Cumartesi, 29 Cumade’s Sânî 1447 | 2025/12/20
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Köklü Değişim Dergisi 17 Haziran 2012 Pazar Günü Ankara'da "Suskunluk İhanettir Şiarıyla Suriye'de Akan Kana Sessiz Kalmadık, Kalmayacağız!" Başlığında 4 Konferans Düzenleyecek

  • Kategori Türkiye
  •   |  

KöklüDeğişim, Suriye Konferansları'na Ankara'da devam ediyor... Suskunluğu kırmak, sesimizi yükseltmek ve Suriye'deki kardeşlerimizin yanında olduğumuzu göstermek adına sizleri konferanslarımıza davet ediyoruz

Konferansların Yapılacağı Adresler:

SİNCAN

Armoni Park Düğün ve Konferans Salonu

Atatürk Mah. Vatan Cad. No: 10 Çok Katlı Otopark Üstü 4. Kat Konferans Salonu Sincan/Ankara

17 Haziran 2012 Pazar, 14:30

KEÇİ ÖREN

Necip Fazıl Tiyatro Salonu

Güçsüzler Yurdu, Tepebaşı Keçiören/Ankara

17 Haziran 2012 Pazar, 15:00

ÇUBUK

Nur Muhammed Kültür Merkezi

Yavuz Selim Mah. Saray Cad. Çubuk/Ankara

17 Haziran 2012 Pazar, 17:00

MAMAK

Gazi Şahin Kültür Merkezi

Mamak/Ankara

17 Haziran 2012 Pazar, 17:30

 

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hilafet'in Yıkılışının Yıldönümü Faaliyetleri Sudan'ın Muhtelif Şehirlerinde Devam Etmektedir

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti'nin, İslamî kimliğe yoğunlaşarak gerçekleştirdiği Hilafet'in yıkılışının yıldönümü faaliyetleri, hala Sudan'ın muhtelif şehirlerinde mescitler ve genel alanlardaki konferanslar ve konuşmalar şeklinde devam etmektedir. Râyelerin ve livaların dağıtımı eşliğinde genel alanlar ve mescitlerdeki kampanyanın boyutuna gelince; bu, aşağıdaki şekildedir:

1- H. 04. Receb 1433 el-Muvafık M. 25. Mayıs 2012 Cuma günü Üstad Asam Nur, Kosti şehrinin merkezindeki Büyük Mescit'teki Cuma namazının akabinde katılımcı topluluğa bir konuşma yapmıştır.

2- H. 05. Receb 1433 el-Muvafık M. 26. Mayıs 2012 Cumartesi günü hatip Üstad Nezir Muhtar, Ebu Jabiha şehrindeki Büyük Mescit'in bahçesindeki öğle namazının akabinde bahçeye gelen yüzlerce insana bir konuşma yapmıştır.

3- H. 06. Receb 1433 el-Muvafık M. 27. Mayıs 2012 Pazar günü, Üstad İbrahim Osman Ebu Halil akşam saat beşte, Bahriye Hastanesi'nin doğusuna ve otobüs durağının kuzeyine düşen meydandaki büyük kalabalığa bir konuşma yapmıştır.

4- H. 08. Receb 1433 el-Muvafık M. 29. Mayıs 2012 Salı günü, Üstad Meysera Yahya saat bir buçukta, el-Gadarif şehrinin merkezindeki Rönesans Kütüphanesi'nin önündeki yüzlerce katılımcıya bir konuşma yapmıştır.

5- Faaliyetlerin ikinci haftasının sonunda, yani H. 10. Receb 1433 el-Muvafık M. 31. Mayıs 2012 Perşembe günü, Üstad Abdurrahman Abdullah, öğle namazının akabinde namaz kılan topluluğa bir konuşma yapmıştır. Bu ise Port Sudan şehrindeki Büyük Cami'nin avlusunda olmuştur.

Kayda değerdir ki bu faaliyetlere katılanların hepsi bu çalışmaya hayran kalmışlar ve konuşma sırasında tekbir ve tehlil getirmişlerdir.

Yukarıda zikri geçen şehirlerdeki konuşmacıların tamamı, vatancı, kabileci ve benzeri kimlikleri kaldırıp atmaya ve İslamî kimliğe sımsıkı sarılmaya odaklanmışlardır. Ayrıca katılımcılar, İslamî anayasanın talep edilmesini istemişlerdir. Bu ise anayasa ve diğer kanunların temelinin, sadece İslam olmasıdır. Allah'ın izniyle bu faaliyetler, diğer şehirlerde de devam edecektir.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- El-Ahval eş-Şahsiyye Yasasının Değiştirilmesi, Toplumun Allah'ın Metodundan Saptırılması Demektir

1991 yılına ait el-Ahval eş-Şahsiyye yasasının değiştirilmesine dönük yoğun çabalar birçok kesim tarafından desteklenerek aktif bir hale gelmiştir. Zira Sosyal Refah Bakanı, değiştirilmesi gereken seksen sekiz maddendin olduğunu açıklamış ve kuruluşlardan birinin, evliliğin tanımı, kadın üzerindeki vesayetin kaldırılması, çok eşliliğin sınırlandırılması, evlilik yaşının 18'e yükseltilmesi ve benzerleri de dahil değiştirilmesi istenen en önemli fıkralara işaret eden önerisini yayınlamıştır.

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak bizler, bu cürümsel projeler hakkında aşağıdaki hususları açıklarız:

Birincisi: El-Ahval eş-Şahsiyye yasasının değiştirilmesiyle ilgili çağrıların hakikati, hayatının en ince ayrıntılarını bile bağlayıcı şeri hükümlerle belirleyen Müslüman kadını, dininin hükümlerinden koparmaya dönük bir girişimdir. Zira Allahuteala, şöyle buyurmuştur: وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلاَ مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْرًا أَن يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ "Allah ve resulü, bir işe hükmettikleri zaman mümin bir erkek ve mümin bir kadına kendi işlerinde artık seçme hakkı yoktur." [el-Ahzâb 36]

Dolayısıyla bu esasın dışındaki değişime dönük herhangi bir girişim, yeniden toplumsal mühendisliğe soyunmak olup bunun etkileri, tüm toplumu fesada sürükleyeceği gibi dahası Batı hadaratı temelinde eşitlik ve kadın hakları çağrılarının yıktığı diğer toplulukların aksine Allah ve Resulünün koruduğu bir kale olan Müslüman aileye de sızabilecektir.

İkincisi: Allah, erkek ve kadını yaratmış, her ikisine de içgüdü ve uzvî ihtiyaçları yerleştirmiş ve düşünme gücünü, erkek ve kadın arasındaki ilişkide erkeklik ve kadınlık bakışına değil de cemaatin maslahatını hedefleyen bir bakışa odaklanan ve zevk ve şehvet sevgisi yerine Allah takvasının hakim olduğu şeri teklifin menatı kılmıştır. Bu bakış ise, insanın cinsî lezzetten faydalanmasını reddetmeyip ancak onu, insan nevinin bekasını gerçekleştiren ve Müslümanın en yüce gayesiyle -ki o, Allahuteala'nın rızasıdır- örtüşen meşru bir faydalanma haline getirir. Bu ise evlilik ile ilgilidir. Zira Subhânehu, şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالا كَثِيرًا وَنِسَاءً وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي تَسَاءَلُونَ بِهِ وَالأَرْحَامَ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقِيبًا "Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir." [Nisa 1]

Üçüncüsü: Azim İslam Nizamı, hayatımızın metodunun esası olarak inandığımız ve benimsediğimiz akidemiz olup mahkeme yasasını, evliliğin tarifini ve standartlarını, velayet hükümlerini ve içtimai nizamın tüm detaylarını açıklamıştır. Dolayısıyla Müslümanlar olarak bizim, facir Batı hadaratından kaynaklanan bu hükümleri almaya ihtiyacımız yoktur. Zira Allahuteala, şöyle buyurmuştur: أَلاَ يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ "Hiç yaratan bilmez mi? O, Latif'tir, Habir'dir" [el-Mulk 14]

Dördüncüsü: Müslümanların vacibi, İslamî kimliklerine sımsıkı sarılmak ve bu kimliğin akidesi ve hükümlerini etkileyen her türlü saptırmayı reddetmektir. Umulur ki böylece insanların ifsat ettiklerini ıslah eden gariplerden olurlar. Ayrıca hadis-i şerifte geçtiği üzere Allah'ın metodu noktasında herhangi bir ifrata kaçmada birey ve topluluklar olarak devleti muhasebe etmeliler ve hastalık durumunun ilacı olarak, hayatın her alanında İslam'ın tatbik edilmesini ve insanlığı Batılı hadaratın içine düştüğü uçurumdan kurtarmak için onun taşınmasını talep etmelidirler.

İslamî kimliğimizi koruyacak olan bizzat Hilafet Devleti'dir. Çünkü o, anayasa ve kanunlarını, İslam akidesi esasına göre koymaktadır. Dolayısıyla o, faziletin, insan saadetinin ve nevinin bekasının hakim olacak olmasının yanı sıra yeryüzü ve gökyüzü sakinlerinin razı olacağı bir toplum tesis edecektir. Ayrıca toplumumuzu yıkmaya dönük Batı planları için çalışan veya ortak olan veya geçiren herkesi muhasebe edecek olan da odur. Sonra  bu kişi, Rabbine döndürülecek ve ona elim bir azapla azap edecektir. Bu ise Aziz olan Allah'a hiç de zor değildir.

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Hanımlar Resmî Sözcüsü
Sudan Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir / Pakistan Resmî Sözcüsü Navit Butt'un Kaçırılma Davası: Hizb-ut Tahrir / Pakistan Resmî Sözcüsü Navit Butt'un Eşinden, Medya Organlarına, Gazetecilere, Muhabirlere ve Köşe Yazarlarına Açık Bir Mektup


Esselemu Aleykum;

Hepiniz eşimin, medya organlarının geneliyle bağlantısı olduğunu çok iyi bildiğiniz gibi aynı şekilde onun, 11 Mayıs 2012 Cuma günü okuldan çocuklarıyla birlikte eve dönerken hükümetin haramileri tarafından masum üç evladı ile komşularının önünden kaçırıldığını da biliyorsunuz. Nitekim onu arabadan sürüklemişler ve Pakistan İstihbarat Birimi'ne bağlı beyaz Suzuki tipi bir otomobilin içerisine koymuşlar ve ardından arkalarını dönüp kaçmışlardır.

Saygıdeğer Basın Mensupları:

Eşim, Hilafet'e dönük genel uyanıklık oluşturmak için geçen on iki yıl boyunca medya organlarıyla bağlantı kurmuş ve sizlerden birçoğunuzla da Hizb-ut Tahrir'in Resmî Sözcüsü olarak görüşmüştür. Nitekim kendisi sizlere, Hizb-ut Tahrir'in birçok kitap ve yayınlarını teslim ettiği gibi sizlere mesajlar ve makaleler de yazmıştır. Dolayısıyla sizlerden herhangi bir şahsî çıkarı olmadığı gibi bu dikenli yolda bir takım dünyevî ve malî kazanımlar gerçekleştirdiği de görülmemiş bilakis sizlerden, çağrısına icabet etmenizi istemesinin yanı sıra Hilafet Devleti'nin kurulması ve bu azim farzın gerçekleşmesi için de ciddi çaba sarfetmenizi istemiştir. Bizler, korku dolu 12 yıl geçirdiğimiz gibi onun kaçırılmasına neden olan hükümet birimlerinin baltacılarını beklemekteydik. Nitekim bu ülkede yaşayıp da İslam'ın kamilen tatbik edilmesini isteyen ve Hilafet'in kurulması için ciddiyetle çalışan her muhlis Müslüman, bu tehlikeyle karşı karşıyadır. Zira Hizb-ut Tahrir'in üyesi ve destekçilerinden birçoğu, bu birimler tarafından sıkıntılara, hapislere ve kaçırılmalara maruz kalmışlardır. Hatta bu birimler, Hizb-ut Tahrir'in İslam dininin yanı sıra insanlara Kur'an ve sünnet öğreten derslerini basmışlar ve onlardan birçoğunu da tutuklamışlardır. Ayrıca Navit Butt'un yanı sıra Hizb-ut Tahrir'in üyesi Habibullah Selim, hala bu birimler tarafından üç ay küsurdur yasa dışı bir şekilde alıkonulmaktadırlar.

Ey Saygıdeğer Gazeteciler!

Eşim, mevcut kapitalist rejimin yanı sıra mevcut demokratik hükümetler ile başarısız olan ve yüz senenin ardından hala da başarısız olmaya devam eden politikacıları farkedebilmeniz için aranızda çok zaman geçirmiştir. Aynı şekilde sizlere, bu sefil durumdan çıkmak için bizlere liderlik edebilecek tek çözümün, Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'e gönderdiği, Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in tatbik ettiği ve 1924 yılına kadar tatbik konumunda kalmaya devam eden şeriatın tatbik edilmesi olduğunu söylemiştir. Zira Hilafet'in gölgesi altında Müslümanlar, güçlü olarak kalmaya devam ettikleri gibi yeryüzünün de en güçlü devletiydi. Dolayısıyla akideden fışkıran ve tatbik edilmesi üzerimize vacip olan tek çözüm işte budur. Allahuteala, şöyle buyurmuştur:

إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلّهِ "Muhakkak ki hüküm ancak Allah'a aittir." [Yûsuf 40]

Aynı şekilde şöyle buyurmuştur:

وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ "Her kim Allah'ın indirdikleriyle yönetmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir." [el-Maide 45]

Ancak üzücü olan, genelinizin akidenizden sadır olan bu davete icabet etmeyerek görev ve bu aldatıcı dünyanın süsü gibi özel ve geçici menfaatleri tercih etmenizdir. Ancak sizlerin, içerisinde İslam dünyasındaki hususların seyrettiği yolu, yakından irdelemeniz gerekmektedir. Zira yakında bu dünyevî menfaatleri kaybedeceksiniz. Bu arada sadece Pakistan değil ancak bütün ümmet, hatta tüm insanlık, Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın nizamı olan İslam tatbik edilmedikçe kurtulamayacaklardır. Ayrıca bu dünya hayatının geçici olduğunu ve hiç kimsenin ölümünü ne ileri nede geri almaya güç yetiremediğini hatırlamalısınız. Dolayısıyla sizin korkunuz, sadece bu dünya hayatında terk edilmeniz olmayacak ancak aynı şekilde kıyamet gününde de hüsrana uğrayanlardan olacaksınız. Nitekim Allahu [Subhânehu ve Te'âla], şöyle buyurmuştur:

وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى "Her kim de Zikrimden yüz çevirirse, şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olur ve Biz onu kıyamet günü de kör olarak haşrederiz." [Tâ-hâ 124]

Resulullah [Sallalahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur:

أَلا لا يَمْنَعَنَّ أَحَدَكُمْ رَهْبَةُ النَّاسِ أَنْ يَقُولَ بِحَقٍّ إِذَا رَآهُ أَوْ شَهِدَهُ فَإِنَّهُ لا يُقَرِّبُ مِنْ أَجَلٍ وَلا يُبَاعِدُ مِنْ رِزْقٍ  "Dikkat edin! İnsanların korkusu sizden birinin, gördüğü yada şahit olduğu zaman hakkı söylemesini engellemesin. Zira bu, ne eceli yakınlaştırır nede rızkı uzaklaştırır."

Bu nedenle sizlerin yapması gereken, bu korkudan çıkarak Hizb-ut Tahrir'in çalışması ve mücadelesi için açık bir şekilde tartışmanızın yanı sıra üyelerine sıkıntı verilmesi ve kaçırılması meselesini de ele almanızdır. Sizlere soruyorum: Bu tagut yöneticilere karşı hak kelimeyi yüceltmekten sorumlu olan kim? Bu, basın organlarının sorumluluğunda değil midir? Şayet sizler, hala Hizb-ut Tahrir'in isminin bile anılmasını görmezden gelinmesine hırs göstermeniz bir tarafa onun Hilafet'in kurulması için dünyanın dört bir tarafındaki fedakarlıklarını örtbas etmeye hırs gösterirseniz, Allah nasıl sizlerin şahsî veya "ulusal" veya "küresel" halinizi güzelleştirecek ki?!

Ey Medya Mensupları, Muhabirler ve Köşe Yazarları!

Eşimin, hükümetin baltacıları tarafından 11 Mayıs 2012'den bu yana kaçırıldığı ve bu baltacıların bize, davetinden vazgeçmemesi halinde Navit Butt'un öldürüp bedeninden kurtulmakla ilgili bir tehdit mektubu gönderdiği bir vakitte, işte böylesi bir vakitte dininiz, ahlakî ve meslekî yükümlülüğünüz, Hizb-ut Tahrir / Pakistan Remî Sözcüsü'ne yönelik bu vahşî ve yasa dışı eyleme karşı yazılar yazıp programlar düzenlemenizi gerektirmektedir. Yok şayet bu zulme karşı sessiz kalmayı tercih ederseniz, bu hükümetin kölesi haline gelen bu baskıcı birime dayananlar, sizlere baskı uygulamada daha cüretkar olacaklardır. Nitekim Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur:

وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَتَأْمُرُنَّ بِالْمَعْرُوفِ وَلَتَنْهَوُنَّ عَنْ الْمُنْكَرِ أَوْ لَيُوشِكَنَّ اللَّهُ أَنْ يَبْعَثَ عَلَيْكُمْ عِقَابًا مِنْهُ ثُمَّ تَدْعُونَهُ فَلَا يُسْتَجَابُ لَكُمْ "Nefsimi elinde tutan [Allah'a] yemin olsun ki ya marufu emreder ve münkerden nehyedersiniz yahut Allah'ın, üzerinize katından bir ikab göndermesi muhakkak yakındır. Sonra O'na dua edersiniz ama (artık) size icabet edilmez."

İnsanlara zulümlerini bildirmek yoluyla bu yöneticileri korkutabilecek kalem ve kamera silahına sahip olanlar sizlersiniz. O halde sizleri, gerçek değişimin gerçekleşmesine yardımcı olmaktan engelleyen şey nedir acaba? Zira eşim sizlere birçok münasebetlerde şunları söylemiştir: Hizb-ut Tahrir, pratik mufassal ve uygulanabilir bir programı olması vasfıyla İslam'ı sunmaktadır. Dolayısıyla Kur'an ve sünnetten istinbat edilmiş kapsamlı ve pratik bir anayasaya sahip olmasının yanı sıra küresel bir vizyona sahip olmakla birlikte dünyanın en büyük siyasî hizbinin işlerini başarıyla idare eden en iyi uzman ve siyasetçilere sahip olduğu gibi bir tek liderliğin altında kırk küsur ülkeye yayılmış olan da bizzat bu hizibtir. O halde sizleri, gerçek bir değişim için bu gerçek hareketin bir parçası olmaktan engelleyen şey nedir? Halbuki sizler çok iyi bilmektesiniz ki; Nevaz Şerif veya Fadlurrahman veya İmran Hân veya dinî siyasî parti olarak isimlendirenlerin hepsi aynıdır. Zira bunların hepsi, aynı potanın içerisine dökülmekte olup aralarında gerçek bir muhalefet de bulunmamaktadır. Ayrıca onlar, Amerika ile Keyâni, Zerdâri ve Gilâni'nin olduğu ajanları için herhangi bir tehlike de oluşturmamaktadırlar. Çünkü onların hepsi, milli servetin dağılımında hükümet içerisindeki paylarını korumak amacıyla bu fasit rejimin devam etmesini istemektedirler. Ancak Amerika ile İngiltere de dahi emperyalistler, Hizb-ut Tahrir ve Hilafet'e davetinin bir tehdit olduğunu hissetmektedirler. Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir'in dünyanın dört bir tarafında yasaklanmasının, üyelerinin kaçırılmalarının, işkence edilmelerinin ve öldürülmelerinin tek sebebi işte budur. Halbuki kalem ve kağıt yoluyla yöneticilerin zulmünü muhasebe etme yükümlülüğünü yerine getiren eşimin muhafaza edilmesi gerekirken şimdi o, yasadışı bir şekilde gözaltında tutulmaktadır. Ancak diğer taraftan emperyalistlerin ajanlarından olan haramiler ve haydutlar, hükümetin güvenlik güçleriyle birlikte hareket etmekte özgürdürler!

Saygıdeğer Basın Mensupları:

Eşim Navit Butt, Pakistan istihbarat yetkilileri tarafından Keyâni'nin emirlerine binaen kaçırılmıştır. Çünkü o, NATO ikmal hatlarının açılmasına şiddetle karşı çıkmış ve sözde terörizme karşı savaş da dahil binlerce Müslüman kanlarının akıtılmasında Amerika'ya yardım etmelerinden dolayı Keyâni, Zerdâri ve Gilâni'nin hainler olduğunu ilan etmiştir. O halde söyleyin bana; bu hususta hata olan nedir? İslam adıyla inşa edilen bu ülkede Hilafet'in kurulması hakkında konuşmamız bir cürüm müdür? Dolayısıyla şimdi sizlerin görevi; bu çirkin zulme karşı seslerinizi yükseltmenizdir. Aksi taktirde sizler, Hilafet'in kurulmasının ardından bu dünya hayatındaki tutumunuzu açıklamaya muktedir olamayacağınız gibi kıyamet gününde, sizleri Allah'ın gazabından koruyacak herhangi bir özür de bulamayacaksınız. Bu nedenle elinizde altın bir fırsat varken, Allah'ın ve Resulü [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in davetine icabet ediniz ki dünyanın ve ahiretin izzetine nail olasınız. Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmuştur:

يا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ  "Ey iman edenler! Allah ve Resulü sizi size hayat veren şeye davet ettiği zaman icabet ediniz." [Enfal 24]

O halde icabet edecek misiniz? Allah yardımcınız olsun.

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER