- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
İhanet ve Kan Müttefikleri!
Haber:
Bir temsilci şöyle diyor:Trump'ın Suudi liderle görüşmesi "şok edici" olmuştur. (New York Times)
Yorum:
Trump ile bin Selman arasında 2019 yılında yapılan ve hâlâ gizli tutulan telefon görüşmesi hakkında Washington'da yeniden alevlenen tartışma, Batı'nın basın özgürlüğünü destekleme iddialarının özünde yatan derin çelişkileri bir kez daha gözler önüne seriyor.Eski Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilisi Eugene Windman, konuşmanın metninin yayınlanmasını talep etti ve konuşmanın içeriğini şok edici olarak nitelendirdi ve karşılık bir anlaşmanın yapılmış olması olasılığına dikkat çekti.Bu konuşma, gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın vahşi bir şekilde öldürülmesinden sadece birkaç ay sonra gelmiş olup ABD istihbaratı, bu suçun bin Selman tarafından onaylandığı sonucuna varmıştı.
Bu hafta, Trump'ın aleni olarak yaptığı açıklamalar, Batı'da, otorite veya stratejik çıkarlar tehdit edildiğinde hesap verebilirliğin bir kez daha feda edildiğini ortaya koymaktadır.Oval Ofis'te, ABD istihbaratının Kaşıkçı cinayetine karıştığını gösteren bulgulara atıfta bulunularak, Amerikalıların neden bin Selman'a güvenmesi gerektiği sorulduğunda, Trump bu endişeyi tamamen reddetmiştir.Nitekim o, veliaht prensin cinayet hakkında hiçbir şey bilmediğini iddia etmiş ve tüm meseleyi “Olur böyle şeyler!” şeklinde ürpertici bir yorumla geçiştirmiştir!Bu yüzden insan hakları ve basın özgürlüğüne yönelik kibirli söylemlerin, içi boş olduğu görülmektedir.
On yıllar boyunca Amerika, Mübarek, Kaddafi, Bin Ali ve Esad ailesi gibi diktatörleri desteklemiştir; bunun nedeni bu diktatörlerin insan haklarını savunmaları değil, aksine onların Batı'ya, kaynaklara, pazarlara ve jeopolitik nüfuza erişim garantisi vermeleriydi.Ama bu rejimler bir yük haline geldiğinde Batılı liderler, demokrasi ve insan hakları konusundaki söylemlerini yeniden canlandırmaktadırlar! Dolayısıyla bu bir ideoloji değil, bir gösteridir.
Tüm bunlar şu acımasız sonuca götürmektedir: Batı’nın çıkarlarıyla örtüşmediği sürece Müslümanların kanının hiçbir değeri yoktur.Bu yüzden Batı için basın özgürlüğü, bir seraptan ibarettir.Kaşıkçı cinayeti bir dönüm noktası değil, aksine daha derin bir ikiyüzlülüğün sembolüdür.Trump'ın bin Selman'ı şiddetle savunması, “Olur böyle şeyler” şeklindeki açıklaması ve onun basına yönelik saldırıları, sadece alaycı bir tavır değil, aynı zamanda açık bir skandaldır. Öldürülen bir gazetecinin hesabının sorulması, ekonomik veya siyasi nüfuzu tehdit ettiğinde, basın özgürlüğüne yönelik alkışlar susmaktadır.İşte bu, Batı'nın savunduğunu iddia ettiği demokratik değerlerde kök salmış olan bir ikiyüzlülüktür.Savunduklarını iddia ettikleri tüm değerler, ahlaki otorite ve ilkeler, çıkarlarını tehdit ettiği anda zehirli yalanlar olarak ortaya çıkmaktadır.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Heysem İbn Sabit - Amerika



