Pazar, 20 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Fransa'ya Uygulanacak En Güzel Yaptırım Laiklik ve Milliyetçiliği İade Etmektir

Fransız Parlamentosu, Türkiye'nin gerçekleştirdiği tüm engelleme çabalarına rağmen 22 Aralık Perşembe günü Ermeni Soykırımı olduğunun inkârını suç sayan yasa tasarısını çok ufak bir katılım sayısı ile oylayarak kabul etti. Böylece yasanın kabulünden önce yapılan tüm girişimlerin hiçbir işe yaramadığı ve Fransa üzerinde bir etkisinin de olmadığı göründü. Ancak şu bilinmelidir ki, kararın kesinleşmesi için Şubat ayında Fransız Senatosu'nda oylanarak kabul edilmesi gerekmektedir. Şubat ayında gerçekleşecek olan bu oylama da ret kararı çıkarmak isteyen Hükümet ise yasanın kabulünden sonra tepkisini daha ağır bir şekilde dile getirdi. Başbakan Erdoğan yaptığı açıklamada: "Fransa ile tüm askeri, siyasi ve ekonomik ilişkilerin askıya alındığını" duyurdu.

Yaşanan bu olay bazı hakikatleri hatırlamamıza neden olmaktadır. Şöyle ki:

1- İster Fransa isterse diğer Batılı sömürgeciler olsun hepsi de Türkiye gibi halkı Müslüman ülkelerin dostu değil düşmanlarıdır. Şanlı ecdadımızı "eli kanlı katil ve caniler" olarak gösterenler, asla dostumuz olamazlar.

2- Türkiye'nin Fransa'ya uygulayacağını açıkladığı yaptırımların hepsi geçicidir. Zira Türkiye için kritik önemde olan Avrupa Birliği üyelik müzakerelerinin Fransa'nın desteği olmadan ilerletilmesi mümkün değildir. İkincisi, Türkiye'nin Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası kurumlara ve hükümlere bağlılığı nedeniyle ekonomik ilişkilerinde dilediği gibi hareket etme hakkı yoktur. Keza askeri olarak da NATO gibi bağlayıcı ittifakları dolayısıyla, Fransa gibi bir ülkeye aklına estiğince yaptırımlar uygulaması kolay değildir. Yani açıklanan hususların hiçbirisi gerçek manada bir yaptırım değildir.

3- Fransa'ya uygulanması gereken en büyük yaptırım, 1789 Fransız İhtilali'nden sonra ortaya çıkan ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin esaslarından olan laiklik ve milliyetçilik düşüncesinin bir daha benimsenilmemesi üzerine reddedilmesidir.

4- Zamanında Fransa Kralı Fransuva'ya dönemin Osmanlı Halifesi Kanuni Sultan Süleyman Han tarafından verilen mesajın gücü, ki şöyleydi: "Ben ki; Sultanların Sultanı, hakikatlerin burhanı ve yeryüzünün taç dağıtan sahibi, Akdeniz'in, Karadeniz'in, Rumeli'nin, Anadolu'nun, Karaman'ın, Rum'un, Zülkadriye'nin, Diyarbakır vilayetlerinin, Kürdistan'ın, Azerbaycan'ın, İran'ın, Şam'ın, Halep'in, Mısır'ın, Mekke ile Medine'nin, Kudüs'ün, bütün Arabistan'ın, Yemen'in ve daha nice memleketlerin ki, büyük ecdadımın, (Allah onların burhanlarını nurlandırsın) kahir kuvvetleri ile feth eyledikleri ve Cenab-ı Hakk'ın bana nasip eylemiş olduğu, ateş saçan kılıcımızla zafer kazanarak feth eylediğimiz nice diyarın Sultanı ve Padişahı, Sultan Beyazıt Han oğlu, Sultan Selim Han oğlu, Sultan Süleyman Han'ım. Sen ki; Fransa vilayetinin beyi Françesko'sun." Kanuni'nin bu azametli mesajı Hilafete ve Ümmet anlayışına dayanmaktadır. Bugün ise Sarkozy'i telefonlara dahi çıkaramayan güçsüzlüğün nedeni, bu fasid laiklik ve milliyetçilik değil midir?

5- Yine Fransa gibi özgürlükçü Batılılardan öğrenilen düşünce özgürlüğü bağlamında, bugün sözlerinden övgüyle bahsedip gururlandığımız bu dirayetli Halife, Kanuni Sultan Süleyman'ın hayatını pervasızca ve yalan yanlış şekilde kötülemeye çalışanlar da maalesef bu ülkede bulunmaktadırlar. Acaba Başbakan Erdoğan'ın bu rezilliği bitirmeye kudreti yok mudur?

6- Eğer bugün Halife Sultan Abdulhamit Han gibi yöneticilerimiz olsaydı, zamanında yine Fransa da oynanan bir oyun ile alakalı olarak gönderdiği mektubun neticesinde nasıl ki, oyunda görev alanlar Fransa'dan hemen gönderildilerse, bugün de o oylamaya katılan 37 vekil derhal sınır dışı edilirdi. Bu yöneticilerin bu kadar güçlü olmalarının nedeni, Müslümanların hepsinin yöneticisi olmalarından yani Hilafet'ten kaynaklanmakta idi.

 

Öyleyse bugün yapılması gereken en öncelikli husus, Müslümanları eskiden olduğu gibi güçlü ve dirayetli, sömürgeci kâfirleri de zayıf ve zelil kılacak olan birleşmenin, yekvücut olmanın, tek devlet olmanın yani Hilafet'in zamanıdır.

 

لِمِثْلِ هَذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ Çalışanlar işte bunun için çalışsınlar.


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Türkiye Vilâyeti


H. 28 Muharrem 1433
M.  Cumartesi, 24 Aralık 2011

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER