Pazar, 20 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Yahudi Varlığı ile Normalleşme ve Bu Husustaki Şeri Hüküm Abdussettâr Ebu Takî – Mübarek Toprak (Filistin)

بسم الله الرحمن الرحيم

El-Vai Dergisi

Yahudi Varlığı ile Normalleşme ve Bu Husustaki Şeri Hüküm

Abdussettâr Ebu Takî – Mübarek Toprak (Filistin)

Normalleşme ne anlama geliyor?

İlişkilerin normalleşmesi, herhangi bir sebepten dolayı aralarındaki gerilim, çatışma, savaş ve yabancılaşma döneminin ardından siyasi varlıklar arasındaki -ilişkilerin normalleşmesine- işaret eden siyasi bir terimdir. Yani sanki daha önce bir anlaşmazlık ve çatışma yokmuş gibi aralarındaki ilişkinin normale dönmesi demektir.

Yahudi varlığı ve rejimler arasındaki normalleşme: Gerçek rakipler arasındaki bir normalleşme midir? 

Bugün Yahudi varlığı ile İslam dünyasındaki zararlı ülkeler arasında meydana gelen açık ve kapsamlı normalleşme, gasp edilen Müslüman Filistin üzerinde devletlerinin kurulmasından bu yana Siyonizm’in eski bir rüyası ve Yahudi liderlerin derin bir hedefidir.

Bu normalleşme, son zamanlarda açık ve net bir şekilde hızlanmış olsa da yeni değildir. Bilakis Yahudiler ve ajan rejimler arasında daha önce de vardı ancak gizliydi. Dolayısıyla halklarına yabancılaşan rejimler normalleşiyordu. Bugün bunun ilan edilmesi, hızlı bir şekilde harekete geçirilmesi ve halka normalleşmenin empoze edilmeye çalışılmasının nedeni, İslam ümmeti ile ümmetin kalkınması ve Hilafeti altında dinine geri dönmesiyle savaşan herkes arasındaki çatışmanın şiddetlenmesidir; aynen kafir Haçlı Batı’daki din düşmanları, Yahudi varlığı ve ülkelerimizdeki zorba rejimler gibi. Bu korku ümmet için bir müjde ve ümmetin düşmanlarının ondan korktuklarının açık bir kanıtıdır. Zira ümmete karşı savaş hızını artırmak için daha gizlenmeden önce ortaya çıkan ellerindeki tüm silahlarını ümmete karşı kullanmayı düşündüler ve takdir ettiler. 

Bugünkü resmi, kamilen ve açık bir şekilde yapılan en son normalleşme dalgası, daha önce belirttiğimiz gibi ister gizli isterse açık olsun İslam ümmetine karşı topyekûn savaş ilanından başka bir şey değildir. Zira ümmetin düşmanları, ümmeti saptırıp aldatamayacağını anlayınca onunla mücadele etmeye karar verdiler. İşte onlar, ümmete karşı savaşlarında son silah olarak açıkça normalleşmeyi kullanıyorlar ve vakıaya teslim olması için onu dayatmaya çalışıyorlar.  

Yahudi varlığı, zorba yönetim rejimleriyle bir gün olsun çatışmamıştır. Bilakis Filistin’de Yahudi devletinin kurulmasından bu yana iki taraf arasında mükemmel bir uyum, dostane bir ilişki ve yakın bir alaka olmuştur. Nasıl hayır. Zira her iki taraf varlıklarının sebebi hususunda ortak hareket etmişlerdir ki bu da İslam’a ve İslam ümmetine karşı savaşmaktır. Haçlı Batı tarafından desteklenen bu normalleşme, yanlış ve saptırıcı bir normalleşmedir; çünkü içerisinde yaşadığımız ve Yahudilere hiçbir zaman zarar vermeyen karton ülkelerle henüz gerçek bir savaş ve rekabet olmamıştır. Bilakis varlıklarının aşağılık bir koruyucusu ve varoluşlarının güçlü bir destekçisi olmuşlardır. Ancak Yahudiler, çevrelerine karşı kazandıkları zaferleri ibraz etmek ve kalkınmayı ve Filistin’i kurtarmayı düşünmesin diye yanıltmak ve saptırmak amacıyla ümmetin uzuvlarını parçalamak için bunun aksini göstermeye hırs gösteriyorlar. Dolayısıyla her kim, Sykes-Picot rejimlerinin, Yahudi varlığıyla savaş, rekabet, boykot ve normalleşme dışında siyasi ilişki içinde olduklarını düşünüyorsa, gaflet ve vehim içerisindedir demektir.   

Hiç şüphe yok ki, ümmetin gerek devrimleri yoluyla yöneticilerine karşı koyma noktasında iradelerini beyan etmesi gerekse son on yıl içerisinde diğer İslam ülkelerinde yöneticilerine karşı koymaları Haçlı Batı’ya ve Yahudilere karşı ümmetin asla ölmediğine dair güçlü bir mesaj olmuştur. Zira Batı, ümmeti parçalamak ve ehlileştirmek için hangi programlarını uygularlarsa uygulasınlar ümmet asla boyun eğmeyecek ve itaat etmeyecektir. İşte bundan dolayı Allah’ın dinine ve ümmete karşı planlarını hızlandırdılar ve bunların uygulanması için bizzat kendileri denetlediler. Tüm bunları aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz: 

1-      Ajanları olan Müslümanların yöneticilerinden, tartışmasız bir şekilde ve körü körüne dinlerine, Peygamberlerine ve tüm hayati sorunlarına karşı ihanetlerini açığa vurmalarını talep ettiler. Nitekim bugün bizler, Mısır rejiminde ve Suud rejiminde, tüm yönleriyle Allah’ın dinine karşı yapılan darbe hususunda büyük bir tanıklığa sahibiz.  

2- Müslümanlara yönelik zulmün hızını artırdılar, onları katlettiler, yerlerinden ettiler, ülkelerini ve mallarını tahrip ettiler ve Müslümanlar arasında taifeci, etnik ve mezhepsel fitneleri ve naraları kışkırttılar… Hatta onları birbirleriyle meşgul ettiler ve seslerini çıkarmalarını engellediler. Zira Şam, Yemen, Libya ve Mısır’da meydana gelenler ve Myanmar'daki Rohingya Müslüman azınlıklara ve Çin’deki Müslüman Uygurlara yönelik yapılanlar, dünya genelinde İslam’a ve Müslümanlara yönelik yapılan zulmün kanıtıdır. 

3-      Mısır, Suriye, Libya ve Yemen’de olduğu ve olmaya da devam ettiği gibi yöneticilerine karşı çıkmayı düşünmesinler diye devrim ülkelerinde Müslümanlardan korkunç bir şekilde intikam almaya çalıştılar.

4- Allah’ın dininden saptırmak, onu çarpıtmak, İslam’a ve onun hükümlerine saldırmak için İslam ülkelerindeki kötü niyetli alimleri, Laik aydınları ve saptırıcı medya araçlarını seferber ettiler. Bunu da özellikle yönetim ve Hilafet ile ilgili olanlar olmak üzere dini sulandırmak, bunun karşılığında dilleri ve ideolojik kalemleri susturmak ve Harameyn, Mısır ve diğer ülkelerde olduğu gibi onları acımasızca takip etmek için yaptılar. 

5-      Şiddetli bir şekilde siyasal İslam ile savaştılar ve onu terörizmle ilişkilendirdiler. Bunu da kaybetmiş oldukları Hilafetlerini yeniden kurmaları hususunda Müslümanları korkutmak ve aldatmak için yaptıkları gibi İslam’ın sistemler ve bir devlet değil de ritüeller, ahlak ve bireysel ibadetler dini olduğu noktasında Müslümanları saptırmak için yaptılar. Nitekim Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve diğer Batılı liderlerin, İslamcılık (siyasal İslam) ve onun hareketleri hakkındaki son konuşmaları, mücrim Haçlı Batı’nın Allah’ın dinine yönelik taşıdığı zihniyetinin örneğinden başka bir şey değildir.

6- Peygamberlerine, insanlığın elçisine ve hidayet sembolüne hakaret ederek ve ümmetin en kutsal mabetlerine alenen saygısızlık ederek Müslümanlara meydan okudular.

7- Son ve bir o kadarda önemli olan: Ümmetin karşı koyuşuna hiç aldırış etmeksizin rejimlerin açık ve aleni bir şekilde Yahudi varlığı ile normalleşmelerini hızlandırdılar.  

Tüm bunlar ve diğerleri, bugün Haçlı Batı’nın, sömürgeciliğini kutsamak, ümmetin dinini ve sorunlarını yenilgiye uğratmaya çalışmak ve belki de sömürgeciliğin boyunduruğundan kurtulmasının ardından Hilafetleri altındaki vahdetleri yönünde talepte bulunmasını ve bunun için çalışmasını unutturmak için pervasızca, aleni ve kasıtlı bir şekildeki planlarında ilerlediğini göstermektedir.

Bu aleni ve açık bir şekildeki normalleşmenin, daha öncesinde ümmete yönelik kara bir komplo tarihi vardır: 

Bugün saf ve yanlış yönlendirilmiş (saptırılmış) bazı kimseler, İslam ülkelerindeki düşmek üzere olan resmi rejimlerin son normalleşme dalgasında Yahudilerin önünde eğildiklerini gördüklerinde şaşkına döndüler. Nitekim bu rejimlerin, devletlerinin kuruluşundan bu yana, en önemlisi istihbarat, casusluk, askeri ve ekonomik olmak üzere Yahudilerle birçok düzeyde gizli ve yakın ilişkileri sürdürmeleri, Yahudileri bizim üzerimizde bir yol aramaya, ümmetin bugüne kadar bunun bedelini çok ağır bir şekilde ödemeye ve daha fazla zayıflamaya, parçalanmaya ve aşağılanmaya sevk etmiştir. Bugün Yahudiler için koşuşturan ve rollerini bekleyen tüm ülkelerin, ümmete karşı Yahudilerle iğrenç işbirliğine kadar uzanan kara bir tarihleri vardır. Dolayısıyla Yahudilerin bu tarihten beri bize bıraktığı şey, ümmetin öfkesi, onun üzerindeki üstünlüğü, kalplerin kanaması ve rejimlerin iğrençliğinin ifşa olmasıdır. Ancak bu, aşağılık vatancılık ve milliyetçilik serabının arkasında soluyanlara, uzun zamandan beri ümmeti kandıranlara ve ümmetin üzerine, bölücü ve aşağılık projeleri ile cesur barış serabını dayatanlara indirilmiş bir şamardır!!  

Maskenin düşmesi ve ifşa olması, ümmet için bir hayır olup Allah’ın izniyle yeniden kalkınacak ve Müslümanların yöneticilerinin, Yahudilerin ve Haçlı Batı’nın ümmetin bağrına saplanmış hançerler olduklarını daha iyi idrak edecektir. İşte ümmet, on yıllardır MOSSAD’ın bizleri gözetlemesi, Yahudi liderlerin İslam ülkelerinde dolaşıp eğlenmeleri ve siyasi, güvenlik, ekonomik, sosyal ve kültürel hayatının alanlarında ümmetle savaşmanın detayları konusunda Müslümanların yöneticileriyle ittifak etmeleri için ülkelerimizin kapılarını açan yöneticilerinin komplolarını işitmekte, görmekte ve farkına varmaktadır… Ama aptal normalleşenler için bir teselli yoktur. 

Örneğin Mısır’da, onunla Yahudi varlığı arasında sözde barış anlaşmasının başlamasından bu yana Yahudiler her düzeyde Mısır’ı ihlal ettiler, Sisi’nin kendilerine vermesinin ardından onun petrol ve gazını çaldılar ve Mısır’a satmaya başladılar, büyük petrokimya ve giyim fabrikalarına egemen oldular, aynı şekilde tarımı yok ettiler, vizesiz bir şekilde Sina’ya girdiler, binlerce turist seyahat ettiler, binlerce Mısırlı genç onların yanında çalıştılar, onlarla evlendiler ve bunun dışında daha birçok şey yaptılar. Sözde terörizmle ve özellikle Kuzey Sina’da İslam’ı ve Müslümanları kastettikleri şeyle savaşmak için aralarındaki güvenlik ve askeri anlaşmalardan bahsetmeye bile gerek yoktur. Bu, İslam’a karşı ilan edilen ihanet silsilesinde sadece buz dağının görünen kısmıdır. Gizledikleri ise bundan daha da kötüdür ki bu da, Ürdün, Mısır, Türkiye ve diğer ülkelerde Yahudi varlığıyla ilişki kuranlardır. Dolayısıyla tamamı, aynı şekilde dinlerine ve ümmetlerine ihanet etmektedirler. Zira Allahu Teala, şöyle buyurmaktadır: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاء بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِين فَتَرَى الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ يُسَارِعُونَ ف۪يهِمْ يَقُولُونَ نَخْشٰٓى اَنْ تُص۪يبَنَا دَٓائِرَةٌۜ فَعَسَى اللّٰهُ اَنْ يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ اَوْ اَمْرٍ مِنْ عِنْدِه۪ فَيُصْبِحُوا عَلٰى مَٓا اَسَرُّوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ نَادِم۪ينَۜ َ “Ey iman edenler, Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden her kim ki, onları dost edinirse; o da, onlardandır. Şüphesiz ki Allah, zalimler güruhunu hidayete erdirmez. Kalplerinde hastalık bulunanların “Başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz” diyerek onların dostluklarını kazanmaya çalıştıklarını görürsün. Belki de Allah müminlere katından bir fetih veya başka bir başarı getirir de onlar içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olurlar.” [Maide 51-52]

Yahudilerin ve Batı’nın normalleşmeden elde ettikleri en önemli kazanımları nelerdir?

Yahudilerle normalleşmek haram ve büyük bir münker olmasına ve bunun arkasında, şeri olarak herhangi bir muhtemel maddi kazanımlar olmamasına rağmen, Yahudilerle normalleşen ülkelerin aynı şekilde işlemiş olduğu cürümlerden biri de Yahudilerin kazanmış oldukları şeylere kıyasla normalleşmeden bahsedenlerin hiçbir şey kazanamayacak olmalarıdır. Zira Yahudiler, çok büyük kazançlar elde edecekler ama rejimler aşağılanma ve utançtan başka bir şey kazanamayacakları gibi zayıflık ve onursuzlukları daha da artacak, ümmetin servetleri ve yetenekleri heder olacak ve normalleşerek nefislerini ümmetin düşmanları olan Yahudilere çok ucuz ve değersiz bir şekilde satmış olacaklardır. Bizim için en büyük örnek Mısır’dır. Nitekim Haçlı Batı ve Yahudiler, hiçbir siyasi iradeleri olmadığı gibi Batı’nın ve Yahudilerin iradesine tabi olan bölgedeki sıfır varlıklarla muamele etmektedirler. La havle ve la kuvvete illa billah.

Yahudiler ve Batı’nın normalleşmeden elde ettikleri en önemli kazanımlara gelince ki bu aşağıdaki şekildedir:

1-      Yahudiler ve rejimler arasındaki iddia edilen savaş durumuna son verilmesi, “İsrail’in” güven içerisinde yaşadığı bir barışın sağlanması, onun tam olarak tanınması, onunla tam diplomatik ilişkilerin kurulması, onun ticaretine, personeline ve istihbaratına sınırların açılması ve onunla her düzeyde ilişkilerin kurulması.     

2-      Özellikle ekonomik alanda olmak üzere Yahudilere yönelik her türlü boykotun sona erdirilmesi ve ticari hegemonyasının onore edilmesi için Yahudilerin mallarının mutlak özgürlük çerçevesinde Arap ve İslami limanlara ulaşmasına izin verilmesi.

3-      Normalleşenlerin, Yahudilere zarar vermeyi düşünen ve Filistin’in kurtuluşu için çağrı yapan herkesi takip etme sözü vermeleri.

4-      Özellikle su, petrol, doğalgaz ve tarım olmak üzere bölgenin her türlü zenginliklerine hükmedilip kontrol edilmesi.

5-      Yahudilerin belki de normalleşmeden elde ettikleri en önemli kazanımı, Yahudiler ile Müslümanlar arasındaki psikolojik engelin ortadan kaldırılmasını, Müslümanların onları aralarındaki normal bir devletmiş gibi kabul etmelerini ve Yahudilerin yok edilmesi gereken kötü huylu kanserli bir vücut oldukları unutmalarını istemeleridir.  

Normalleşmenin en önemli yönleri ve alanları ise şunlardır:

1-      Diplomatik ve konsolosluk çalışma ile temsil edilen siyasi normalleşme ile ilişkilerin güçlendirilmesine, yöneticilerin karşılıklı ziyaretlerine, parlamento ve partisel ilişkilerin yanı sıra askeri ilişkilere yönelik popüler düzenlemenin yapılması.

2-      Devasa İslami Arap pazarlara ve bilimsel ve teknolojik üstünlüklerine dayalı olan (petrol, doğalgaz, ulaşım, turizm ve tarım) gibi servetlere sızmak ve işgal etmek yoluyla ekonomik normalleşmenin olması.

3-      Yahudilerin normalleşmenin tüm eklemlerinin ana direği olarak gördükleri kültürel normalleşmenin olması ve bunun için gerekli başlangıcın yapılması. Bunun amacı ise, Yahudilere yönelik düşmanlığın Müslümanların zihinlerinden söküp atmak, eğitim müfredatını değiştirmek, ortak akademik merkezler kurmak, üniversite hocaları arasında karşılıklı ziyaretler gerçekleştirmek, bilimsel, spor, sinema, televizyon, düşünce ve edebiyat konferansları için çalışmak yoluyla Müslümanlar nezdinde bunu gerçekleştirebilmek.  

Normalleşmenin kötülükleri ve tehlikeleri:

Normalleşmenin birçok kötülükleri ve tehlikeleri olup en önemlileri şunlardır:

1-      Yahudilerin kabul edilmesi için dinin normalleştirilmesi, onda uyarlamaların yapılması, onunla oynanması ve nâslarının eğilip bükülmesi. Dolayısıyla bugünden sonra onlarla cihadın ortadan kaldırılması, onların özelliklerinden, peygamberlerine yaptıklarından, bunun dışında tarihi gerçeklerin ve ümmetin bilincinin tahrif edilmesi ve azim İslami mirasının yok edilmesi gibi ümmetin akidesine ve kutsallarının konumuna yönelik tehlikelerden bahseden Kur’an surelerinin gizlenmesi.

2-      Onlarla bir arada yaşamaya ve barışa odaklanan ve ümmetin yaşam tarzını, değerlerini ve bağlılıklarını tehdit eden Yahudi kültürünün nüfuz etmesi. Dolayısıyla normalleşme, ümmet için psikolojik bir yenilgi olması için planlanmakta olup bu da din düşmanlarının medeni ve kültürel üstünlüğünün onaylanması ve ümmetin ruhunun, düşüncesinin ve vicdanının baltalanması demektir.  

3-      Büyükelçilikler, ticari ofisler, turizm şirketleri ve benzerleri yoluyla tahrip etmek ve hükmetmek için siyasi, askeri, ekonomik ve toplumsal alanlarda casusluk ve güvenliğin nüfuz etmesi.

4-      Filistin meselesini sona erdirmek ve onu, Filistin’i Yahudilere teslim etmeye devam eden bir dizi müzakereler ve tavizler yoluyla sulandırmak. Ayrıca El-Aksa’nın Yahudilerin pisliğinden kurtarılması inancını yok etmek ve Müslüman nesillerin zorla Yahudileştirilmesini sağlamanın yanı sıra Filistin’de bir barış havası oluşturmak yoluyla dünyadaki Yahudilerin buraya göç etmeye ve yatırımlarını ve sermayelerini buraya getirmeye teşvik etmek. 

5-      Yahudi varlığıyla imzalanan barış anlaşmalarının ardından Yahudilerin güvenliğinin sağlanması, özellikle sözde çevre ülkeler olmak üzere normalleşen ülkelerin askeri kapasitesinin sınırlandırılması ve izole edilmesi ve zaten parçalanmış olan Arap saflarının bireysel anlaşmalar yoluyla bölünmesi. Yahudilere, ümmet üzerinde askeri ve güvenlik egemenliği için bir giriş sağlayan şey işte budur. 

6-      Kitaplar, dergiler, filmler, radyo, televizyon aracılığıyla toplumlarımızın uyuşturulması, fesadın ve rezilliğin yayılması ve Mısır’da olduğu gibi tarıma ve sanayiye zarar vermek için nükleer radyasyonla kirletilmiş maddelerin sızdırılması.

7-      Normalleşmenin, ümmetin bilincini, onun yeniden kalkınma ve ıslah etme girişimlerini ve ümmetin kapsayıcı ve vacip olan tek projesi Hilafeti kurmasını engellemesi ve bozması.

Normalleşmenin şeri hükmü ve ona karşı koymanın nasıl olacağı:

Normalleşmenin vakıasının, mefhumunun ve tehlikesinin bu sunumunun ardından, bu husustaki şeri hükmü ve ona karşı koymanın nasıl olacağını açıklığa kavuşturmak gereklidir. Diyoruz ki: Yahudi varlığıyla normalleşmenin gereklilikleri, şeri mefhum olarak Yahudilerin Filistin’i gasp etmelerini onaylamak ve Müslümanların ilk kıblesi ve en kutsal sayılan üç mescidden birinden vaz geçmek anlamına gelmektedir. Allah’ın şu kavliyle haram kılmış olduğu Allah’a ve müminlere düşmanlık bakımından insanların en şiddetlisiyle dostluk kurulduğunu söylemeye bile gerek yoktur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاء بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ“Ey iman edenler, Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar.” [Maide-51] Dolayısıyla bu, İslam’daki en büyük cürümlerden biri olup Allah’a, Rasulü’ne ve müminlere ihanet etmektir. Zira: اَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الْيَهُودَ“insanlar içinde, müminlere en şiddetli düşman yahudilerdir.” [Mâide-82] Bütün bunlar, Yahudilerle olan ilişkilerin fiili savaş durumunda olmasını zorunlu kılıyor. Zira onlar, İslami toprakları işgal ettiklerinden dolayı ümmetin onu kurtarmak için çalışması vaciptir. Allahu Teala, şöyle buyurmuştur: وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ وَاَخْرِجُوهُمْ مِنْ حَيْثُ اَخْرَجُوكُمْ“Onları yakaladığınız yerde öldürün. Onlar sizi nereden çıkardılarsa siz de onları oradan çıkarın.” [Bakara-191] Dolayısıyla bu, uzlaşma, teslim olma ve normalleşme değildir.

Yahudilerle normalleşmek, büyük bir günah ve düşmanlıktır. Çünkü bu, gâsıp Yahudi varlığını tanımaktır. Ümmet, normalleşmeyi reddetme konusunda oybirliği içerisinde olmasına rağmen yöneticiler kötülüklerine, hainliklerine ve ajanlıklarına devam etmektedir. Bu nedenle ümmetin normalleşmeye “Hayır” demesi, normalleşmenin gövdenin bir dalı olduğunu, gövdenin koparılmasıyla birlikte doğal olarak dalın da yok olacağını ve bu gövdenin ise Filistin gaspçısı Yahudi devleti olduğunu anlaması ve idrak etmesi gerekir. Ayrıca ümmetin normalleşmeyi durdurmanın ve ona karşı koymanın, fetvayla, açıklamayla, gösteriyle, protestoyla, konferansla ve normalleşenlerin isimleri yaymakla olmayacağının da farkına varmalıdır. Keşke bunlarda bir hayır ve bir ecir olsaydı. Ancak normalleşmeyi, uygulamaya muktedir karar sahibi biri durdurabilir. Ama ümmet içerisinde böyle karar sahibi biri bulunmamaktadır. Çünkü tüm yöneticiler Yahudilerin ücretlileri olup onlara boyun eğmek için yarışmaktalar ve ümmete zerre kadar değer vermemektedirler. Dolayısıyla her bir Müslümanın, gövdeyi-Yahudi varlığını yok ederek normalleşmeyi durduracak Müslümanların Halifesi olacak bu karar sahibini ve Hilafet Devleti’ni ortaya çıkarmak için çalışması vaciptir.

Normalleşme, Balfour Deklarasyonundan başlayıp bugün aleni bir şekildeki normalleşme ihanetine kadar Sykes-Picot’un ajan rejimleri eliyle devam ettirilen yenilgiler kamusundaki yanlış bir kelimedir. Yukarıda da söylediğimiz gibi bugün normalleşmenin hızlanması ve ifşa olması hususunda meydana gelenlerde Allah’ın izniyle bir hayır vardır. Allahu Teala şöyle buyurmuştur: لَا تَحْسَبُوهُ شَراًّ لَكُمْۜ بَلْ هُوَ خَيْرٌ لَكُمْۜ“Bunu kendiniz için bir şer sanmayın, aksine o, sizin için bir hayırdır.” [Nur-11] Çünkü ümmet, mücrim Mısır, Türkiye, Ürdün, Fas, Körfez ülkeleri, Âli Suud ve diğer yöneticilerinin istisnasız ajan olduklarından emin olmalarının yanı sıra efendilerine hizmet etmek için kelimelerin yerlerini değiştiren saray mollalarının da ajan olduklarından emin olmalarının ardından, değişimdeki gerçek yol ayrımını belirlemiştir.    

Normalleşme, ümmetin düşmanları olan kafir Batı’nın, Yahudilerin, aşağılık ve ajan rejimlerin zayıflığını ifşa ettiği gibi Filistin’in kurtuluşunun yöneticiler ve onların memur oldukları rejimler yoluyla olmayacağını, bilakis Rasulümüz ve önderimiz Aleyhissalatu ve’s Selam’ın müjdelediği vaat edilen Hilafet’in kurulmasıyla birlikte fasit vakıanın değişmesiyle olacağını anlayan ve hisseden ümmetin gücünü de ortaya çıkarmıştır. ثم تكون خلافة على منهاج النبوة“Sonra Nebevi metod üzere Hilafet olacaktır.” Dolayısıyla Hilafet, Yahudi varlığını kökünden söküp atacaktır. Zira Yahudiler, Allah ile olan bağlarını koparıp din düşmanlarıyla bağlamışlardır. Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَقُلْنَا مِنْ بَعْدِه۪ لِبَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اسْكُنُوا الْاَرْضَ فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ الْاٰخِرَةِ جِئْنَا بِكُمْ لَف۪يفاًۜ“Arkasından da İsrailoğullarına, “Yurdunuzda oturun! ahiret vakti gelince hepinizi toplayıp bir araya getireceğiz!” dedik.” [İsra-104] Ve Allahu Teala şöyle buyurmuştur: فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ الْاٰخِرَةِ لِيَسُٓؤُ۫ا وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ اَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُوا مَا عَلَوْا تَتْب۪يرًا“Artık diğer cezalandırma zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine Mescid'e (Süleyman Mâbedi'ne) girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi büsbütün tahrip etsinler (diye, başınıza yine düşmanlarınızı musallat kıldık).” [İsra-7] Ömer Radıyallahu Anh’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu işittim: تقاتلكم اليهود فتسلَّطون عليهم ثم يقول الحجر يا مسلم هذا يهودي ورائي فاقتله“Yahudiler sizinle savaşacak, siz onlara musallat kılınacaksınız. O kadar ki taş: Ey Müslüman, işte bu bir Yahudidir, arkama saklanmıştır, onu öldür, diyecektir.” [Buhari rivayet etti.]

Evet, bugünün vakıası işte budur ve Allah’ın izniyle bizler Hilafet’in kurulacağı zamandayız. Bu yüzden normalleşme, ümmet için büyük bir müjdedir. Zira normalleşme, mübarek Filistin topraklarındaki diasporalarının toplanmalarının ardından Filistin’deki Yahudilerin yok olmasını yakınlaştırıyor. Böylece İslam ümmetinin orduları, dünyayı Yahudilerin pisliğinden kurtarmak için oraya müdahale edecektir. Yahudilerle normalleşmek, şeri olarak haram olup bunu hiçbir vakıa değiştiremez. Dolayısıyla Yahudi varlığıyla yapılan tüm anlaşmalar, anlayışlar ve bunlardan kaynaklanan yükümlülükler haram, hükümsüz ve batıl olup kesinlikle şeri olarak uygulanamaz. Ayrıca bu şekilde olan Müslümanların yöneticilerine itaat etmek haram olduğu gibi gelecek olan Müslümanların Halifesi onları ayaklarının altında ezecektir. Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَاللّٰهُ غَالِبٌ عَلٰٓى اَمْرِه۪ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ“Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” [Yusuf-21] 

Kaynak: El-Vai Dergisi, 414. 415. ve 416. Sayısı.

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER