- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt

بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
İç Bölünmeleri Körükleme Politikası ve Batı'nın Taliban'a Yaklaşımı!
Haber:
Afganistan İçişleri Bakanı'nın Dubai'ye gitmesinin üzerinden bir aydan fazla bir zaman geçti ama şu ana kadar geri dönmedi. Adalet Bakanı Dubai ziyaretinin ardından istifa etti ve Taliban hükümetinin dışişleri bakan yardımcısı Abbas Stanikzai hala bu şehirde bulunuyor.Medya organları bu gelişmeleri, söz konusu yetkililerin Taliban lideri Şeyh Hibetullah Ahundzade'den memnuniyetsizliklerinin bir kanıtı olarak değerlendirip hareketin liderliği içindeki bölünmelerin bir göstergesi olarak gördüler.
Yorum:
Taliban karşıtları ve Batılı güçler, bu grup üzerinde baskı kurmak için ellerinde sınırlı seçenekler olduğunu fark edince, iç bölünmeleri körükleme politikasına başvurdular.Daha çok medya organları aracılığıyla yürütülen bu politika, Taliban içinde bir bölünme olduğu fikrini yaymaya odaklanıyor.Dolayısıyla medya organları Taliban'ı “ılımlı” ve “sertlik yanlısı” olarak ikiye ayırmaya çalışmaktadır; bu yüzden Kandahar'daki Taliban liderliği sertlik yanlısı ve dünyadan soyutlanmış olarak sunulurken Kabil'deki Taliban ise ılımlı ve Batı ile ilişki kurmaya meyilli olarak gösterilmektedir.
Batı'nın politikasının uzun vadeli hedefi, Kandahar'daki liderliğin etkisini sınırlandırmak ve zayıflatmak için sözde “ılımlı kanadı” kullanmaktır. Nitekim bu strateji daha önce komünist gruplara karşı uygulanmış, ABD bu grupları “ılımlı” ve “aşırıcı” olarak ikiye ayırmış ve birinci grubu diğer grubu zayıflatmak ve tasfiye etmek için kullanmıştı.Bu deneyim Afganistan'da yeni değildir; zira Afgan iç savaşları sırasında Zalmay Halilzad, Batı'nın ülkeye yönelik politikalarını meşrulaştırmak için bu bölünmeyi teşvik etmeye çalışmıştı. Yine aynı bağlamda (Zalmay Halilzad'ın) eşi Cheryl Benard da 2004 yılında RAND araştırma merkezi aracılığıyla “Sivil Demokratik İslam” başlıklı bir kitap yayınlamış ve bu kitapta Müslümanları dört kategoriye ayırmış, ideolojik grupların etkisini sınırlamak ve zayıflatmak için ABD’nin ılımlı ve pragmatik grupları desteklemesini önermişti.
Bu strateji, ulus-devletler çerçevesinde siyaset yapmanın, bireylerin siyasi normlarında bir değişime yol açtığını göstermektedir.Bu politikacılar Müslüman olsalar bile, onların politikalarının İslami değerlerle uyumlu olmasına gerek kalmayacaktır.Zira otoriteyi korumak ve dünyayla başa çıkabilmek için bu kişiler, ilke ve değerlerini değiştirmeye, hatta bölünmeleri kışkırtan politikalara katkıda bulunmaya hazırdırlar.Nihayetinde tarihi deneyim ortaya çıkmıştır ki, ister milliyetçi ister ideolojik olsun Raşidi Hilafet hariç her türlü siyasi sistem, sadece İslami değerleri aşındırmakla kalmayıp, aynı zamanda siyasetçileri ve siyasi normları da doğru rayından saptırmaktadır.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Yusuf Arslan - Afganistan