Pazar, 20 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Devletin Yakıtları Desteklediği [Sübvanse Ettiği], Tamamen Yalan ve Saptırmadır

Maliye Bakanı Ali Mahmud, 30.04.2012 pazartesi günü, yakıtlardan desteğin kaldırılmasına dönük 2013 yılında başlayacak olan plan hakkında İMF misyonu ile görüşeceğini açıklamıştır. Bu ise Ulusal Konseyin yönlendirmesiyle olmaktadır. Nitekim Bakan, desteğin kaldırılmasına dönük birçok gerekçelerden bahsetmiş ve şöyle demiştir: "Yakıtların desteklenmesi meselesinin, devletin genel bütçesine ağır maliyeti olmakta ve bu desteğin varlıklı bölümlere gitmesinin yanı sıra yakıtların büyük bir oranı da civar ülkelere kaçırılmaktadır." Bunun yanında İMF misyonu başkanı Sayın Roper Gelinham da bu meselenin etüt edildiğini ve bir buçuk ay içinde konuyla ilgili bir rapor verileceğini açıklamıştır. [01.05.2012 / Ahbar el-Yevm Gazetesi]

(İddia edilen) bu desteğin hakikatini öğrenmek için Enerji Komitesi Başkanı Mahmud Yusuf'un Sudan Parlamentosu'nda yaptığı açıklamalara dönüyoruz. Nitekim şu ifadelerin geçtiği bu açıklamaları, es-Sahafe Gazetesi 15.11.2011 tarihindeki (6571.) sayısında aktarmıştır: "Hükümet, petrol türevlerini uluslararası fiyatla satın almakta ve bunları, varili 49 dolara eş değer olan desteklenmiş fiyatla satmaktadır." Şu manzara iyi anlaşılmalıdır; Güneyi'nden ayrılmasının ardından şu anda Sudan, günlük olarak (118) bin varil petrol üretmekte olup yerel tüketim için günlük yeterli olan miktar ise (100) bin varildir. Yani hükümetin, yerel rafinerilere 49 dolara sattığı bu petrol, küresel pazarların değil bu ülkenin ürettiği petrol olup bir varilin üretim maliyeti 6 ila 14 dolar arasında değişmektedir. Zira Kanada Şirketi Talisman, 1998 yılındaki petrol üretiminin başında, bir varil petrolün Port Sudan'a varıncaya kadarki maliyetinin 14 dolara ulaştığını açıklamıştır.

Tüm bunlardan, (iddia edilen) bu desteğin olmadığı bilakis bunun tamamen yalan ve saptırma olduğu sonucuna ulaşıyoruz. Zira devlet, bir varil petrolü 6 ila 14 dolar arasında değişen maliyetlerle çıkarmakta ve rafineriye bunu 49 dolara satmaktadır. Yani kat be kat kar edilmekte dahası şu anda devlet planında, petrolü rafinerilere uluslararası fiyatla satmak için önümüzdeki yılın başında (iddia edilen) desteği kaldırmayı arzulamaktadır. Yani devletin, şeran haram olmasının yanı sıra Allah ve Resulü [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'e açılmış bir savaş olması itibarıyla alınması hususunda defalarca uyardığımız faizli borçların faizlerini ödemesini sürdürmesini arzulayan İMF'nin "reçetesi" uygulanarak korkunç karların elde edilmesi için bir varil petrol, 100 küsur dolar olacaktır. [19.02.2012 / es-Sahafe Gazetesi]

Yakıtlardan (iddia edilen) desteğin kaldırılması olarak adlandırılan bu politika, İMF'nin "reçetesinin" temel unsurlarından biridir. Nitekim bu hükümet, özellikle Güneyi'nden ayrılmasının ardından Sudan'daki ekonomik sorunların kötüleşmesiyle eş zamanlı olarak bu Arap Baharı atmosferinde insanların öfkesinden korktuğundan bu politikanın uygulanmasını kararsız bir şekilde sürdürmektedir. Ancak bu hükümet, cihadı, şehadeti ve İslam topraklarının düşmandan kurtulmasını arzulayan insanların Silahlı Kuvvetleri'nin etrafına sarılmasını istismar ederek yakıtlardan (iddia edilen) desteğin kaldırılması olarak adlandırılan planının uygulanmasının yürütülmesi için cesaret edip bir takvim açıklamıştır. Zira hükümet, özellikle yoksul insanlar olmak üzere ileride insanların şuandakinden daha çok acısını ve sıkıntısını artıracak olan bu şeytanî planının açıklanması için uygun bir durumu hayal etmiştir. Dolayısıyla yakıtlardaki bu artış, ileride mal ve hizmet tüketen yoksulların ve mahrumların da başına gelecektir. Ayrıca otobüs filosu yada kamyon sahipleri, ileride bu artışı tüketicinin ödediği taşıma hizmeti fiyatına da yansıtacaklardır!!

Ey Sudan Halkı!

Müslüman, ister hakim isterse de mahkum olsun bütün fiillerinde şeri hükümlerle mukayyettir. Dolayısıyla Allah'ın bir kulu olması vasfıyla onun fiillerinden herhangi bir fiilinin, Şari Subhânehu ve Te'âla'nın hitabında gelenlerin, yani şeri hükmün dışında olması helal değildir. Zira Subhânuhu, şöyle buyurmuştur:

وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانتَهُوا "Resul size neyi getirdiyse onu alın, neyi yasakladıysa ondan kaçının." [el-Haşr 7]

Ve Sallallahu Aleyhi ve Sellem, şöyle buyurmuştur:

مَنْ عَمِلَ عَمَلاً لَيْسَ عَلَيْهِ أَمْرُنَا فَهُوَ رَدٌّ "Her kim üzerinde emrimiz olmayan bir amel işlerse o reddedilir."

Dolayısıyla şeri hükümle mukayyet olmak, İslam akidesinin gerekliliklerindendir. Buda Allahuteala'nın şu kavlinden dolayıdır:

فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ "Hayır! Rabbine ant olsun ki onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda Seni hakem kılmadıkları sürece iman etmiş olmazlar." [en-Nîsa 65]

Peki petrol mülkiyetinin şeri hükmü nedir? O, ferdî bir mülkiyet midir yoksa devlet mülkiyeti midir yoksa kamu mülkiyeti midir?

Şeri olarak petrol, devlet ve ferdî bir mülkiyet değil kamu mülkiyeti sayılmaktadır. Kamu mülkiyeti ise Şari'nin cemaatin aynî kullanımındaki ortaklığına izin verdiği şeydir. Buda devletin gözetimine bakmaksızın malın doğasında ve sıfatında sabit olmaktadır. Dolayısıyla malın vakıasına bakılır. Dolayısıyla da petrolün durumu, miktarı sınırlı olmayan bir maden olmasıdır. Bu nedenle o, kamu mülkiyeti olup onun devletin, fertlerin ve şirketlerin mülkü olması caiz değildir. Buda Ebyad İbn-u Hammal'ın şu rivayetinden dolayıdır:

فاستقطعه الملح، فقطع له. فلما أن ولّى قال رجل من المجلس: أتدري ما قطعت له؟ إنما قطعت له الماء العد. قال فانتزعه منه "O, Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'i ziyaret ederek yerini belirttiği bir tuz madeninin kendisine ikta edilmesini istedi. Allah'ın Resulü de bu tuz madenini ona ikta etti. Tam oradan ayrılacağı sırada meclisteki bir adam dedi ki: "Ona ne ikta ettiğinizi biliyor musunuz? Ona kesilmez bir suyu ikta ettiniz. Bunun üzerine Ebyad: Bundan vazgeçtiğini söyledi." [الماء العِدُّ] el-Mâ'ul Iddu, tükenmeyen su demektir. Zira tuz, tükenmemesinden dolayı kesilmeyen suya benzetilmiştir. Dolayısıyla bu hadis, Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in tuz dağını Ebyad İbn-u Hammal'a ikta ettiğine delalet etmektedir. Buda tuz madeninin ikta edilmesinin caiz olduğuna delalet etmektedir. Ancak onun tükenmeyen daimi bir maden olduğunu öğrendiğinde onu ikta etmekten vazgeçmiş, onu geri almış ve cemaatin mülkiyeti olmasından dolayı da onu ferdin mülk edinmesini yasaklamıştır. Nitekim Ebu Ubeyd şöyle demiştir: "Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in, Ebyad İbn-u el-Hammal el-Maribi'ye, Marib'deki tuzu ikta etmesi ve ardından onu ondan geri almasına gelince; o, Ebyad'ın canlandırıp imar ettiği ölü bir araziyi ikta etmişti. Ancak Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], onun pınar ve kuyu suyu gibi tükenmeyen bir maddesi olan bitmez tükenmez bir su olduğunu görünce onu ondan geri aldı. Çünkü tüm insanların mera, su ve ateşte ortak olması Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in bir sünnetidir. Dolayısıyla insanların dışında tek başına sahiplenmesi için onu bir adama ait kılmayı istemedi." Dolayısıyla tuz, madenlerden olmaktadır. Zira Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in, onu Ebyad'a ikta etmekten vazgeçmesi, tükenmeyen bir tuz olmasının değil tükenmeyen bütün madenlerin ferdî mülkiyet olmadığına dair şeri bir illet sayılır. Dolayısıyla hadis, ister tuz isterse de herhangi başka bir maden olsun illet gerçekleştiği sürece sadece tuzla değil madenlerle ilgilidir. Yani petrolle ilgili şeri hüküm, onun kamu mülkiyeti olmasıdır. İslam'da ise kamu mülkiyetinin gelirleri; ister demir ve bakır gibi katı madenler olsunlar ister petrol gibi akıcı olsunlar isterse de doğalgaz ve benzerleri gibi gazlı olsunlar gerçek maliyetleri düşüldükten sonra -aynî yada hizmet olarak- ümmete dağıtılır ve devletin yada fertlerin yada şirketlerin bunları mülk edinmeleri caiz değildir.

Ey Sudan'daki Yöneticiler!

Yirmi üç sene sıska bir şekilde iktidarı yürüttünüz, Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın metodu dışında yürüdünüz ve sözde uluslararası örgütler aracılığıyla düşmanların kapılarında çözümler dilendiniz. Halbuki sadece kaybınızı artıran bu çözümler sizleri krizden krize sürüklemiştir. أَوَلا يَرَوْنَ أَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ فِي كُلِّ عَامٍ مَرَّةً أَوْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ لا يَتُوبُونَ وَلا هُمْ يَذَّكَّرُونَ "Onlar, her yıl bir veya iki kez (çeşitli belâlarla) imtihan edildiklerini görmüyorlar mı? Sonra da ne tevbe ediyorlar ne de ibret alıyorlar." [Tevbe 126] Ve sizler her defasında sorunların çözümlerini, Amerikan Başkanlığı Elçisi'nin veya İMF'nin veya da Şeytan'ın benzeri vesveselerinin yanında hayal ettiniz. Kendi ellerinizle ülkeyi parçaladınız. Nitekim Sudan'ın bir hazinesi ve gizli servetleri olan Güney ayrıldı. Böylece kafir Batı'nın iştihanı kabarttınız. Dolayısıyla her taraftan seğirtip koşarak geldiler ve gözlerini Darfur'a, Mavi Nil'e, Güney ve Doğu Kardufan' diktiler. Ardından sizler bununla da yetinmediniz, dahası bu cürümlerin tüm faturasını bu ümmete ödetmek istediniz. Peki artık kalplerinizin Allah'ın hak olarak indirdiği zikriyle titremesinin ve hiç aldırış etmediğiniz günahınızdan dönmenizin zamanı gelmedi mi?!

Ey Sudan'daki Güç ve Kuvvet Ehli!

Artık bu karanlığın sona ermesinin ve bu zincirin kırılmasının zamanı gelmiştir. Daha ne zamana kadar kılınızı kıpırdatmadan sessiz kalmaya devam edeceksiniz. Zira sizler, Allah'ın şeriatının uygulanmayıp onun rayesinin dalgalanmadığını, bilakis tagutların şeriatının şanının yükselip binlerce bayrağının dalgalandığını biliyorsunuz! Ayrıca birliği için yemin ettiğiniz ve topraklarını tertemiz kanlarınızla suladığınız ülkenizin, Allah'a, Resulüne ve müminlere hıyanet edenlerin kalemleriyle imzalanarak kenarlarından kırpıldığını da biliyorsunuz. O zaman tüm bunları ve Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in ümmetine sert davranan zırar yöneticileri gördüğünüz halde nasıl dininize ve akidenize nusret vermezsiniz?! Zira Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur:

اَللَّهُمَّ مَنْ وُلِيَ مِنْ أَمْرِ أُمَّتِي شَيْئًا فَشَقَّ عَلَيْهِمْ فَشُقَّ عَلَيْهِ، وَمَنْ وُلِيَ مِنْ أَمْرِ أُمَّتِي شَيْئًا فَرَفَقَ بِهِمْ فَأَرْفِقْ بِهِ "Allahım, her kim ümmetimin işlerinden bir şeye (yönetime) vekil kılınır da onlara sert davranırsa, Sen de ona sert davran. Her kim de ümmetimin işlerinden bir şeye (yönetime) vekil kılınır da onlara yumuşak davranırsa, Sen de ona yumuşak davran."

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak bizler sizlere deriz ki; şüphesiz Nübüvvet Minhacı Üzere Raşidi Hilafet'in doğacağı ve şirk ve nifak karanlığının yok olacağı şafak vakti elbette çok yakındır. O halde onun için çalışanlardan, onun muhlis askerlerinden ve ona nusret verenlerden olunuz. Zira ona şahit olanlar nusret verinler gibi olmayacaktır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَخُونُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُوا أَمَانَاتِكُمْ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ "Ey iman edenler! Allah'a ve rasule hainlik etmeyin; (sonra) bile bile kendi emanetlerinize hainlik etmiş olursunuz." [el-Enfâl 27]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Sudan Vilâyeti


H. 12 Cumâde’s Sânî 1433
M.  Perşembe, 03 May 2012

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER