karşı samimi değildir, Washington’a hizmet etmek için birbirleriyle kavga ediyorlar. Böylece, mevcut tüm siyasi ortam, Müslümanların çığlıklarına karşı sağırdır, sadece siyasi, diplomatik ve etik destek bildiriminde bulunuyorlar, oysa askeri eylemlerin yokluğunda bunlar anlamsızdır.

Hindu devleti, işgal altındaki Keşmir’i 5 Ağustos 2019’da ilhak ettiğinde, Pakistan yöneticileri cihat ilan etmeliydi, silahlı kuvvetlere Kontrol Hattını geçerek Srinagar’ı kurtarma emri vermeliydiler. Bunun yerine İmran Han, Keşmir’deki cihadın ihanet olduğunu söyledi. Muhalefete gelince, ordularımıza seferberlik çağrısı yapmak yerine Birleşmiş Milletler’e, İKT’ye, uluslararası topluma ve ABD’ye başvurmak gibi beyhude eylemler çağrısında bulunuyor. Pakistan’daki siyasi seçkinlerin zayıf pozisyonundan cesaret bulan Hindu devleti, işgalini pekiştiriyor. 30 Aralık 2020’de Keşmirli üç genç, Srinagar eteklerinde sahte bir yüzleşmede şehit oldu. 30 Aralık 2020 itibariyle 232 özgürlük savaşçısı ve 65 sivil, “yargısız infaz” yoluyla yani silahlı çatışmalarda öldü. Hint işgal güçleri, en az 657 evi harap etti. Doğrusu Keşmir’in kurtuluşu için Pakistan’ın istekli ve yetenekli silahlı kuvvetlerini seferber etmenin zamanı gelmiştir.

Ümmetin kalkanı Hilafet varken, Müslümanlar, her ne pahasına olursa olsun er ya da geç işgal altındaki topraklarını kurtarmışlardır. Ancak Hilafetin kaldırılması sonrası krallıkların, demokrasilerin ve diktatörlüklerin kurulmasıyla birlikte, Müslüman dünyasının yöneticileri, Allah’a apaçık isyan ederek işgal altındaki toprakları işgalci kâfirlere terk ettiler. Mevcut yöneticilerin aksine Hilafet, Allah’ın emirlerini uygulamakla yükümlüdür. Zira Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ وَأَخْرِجُوهُمْ مِنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْ“Onları bulduğunuz yerde öldürün. Sizi yurtlarınızdan çıkardıkları gibi siz de onları çıkarın.”^{[Bakara 191]} Demokraside hangi parti iktidara gelirse gelsin, Allah’ın buyruğuna göre işgal altındaki Keşmir’in kurtuluşu için asla cihat ilan etmeyecektir.

Öyleyse, ey Pakistan Müslümanları! Demokrasiyi ortadan kaldırın ve Rabbimizin emrettiği gibi işgal altındaki tüm toprakları kurtarmak için Hilafeti kurun.