Rahil-Navaz rejimi, ülkede istikrarsızlık ve kargaşanın belini kırdığını uzun boylu iddia etse de ancak Karaçi ve Pakistan şiddetli felaketlerle sarsıldı. Art niyetli haydutlar, acımasızca İsmaili cemaatinden kırk beş kişiyi öldürdü ve sonra da ellerini kollarını sallayarak kaçtılar. Hizb-ut Tahrir, ister Karaçi isterse başka bir yerde olsun Gayrimüslimlerin hedef alınarak öldürülmesini şiddetle kınar. Çünkü İslam, onların can ve mallarını korunmasını talep eder. Her zaman bu tür olaylardan sonra yoğun tutuklamalar oluyor. Hedef alınanlar ise Pakistan’da Amerikan Raja karşı çıkanlar, Hilafetin kurulmasını isteyenler ve Afganistan’da Amerikan işgal kuvvetlerine karşı cihat edenlerdir. Gerçekte Amerikan Eylem Planı olan Ulusal Eylem Planı kisvesi altında Hizbin onlarca genci de dâhil şu ana kadar 3 ile 7 bin kişi tutuklandı. Açıkça trajedinin arkasında ister Hindistan’ın RAW isterse Amerika’nın CIA’yı olsun Rahil-Navaz rejimi, Washington’daki efendilerini memnun etmek amacıyla İslam’a çamur atmak ve davetçilere zulmetmek için bu olayları istismar etmektedir.

Bu trajedilerin, Rahil-Navaz rejiminin Kabil ziyaretinin hemen akabinde gerçekleşmesi sadece bir tesadüf mü? Bu ziyarette Rahil-Navaz rejimi, Afganistan’ın düşmanının Pakistan’ın düşmanı olduğunu ve Pakistan toprakları kullanılarak operasyon yapılmasına izin vermeyeceklerini söyledi. Pakistan topraklarının, Afganistan’da Amerika işgal güçlerine karşı cihat eden samimi mücahitler tarafından kullanıldığı çok iyi biliniyor. Bu mücahitler arasında Karaçi’de oturanlar bile var. İnsanları yanıltarak kamuoyu baskısından kurtulmak için rejim, yabancı müdahaleden dem vuruyor. Bu timsah gözyaşlarından hareketle rejim, Amerika ve Hindistan ile bağları güçlendirirken, İslam davetçileri ve mücahitleri hedef alıyor. Dolayısıyla yöneticiler, Pakistan’ı Koruma Yasası gibi gaddarca yasalar çıkarsalar da ve askeri mahkemeler kursalar da katiller hâlâ özgürce cirit atıyorlar.

Hizb-ut Tahrir, emin bir liderdir ve lider, halkına asla yalan söylemez. Hizb, bu kan gölünde sürekli Hindistan ve Amerika’nın rolünü vurgu yaptı. Bu konuda düşmanın başarılı olduğunun da altını çizdi. Çünkü siyasi ve askeri liderlik içindeki hainler, şeytani planlar yumurtlayan, katillere eğitim veren, finanse eden, silahlandıran terör yuvaları olan büyükelçiliklerin kapatılmasını reddediyorlar. Ayrıca rejim, ister Raymond Davis, isterse Joel Cox’tan olsun bir Amerikalı terörist suçüstü yakalandığında, Pakistan’dan kaçması dâhil her türlü kolaylığı sağlıyor.

Amerika bu bölgeye girdiğinden beri patlamalar ve cinayetler, Pakistan’ın günlük yaşamının bir parçasıdır. Amerika bu bölgeden çıkarılmadığı sürece de bu durum asla değişmeyecektir. Binaenaleyh Pakistan silahlı kuvvetler içindeki samimi subayların Hilafetin kurulması için Hizb-ut Tahrir’e nusret vermeleri kaçınılmazdır. Nübüvvet metodu üzere Hilafetin gölgesi altında din, ırk ve dili ne olursa olsun her vatandaş, güven ve huzurlu bir yaşam sürecektir. İslam, Gayrimüslim vatandaşların can güvenliğini güvence almayı farz kılar. Zira Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem, Gayrimüslimler hakkında şöyle buyuruyor:

ألا مَنْ قَتَلَ نَفْسًا مُعَاهِدًا لَهُ ذِمَّةُ اللَّهِ وَذِمَّةُ رَسُولِهِ فَقَدْ أَخْفَرَ بِذِمَّةِ اللَّهِ، فَلا يُرَحْ رَائِحَةَ الْجَنَّةِ، وَإِنَّ رِيحَهَا لَيُوجَدُ مِنْ مَسِيرَةِ سَبْعِينَ خَرِيفًا“Dikkat edin, kim Allah ve Rasûlü’nün zimmeti olan anlaşmalı bir canı öldürürse, Allah’ın zimmetine ihanet etmiştir. Cennetin kokusunu asla tadamaz. Oysa cennetin kokusu yetmiş yıllık mesafeden hissedilir.” ^[et-Tirmizi]