- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
El-Raye Gazetesi
Türkiye Rejiminin Araçları İle İslam Davetini Taşıyanlar Arasındaki Yüzleşmede Yeni Bir Aşama
Üstad Ahmed el-Sûranî’nin Kaleminden
7/5/2023 tarihinde Cevlani Heyeti istihbarat servisleri onlarca Hizb-ut Tahrir gençlerine yönelik barbarca bir tutuklama kampanyası başlattı; zira Ebu Cehil’in bile haya edeceği şekilde evlere baskın düzenlediler, kadınların örtülerini açtılar ve çocukları korkuttular. Bu da devrim halkının bu aşağılık eylemi, suçlu rejimin yaptıklarına benzer bir eylem olarak nitelendirmekte tereddüt etmemelerine neden oldu.
Partinin (Hizb-ut Tahrir) çalışmasını ortadan kaldırmayı ve devrimin kararının geri alınması, cephelerin açılması ve suç rejiminin Şam’daki merkezi devrilene ve onun enkazı üzerinde İslam’ın yönetimi kurulana kadar yola devam edilmesi çağrısında bulunan hak sesi susturmayı amaçlayan bu tutuklama kampanyasının sonucunda bu kampanya, kadın ve erkeklerin de katıldığı geniş bir halkçı hareketi tetikledi. Cevlani ve onun güvenliğinin uykusunu kaçıran işte budur. Şubat 2024'ün sonlarında, Tal Hadya'li Ebu Ubeyde'nin Cevlani'nin hapishanelerinde öldürülmesinden sonra, hareket genişledi ve diğer devrimci gruplar da hareketin sabitelerini belirleyen halkçı gösterilere katıldılar. Bu sabitelerin başında Cevlani ve onun genel şebbiha aygıtının devrilmesi gelmektedir. Bu hareketlenme ile karşı karşıya kalan Cevlani, baskı, korkutma ve tutuklamaktan başka bir yol bulamadı; hatta Hizb-ut Tahrir dışında harekete güçlü bir şekilde dahil olan ve onun sabitelerini benimseyen devrimci şahsiyetleri de tutukladı.
Cevlani, aylarca baskı uygulamasının ardından, Devrimci Hareket Topluluğu olarak adlandırılan grubun düzenlediği gösterilerin sıklığını azaltarak İdlib ve Halep kırsalının çeşitli bölgelere yayılan halkçı hareketin ivmesini zayıflatabileceğini düşünmüştü ancak Hizb-ut Tahrir gençlerinin düzenlediği gösteriler, özellikle de kadın hareketi, sürekli ve kalıcı bir ivmeye sahipti ve bir gün bile durmadı ve devrimi destekçilere ve garantörlere satan bağlantılı tüm liderler ile birlikte Cevlani’nin gücünün ve otoritesinin tabutuna çakılmış bir çivi gibiydi.
Cevlani’nin devrilmesi çağrısında bulunan hareketin bir kısmının gerilemesinin ve Hizb-ut Tahrir’in yeniden ön plana çıkarak harekete etkin bir şekilde liderlik etmesinin ardından Hizb-ut Tahrir, siyasi ve askeri kararın geri elde edilmesinin yanı sıra yaygın bir kamuoyu haline gelen rejime karşı cepheler açılması fikrinigündeme taşıyınca bu da Cevlani’yi sahte bir savaş ilan etmeye sevk etti. Ancak onun yalanı ve kamuoyunu yanılttığı ortaya çıkınca, o ve çalışanları yeniden yüzleşme seçeneğinden başka çarelerinin olmadığını düşündüler ki bu, çağlar ve zamanlar boyunca tiranların ve firavunların bir alışkanlığıdır.Bu nedenle onun istihbarat aygıtı, hareketi sona erdirmek ya da zayıflatmak ve sadık mücahitlerden oluşan güç ehlinin gösteri meydanlarındaki özgür insanların haykırışlarına icabet etmesini engellemek için umutsuz bir girişimle Hizb-ut Tahrir gençlerini takip etmeye ve tutuklamaya geri döndü.
Böylece son zamanlarda Hizb-ut Tahrir gençlerinden, hareketin önde gelen şahsiyetlerinden bir kısmı tutuklandı: Tıpkı Elbu Şaban kabilesinin simalarından biri olan ve ikinci kez tutuklanan Şeyh Ahmed Abdul Cevad'ın, Halep'in kuzey kırsalındaki hareketin önde gelen simalarından ve Ebu Zendin sınır kapısının açılmasını engellemek için El Bab'da oturma eylemi çadırı kuran protestoculardan biri olan Üstad Munir Nasır'ın tutuklanması gibi. Ayrıca 22/11/2024 tarihinde, Termanin beldesinden avukat Muhammed Şerif'in tutuklanmasının -ki bu onun ikinci tutuklanmasıdır- yanı sıra diğer bazı partinin gençleri de tutuklanmış olup diğer bazıları da takip edilmektedir. Dolayısıyla genel şebbiha aygıtının, gençleri havadan takip etmek için uçak kontrol noktaları ve pusular kurması, güvenlik baskısının yeniden ön plana çıktığını göstermektedir.
Belki de Cevlani ve çalışanları, güvenlik çözümlerine, tutuklamalara ve tacizlere aldırış etmeksizin kendisine davet ettiği hak üzere sebat eden küresel ideolojik bir partiyle karşı karşıya kalacaklarının farkında değillerdi. Zira parti, Allah’ın ipine sımsıkı sarılarak, Allah’a tevekkül ederek, Allah Subhanehu ve Teala’nın gücüne güvenerek, O’nun yardımına inanarak ve gözlerini Allah’ın rızasına ve O’nun sadık kullarını destekleyeceğine dikerek Şam’ın merkezindeki suç rejimini devirme hedefini gerçekleştirmek için, Şam’daki ümmetin halkçı ve askeri çabalarını seferber ettikten sonra Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti yeniden kurmak için çalışmaya devam etmektedir.
Ümmetin hareketiyle yüzleşmek zordur ve kaybetmeye mahkumdur; hele de bu hareket, duruşunda kararlı, Allah'tan başka hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayan, kurtuluş yolunu gören ve Allah Subhanehu ve Teala tarafından hak ettikten sonra zaferi gerçekleştirmek için ümmetin arasında ümmetle birlikte çalışan ideolojik siyasi bir partinin liderliğindeyse.
Batıl ne kadar yayılır ve güçlü olursa olsun, özellikle Allah’ın dostlarına ve (hayırda) önde olanlara zulmetmek ve eziyet etmek için gücünün zirvesine çıktığında hezimete uğraması ve yok olması kaçınılmazdır; işte o zaman Allah’ın yardımı gelecek ve Allah zalimi güçlü bir şekilde yakalayacaktır.
Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: إِنَّ اللهَ لَيُمْلِي لِلظَّالِمِ حَتَّى إِذَا أَخَذَهُ لَمْ يُفْلِتْهُ “Hiç şüphesiz Allah zalime mühlet verir. Onu yakalayınca da kaçmasına fırsat vermez.” [Müttefekun Aleyh]