Türkiye son iki ay içerisinde büyük bir ekonomik kriz yaşamakta ve Türk Lirası her geçen saat değer kaybetmektedir. Perşembenin gelişi çarşambadan belli olmasına rağmen yıllarca uygulanan yanlış politikalar adeta krize davetiye çıkarmıştır. Döviz her gün artmasına rağmen yöneticiler gelişmeleri sadece seyretmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2022 yılı için büyük bir müjde olarak açıkladığı asgari ücret dahi yükselen enflasyonun altında kalmıştır. Erdoğan iki gün önce asgari ücreti 4.253,40 kuruş olarak açıkladığında bu rakam 274 dolara denk gelirken bugün 258 dolara denk gelmektedir. Bu vakıa bile ülkenin içinde bulunduğu büyük çıkmazı göstermektedir. Özellikle yılbaşından sonra beklenen zamlarla birlikte asgari ücret çalışan işçi kardeşlerimizin temel ihtiyaçlarını bile karşılamaya yetmeyecektir.

Kriz karşısında siyasi kaygılarla yapılan popülist açıklama ve vaatler bütçe açığının daha çok artmasına sebebiyet vermektedir. Bütçe açıkları ya yabancı sermaye yatırımı ya yüksek faizle borçlanma ya da karşılıksız para basarak kapatılmaya çalışılmaktadır. Türkiye 1970’li yıllardan bu yana bütçe açığı vermekte ve bütçe açıkları katlanarak büyümektedir. AK Parti iktidarı, bütçe açığını gereksiz harcamalarla katbekat artırmaktadır. Otobanlar, köprüler, viyadükler, tüneller, havaalanları, şehir hastaneleri derken bütçe açığı kapatılamaz bir hâle gelmektedir. Elbette halkın ihtiyacı olan yollar, köprüler, hastaneler yapılsın ancak bu eldeki imkânlar çerçevesinde yapılmalıdır. Karşılıksız para basarak, yüksek faizli kredi alarak yapılan her yatırım ülkeyi felakete bir adım daha yaklaştırmaktadır. Gereksiz yatırımlara bir de kamuda yaşanan yolsuzluk, rüşvet, savurganlık ve fahiş fiyatla verilen ihaleler eklenince ekonomik kriz kaçınılmaz olmaktadır. Dolayısıyla yolsuzluk ve savurganlık sebep; bütçe açığı ve kriz ise neticedir.

Enflasyonun gayri resmi rakamlara göre %70’i geçtiği, Türk Lirası’nın her gün değer kaybettiği, insanların hayat pahalılığından dolayı ne yapacağını bilemez hâle geldiği şu günlerde, Hizb-ut Tahrir üzerine almış olduğu sorumluluğun gereği olarak doğru ve köklü bir çözüm üretmekte, bu çözümü diğer siyasi partilerin aksine sorunun asıl kaynağı olan kapitalizmden değil İslâm ideolojisinden almaktadır.

Bu vesileyle Hizb-ut Tahrir Türkiye olarak, enflasyonun nasıl düşürüleceğini, döviz kurlarındaki anormal yükselişin nasıl durdurulacağını, yabancı yatırımcı olmadan ticaretin nasıl canlanacağını, bitme noktasına gelen tarımın önündeki engellerin nasıl kaldırılacağını, işsizliğin nasıl son bulacağını, faiz ve borsanın halkımızı nasıl sömürdüğünü, vergisiz bir ekonominin temel kaynaklarının nelerden oluşacağını detaylıca açıklayacağız. “Ekonomik Krizlere 10 Maddede İslami Çözümler” başlıklı çalışmamızı yakında kamuoyuyla paylaşacağız.

İslâm İktisat Nizamını esas alarak hazırladığımız bu çalışmada, ekonomik ve ahlaki krizlere çözümler üretilirken İslâm’dan başka hiçbir ideolojiden faydalanılmamıştır. Zira İslâm, hayata dair iktisadi, siyasi, ahlaki sorunlara sahih bir şekilde çözüm üretebilen yegâne ideolojidir. İslâm, sadece camilere hapsedilecek bir din değildir! İslâm kişi ile Rabbi arasına sıkıştırılacak bir din değildir! İslâm, kandiller ve bayramlarda hatırlanacak bir din değildir! İslâm hayatın tüm alanlarına yön veren bir nizamdır. Geçmişte Müslümanları kalkındırmış ve dünyanın lideri pozisyonuna yükseltmiştir. Bugün de aynı güce sahiptir! İslâm ideolojisinin iktisat nizamı sadece Müslümanlar için değil merhamet duygularını yitirmiş kapitalizmin pençesindeki tüm insanlık için yegâne kurtuluş yoludur. Öyleyse çaresiz değilsiniz, çünkü İslam tüm krizlerin yegâne çözüm adresidir.