Pazar, 20 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Hilafet’i Kurun: Kadınlara Adaleti Sağlayacak Olan Devleti Kurun (Birinci Bölüm)

بسم الله الرحمن الرحيم

Hilafet’i Kurun: Kadınlara Adaleti Sağlayacak Olan Devleti Kurun

(Birinci Bölüm)

Kadınların ezilmesi, kadına karşı şiddet ve kadın hakları konuları, son yüz yılda Batı dünyasını oldukça meşgul etmektedir. Ancak bu çetrefilli konu üzerindeki tartışmalar, kulislerin arkasına saklanan ve tüm sorunların nedeni olan gerçek suçluyu ele almamaktadır. Batılı kadının durumu çok kötü olup Laiklik ve küfür akidesinin kadınlara onursuz bir hayattan başka bir hayat sağlayamayacağı aşikardır. Dolayısıyla şiddet, marjinalleştirme ve kötü gözetim bunun doğal bir parçasıdır. Çünkü Batılı erkek, evlilik dışı çoklu ilişkilerle meşgul olup Batılı kadının rolü de bir yandan bedensel zevkler için bir araç ve erkeğin otoritesine boyun eğmek olarak belirlenirken diğer yandan da kadınların tepesinde bağımsızlık, güçlendirme ve eşitlik çağrıları yapılmaktadır. Nitekim bu iki çelişkinin birleşimi Batılı kadınları, normal fıtrattan vazgeçmeye ve hatta onu değiştirme noktasına varacak kadar normal fıtrat çerçevesinin dışına çıkmaya ve Batılı erkeğin rolünü tamamen ortadan kaldırmaya sevk etmektedir; dolayısıyla erkek, kadının gözetimi ve onun huzuru hakkındaki sorumluluğu almamakta, kadını iş piyasasında kendisi için bir rakip olarak görmekte ve onun kanun gücüyle kendisini güçlendirdiğini düşünmektedir. Dolayısıyla yetkililer, kadınları korumak için kıllarını dahi kıpırdatmadığından dolayı kadınlara tecavüze ve tacize yol açacak şekilde kendi varlığını kanıtlamaya çalışmaktadır. Zira Batı’da devletin, anayasanın ve hukukun rolü, “özgürlükleri” korumak ve “tüm kısıtlamalara karşı isyan etme” hakkını güvence altına almaktır. Nitekim Batılıların hedefi en büyük sayıda ve türdeki bedensel zevklere ulaşmak olduğu sürece, kadının yaratılış doğası, erkek ve kadın arasındaki, toplum ile devlet ve kadınlar arasındaki ilişkilerin şekliyle ilgili olarak maddi ilişkinin dışında toplumda belirli rollerin olması beklenemez. Güzelliği için sömürülen Batılı güzel kadın, Batı toplumunun ve iktidardaki rejimin gözünde arzu duyulan bir kadındır. (Amerikan başkanlarının hikayeleri ve kadınları taciz etme skandalları gibi.) Bu nedenle Batılı kadınların kıyafetlerinin soyulması, cinsel özgürlük ve maddi kazanç düşüncesinin kadınlarla ve arzu edilen özgürlüğün de bedeninin istismar edilmesiyle ilişkilendiren Batılılar için temel odak noktası olmuştur. Dolayısıyla bu durumun, kadının, toplumun ve devletin bundan yararlanma hakkıyla yakından alakası vardır. Bu yüzden kadına yönelik, taciz, tecavüz ve şiddet, doğal fıtrattan sapmaya yol açsa bile kadına bir çıkar aracı olarak bakan Laik Kapitalist sistemin gözünde bir suç değil aslında bir eğlence olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla bugün Batılı kadınları, güç ve baskı iddiasında bulunan ve intikam almak istediği erkekle aynı maaşı almak için savaşan bir erkek fatma olarak görüyoruz -ki aynı zamanda bu kadın, erkek tarafından taciz edilen ve anneliğe layık görülmeyen bir kadındır.- Diğer yandan da Batılı toplumlarda, erkekliği ve onun gerçek anlamlarını terk etmiş efemine erkeği görmektesiniz…

Kapitalist bir devlet için şayet amaç maddi kazançlar etmek ve bedeli de insanın normal fıtratını yok etmekse, bu çelişkiler gayet doğaldır. Sonra da bu anormal pislikleri, ilerleme, modernlik, düşünce özgürlüğü ve haklar olarak adlandırıp başkalarına ihraç etmeye ve bunlara karşı çıkan herkesi suçlu sayan kanunlar çıkarmaya çalışmaktadır. İşte Batılı nesiller, “Yeni Dünya Düzeni” altında müstehcenlikleri ve sapkınlıkları miras almaktadırlar.

Batılı medya, bu konuları ele almamakta ve tecavüze uğrayan, uyuşturucu ve alkol bağımlısı, fuhuşta çalışan, açlık derecesinde yoksul olan, hasta, evsiz ve koca, baba veya bir yöneticinin gözetimi olmaksızın terk edilen kadınların sayılarını önemsemediği gibi kürtajla alınan fetüslerin ürkütücü sayılarına da önemsememektedir. Bu istatistikleri sadece kadın kuruluşlarının ve derneklerin internet sitelerinde araştırabilirsiniz. Dahası bir politikacı, bir “devrimci” ve bir insan hakları aktivistinden oluşan bir model ortaya çıkarılmakta ve milyonlarca ezilen kadın görmezden gelinmektedir!

Kadın sorunlarıyla “ilgilenen” ve kadın haklarını, anayasa ve yasalardaki statülerini ihmal edenler için “ceza listesine” ülkeleri dahil eden Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’dur. Şayet bu hakları okursanız, bunların Laiklere hizmet eden ve dünya ülkelerinde tekrarlan haklar olduğunu, kadının yeniden işgücü piyasasındaki rolünün, erkeklerle eşitlik, siyasi haklar ve cinsel özgürlüğünün bir özeti olduğunu, kadınların kendilerine değer veren ve saygı duyan sevgi dolu bir ailede, kendilerini kollayan ve ev dışında çalışırken taşıyamayacağı maddi yükleri ve çabaları kendisinden talep etmeyen bir toplumun altında istikrarlı bir yaşam sürmeleri ve zayıflığını koruyan, güzelliğini istismar etmeyen, dahası icat ediciliğe ve nesillerin eğitimine kapılarını açan bir devletin gölgesinde güvende hissetmeleri gibi pratik olarak ihtiyaç duydukları şeylerle hiçbir ilgisi olmayan “haklar” olduğunu görüsünüz. Zira dikkatler, dünya çapındaki kadınların acılarını ve elemlerini istismar ederek maddi kazanımlar ve medya görselliği elde etmek için siyasi konulara odaklanmıştır. Bu arada kaynaklar, dernek çalışanlarının maaşlarına ve “adil davrandılar ve haklarını elde ettiler denilerek” Kapitalist ideolojinin çıkarlarına hizmet eden ve Laik müfredatı yayan kadınların yerleştirilmesine harcanırken vakıa zemininde toplum, baba ile kızı arasında normal bir ilişki kurmasına teşvik edilmemektedir. Aksine devlet, toplumu cinsel özgürlükleri kullanma konusunda serbest bırakmakta, bunları korumak için yasalar koymakta ve babanın itiraz veya sorgulama hakkı bulunmamaktadır. Batı medyası, Batı ülkelerinde yayılan ve genellikle bireyler tarafından sosyal medya üzerinden aktarılan bu hassas konuları tartışmamaktadır. Dolayısıyla büyük ya da küçük olsun Batılı kadınlara yönelik işlenen bu suçlar, hesap sorulmaksızın “cinsel özgürlük” olarak geçiştirilmektedir. Zira suçun suçluya karşı ispatlanabileceği ve yargının elinde yasal sorumluluğa ve hesap verebilirliğe tabi tutulabileceği belirli bir tanım yoktur. Nitekim 23/01/2022 tarihinde RT web sitesinde Amerika’daki okullarda çocuklara yönelik cinsel tacizle ilgili şu çok üzücü haber gibi: (“Bu benim kızım!”… Bir Amerikalı, kızının maruz kaldığı cinsel saldırı nedeniyle yürekten ağlıyor ama yetkililer hiçbir şey yapmıyor!

Okul idaresi, kızın babasına ve suça hiçbir ağırlık vermediği gibi babanın kızı için duyduğu üzüntüyü dile bile getirmemiştir… Batı’da bir baba ile kızı arasında normal bir ilişki olması beklenemez! Batı’daki kocaya gelince; istediği zaman onu şeytanlaştırmak için yasayı kullanabilen karısına bakmakta hiçbir rolü yoktur. O halde bu Batılı kadın, nasıl kadınlar için bir rol model olabilir ki?! Nitekim bazı başarıları inkâr etmesek de ama bu kadın, ahlaksızlığın peşinden koşan ve iğrenç şeyleri yapan onursuz bir hayat yaşıyor ve iman dolu bir hayatı yaşamıyorsa başarıların ne faydası var ki? Batı ülkelerindeki intihar sayılarına bir göz atalım, onların içerisinde çalışma hayatında çok başarılı olan kadınların olduğunu göreceksiniz. Ancak onlar, rahiplerin, Romalıların, Hintlilerin ve dünyadaki İslam öncesi cehaletin baskısından Kapitalizmin iğrenç cehennemine kadar Batı’daki kadınların yaşadığı zorlu modern yaşama ayak uyduramayacaklarını düşündükleri için yaşamlarına son vermeyi tercih etmişlerdir; ancak o, bu günlerde insanlığa hükmeden Laik Batılı ülkeler tarafından teşvik edilen bir modeldir. Dolayısıyla Batılı kadınlar, Laiklik ve Kapitalizm nedeniyle zulümde ilk sırada yer alsa da, Batı Müslüman kadınların da aynı yozlaşmış hayatı yaşamalarını istemekte, dünyada “kadının koruyucusu” olduklarını iddia eden İslam düşmanları ayakta kalmakta ve Müslüman kadınların öldürülmesine, yerinden edilmesine, şiddete ve baskıya maruz kalmasına ve başörtüsü takmalarının engellenmesine sessiz kalmaktadırlar. Aksine diğer kâfir ülkeler, özgürlükler adı altında bunları yapmaya teşvik etmektedirler.

Devam edecek…

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Gâde Muhammed Hamdi - Sudan

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER