Aklı başında bir Müslüman, Hilafetin kurulmasının farziyeti ve Allah Azze ve Celle’nin bir farzı olduğu konusunda çekişmez. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

إِنِ الْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِ أَمَرَ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا إِيَّاهُ ذَٰلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ “Hüküm ancak Allah’a aittir. O, kendisinden başka hiçbir şeye tapmamanızı emretmiştir. İşte en doğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.”^{[Yusuf 40]}

Bu farzı en büyük farz yapan ve farzların tacı kılan şey, Allah’ın hükümlerini uygulamasıdır. Yönetim, ekonomi, içtimai, ceza, dış ve eğitim politikaları, bu büyük farzın varlığına bağlıdır. İslam ümmetinin ölüm, sürgün, onurlarının ihlali, servetinin yağmalanması gibi sorunlarının çözümü, yine bu farza bağlıdır.

Kâfir Batı, 1342’de Hilafeti yıktığından beri Yüce Allah’ın hükümleri hükümsüzdür, Müslümanlar, zor bir hayat yaşadılar, aşağılanıp horlandılar. Kanını, onurunu ve malını helal addeden kâfir Batı için kolay bir av haline geldiler. Batı, kavramlarını onların zihinlerine aşıladı, hayatlarını temelde ve ayrıntıda İslam’a ters yaşam tarzına göre şekillendirdi.

Bu nedenle her Müslümanın, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in dönüşünü müjdelediği Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurmak için ciddiyetle çalışması kaçınılmazdır. Bu büyük farzı, ölüm ya da kalım meselesi olarak ele almak zorunda. Hilafet ve Halifeye biat, tüm Müslümanlara farzdır, edasını geciktirmek caiz değildir, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

وَمَنْ مَاتَ وَلَيْسَ فِي عُنُقِهِ بَيْعَةٌ مَاتَ مِيتَةً جَاهِلِيَّةً “Kim boynunda biat halkası olmadan ölürse cahiliye ölümüyle ölmüş olur.”

Ey İslam’ın kalbi Biladu’ş Şam Müslümanları! On yıllık fedakârlık ve ızdıraptan sonra fedakârlıklarınızın meyvesini, mülkün sahibini razı eden, Şeriatını uygulayan, dinini âlemlere bir rahmet Risalet’i olarak taşıyan bir devletle taçlandırmak yakışık alır. Düşünce ve çabanızın temelini, kâfir Batının rızası kılmaktan sakının. O zaman Yüce Allah’ın dostluğunu ve yardımını kaybedersiniz. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَلَنْ تَرْضَى عَنْكَ الْيَهُودُ وَلَا النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ قُلْ إِنَّ هُدَى اللَّهِ هُوَ الْهُدَى وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءَهُمْ بَعْدَ الَّذِي جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ “Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: “Allah’ın yolu asıl doğru yoldur.” Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır.” ^{[Bakara 120]}

Bu yüzden Yüce Allah’tan yardım isteyin, O’na hakkıyla tevekkül edin ve metin ipine sımsıkı sarılın.

وَسَارِعُوا إِلَى مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِين “Rabbinizin mağfiretine ve Allah’tan korkanlar için hazırlanmış eni gökler ve yer kadar olan cennete koşuşun.” ^{[Ali İmran 133]} Allah’a iyiliğinizi gösterin, Hilafeti kurmak ve desteklemek için çalışanlarla birlikte çalışmaya koşuşun. Böylece Rabbinizin rızasına nail olur, üstünlük ve kahramanlığınızın yapısını yeniden inşa etmiş olursunuz.

وَاللَّهُ مَعَكُمْ وَلَنْ يَتِرَكُمْ أَعْمَالَكُمْ “Allah sizinle beraberdir ve amellerinizi asla zayi etmez.”^{[Muhammed 35]}