Cumartesi, 19 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/21
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

(Hizb-ut Tahrir Emiri Celil Âlim Ata İbn Halil Ebu Raşta Tarafından Facebook Sayfası Takipçilerinin “Fıkhî” Sorularına Verilen Cevaplar Silsilesi)

Soru-Cevap

Horasanlıların Şeyhi el-Kaffâl el-Mervezî

Mustafa el-Makdisî’ye

Soru:

Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekâtuh.

Şahsiyet kitabının birinci cildinin 477. sayfasında “İslam Fıkhının Gerilemesi” başlığı altında şu metin geçmektedir (içtihat kapısının kapalı olduğunu söyleyen el-Kaffâl gibiler.) Ancak ben bu alim hakkında araştırma yaptım ve iki kişiden başka birini bulmadım ki onların siretlerinde de içtihat kapısının kapanmasına çağrıda bulunduklarını görmedim. Bu iki alim, el-Kaffâl eş-Şâşî ve el-Kaffâl el-Mervezî’dir. Kitapta kastedilen âlim kimdir?    

Allah sizi hayırla mükafatlandırsın.

Cevap:

Ve Aleykumselam ve Rahmetullahi ve Berekâtuh.

1- Sorunuzun, İslam Şahsiyeti’nin birinci cildinde “İslam Fıkhının Gerilemesi” başlığı altında geçenle ilgili bölüm şu şekildedir: (… Hatta Müslümanlara içtihad kapısını kapatmaya kadar vardılar. İçtihadın caiz olmadığını söylediler. Hatta içtihad ehliyetine haiz, âlimlerden birçoğu içtihat etmeye ve kendilerine müçtehid dedirtme cesaretini gösteremediler. Bu gerileme H. Dördüncü asrın sonlarında başladı. Ancak başlangıcından H. altıncı asrın sonları ile yedinci asrın başlarına kadar yine de biraz ilerleme vardır. İçtihat kapısının kapalı olduğu söyleyen el-Kaffâl gibilerin zamanına kadar müçtehidler ve alimler vardır.)

2- El-Kaffâl açısından olana gelince; bazı kaynaklarda el-Kaffâl lakablı, sorunuzda geçtiği gibi iki kişi değil üç kişi geçmektedir ki onlar şunlardır: 

a- Siyeru Alamin Nubela’da şöyle geçmektedir (16 / 283)

(Allâme İmam el-Kaffâl eş-Şâşî, lügat usulü fakihi, Horasan âlimi, Ebu Bekir Muhammed İbn Ali İbn İslamil İbn eş-Şâşî eş-Şafii el-Kaffâl el-Kebir olup Mâverâünnehir’de zamanının imamı ve tasniflerin sahibidir. Hâkim şöyle dedi: Mâverâünnehir halkı içinde usulü en iyi bilen ve hadis öğrenimi için en çok yolculuk yapan kişidir. Şeyh Ebu İshak “Tabakât”’da, otuz altı yılında vefat ettiğini söylemiştir. Bu apaçık bir vehimdir. Zira Hâkim, eş-Şâşî’nin ölümünü üç yüz altmış beş yılının sonu olarak tarihlendirmiştir. Ebû Saad Semânî’de bu şekilde rivayet etmiş ve onun iki yüz doksan bir yılında doğduğunu eklemiştir. Şöyle dedi: Onun hiç kimsede bir benzeri olmayan birçok musannefleri vardır, fakihler arasında güzel tartışmayı tasnif eden ilk kişidir, Usulu’l Fıkıh kitabı vardır, “Şerhu Risâle’ye” sahiptir ve Şafii fıkhının Mâverâünnehir’de yayılmasını sağlamıştır. Semânî şöyle dedi: Ebu Bekir, “Delâilü’n Nübüvve” kitabı ile “Meḥâsinü’ş Şerîa” kitabını tasnif etmiştir…)     

Onun hakkında Ṭabaḳâtü’ş Şafiiyye’de şöyle geçmektedir:

(Ebu Bekir Muhammed İbn Ali İbn İslamil İbn eş-Şâşî el-Kaffâl el-Kebir, mezheplerin bayraktarlarından ve Müslümanların imamlarından biridir. İki yüz doksan bir yılında doğmuştur… Şeyh Ebu İshak, onun hiç kimsede bir benzeri olmayan birçok musannefleri olan bir imam olduğunu, fakihler arasında güzel tartışmayı tasnif eden ilk kişi olduğunu, Usulu’l Fıkıh üzerine güzel bir kitabı olduğunu ve “Şerhu Risâle’ye” sahip olduğunu söylemiştir.  Ayrıca Şafii fıkhının Mâverâünnehir’de yayılmasını sağlamış ve Hâkim şöyle demiştir: Mâverâünnehir halkı içinde -yani kendi zamanında- usulü en iyi bilen ve hadis öğrenimi için en çok yolculuk yapan bir kişidir. El-Halîmî şöyle dedi: Şeyhimiz el-Kaffâl, zamanının alimleri arasından karşılaştıklarımın en bilgilisiydi. Nevevî Tehzib’inde şöyle demiştir: El-Kaffâl eş-Şâşî’den bahsedildiği zaman kastedilen budur, el-Kaffâl el-Mervezî geçtiği zaman o küçük olandır… Şâşî’nin tasniflerinden bazıları şunlardır: Delâilü’n Nübüvve, Meḥâsinü’ş Şerîa ve büyük bir cüz ve büyük bir tefsir olan Edebü’l Kazâ’dır. Zilhicce ayında üç yüz altmış beş yılında ölmüştür…)

b- Siyeru Alamin Nubela’da şöyle geçmektedir (17 / 405): 

( Allâme büyük İmam el-Kaffâl, Şafii Şeyhi Ebu Bekir Abdullah İbn Ahmed, İbn Abdullah el-Mervezî el-Horasânî’dir. Kilit işinde o kadar ustaydı ki aletleri ve anahtarlarıyla dört tohum ağırlığında bir kilit bile yapmıştır. Otuz yaşına geldiğinde aşırı bir zekaya sahip olduğunu fark etmiş, fıkıh ilmini çok sevmiş ve fıkıhta mükemmel bir duruma gelinceye kadar okumayı kabul etmiş ve onunla ilgili şöyle bir darbımesel olmuştur; o, fıkıhta Horasanlıların metodunun sahibidir. Fakih Nasır el-Amri şöyle demiştir: Ebu Bekir el-Kaffâl zamanında ondan daha fakih kimse yoktu ve ondan sonra da onun gibisi olmayacaktır. Biz şöyle deriz: O, insan suretinde bir melektir… Ebu Bekir Semânî “Emâli’nde” şöyle demiştir: Fıkıhta, ezberde, takvada ve zühdde zamanının tek kişisiydi. Onun mezhepte, zamanında hiç kimsenin sahip olmadığı etkileri vardır. Ayrıca Şafii mezhebindeki edepli metodu, arkadaşlarının kendisinden taşıdığı en sağlam ve en çok araştırılan metot olmuş, fakihler ülkelerinden onun yanına gitmişler ve onun sayesinde imam olarak çıkmışlardır. Cumade'l Âhir ayında dört yüz on yedi yılında doksan yaşında iken ölmüştür. O yaşta olduğu halde (her şeye) kulak verirdi. Çünkü o, hem yaşlılığında hem de öncesinde işitiyordu.)

Onun hakkında Tabakâtü'ş Şafiiyye’de şöyle geçmektedir:

(Abdullah İbn Ahmed İbn Abdullah el-Mervezî Celil İmam Ebu Bekir el-Kaffâl es-Sagîr (fıkıhta) Horasan metodunun şeyhidir. Kendisine kilitçi denilmektedir.  Çünkü daha önceleri kilit işi yapıyordu, imalatında çok usta biriydi, hatta aletleri ve anahtarlarıyla dört tohum ağırlığında bir kilit bile yapmıştır Otuz yaşına geldiğinde zeki olduğunu fark etmiş, fıkıh üzerine okumayı kabul etmiş, Şeyh Ebu Zeyd ve diğerleri onunla ilgilenmiş, örnek alınan bir imam olmuş, Horasan halkı ondaki bu özelliği anlamış, ondan hadis dinlemiş, onu konuşmuş ve ona yazdırmışlardır… Ebu Bekir Semânî Emâli’nde, Ebu Bekir el-Kaffâl’ın fıkıhta, ezberde, takvada ve zühdde zamanının tek kişisi olduğunu, onun mezhepte zamanında hiç kimsenin sahip olmadığı etkileri olduğunu, Şafii mezhebindeki edepli metodu, arkadaşlarının kendisinden taşıdığı en sağlam ve en çok araştırılan metot olduğunu söylemiştir… Cumade'l Âhir ayında dört yüz on yedi yılında doksan yaşında iken vefat etmiştir. Tasniflerinden bazıları şunlardır; iki cilt olan Şerhu’t Telhîs, bir cilt olan Şerhu’l Fürû, büyük bir ciltten oluşan ve çok faydalı olan Fetva Kitabı.)

c- Zerkalî’nin Â’lemi‘de şöyle geçmektedir:

(Muhammed İbn Ahmed İbn Hüseyin İbn Ömer, Ebu Bekir eş-Şâşî el-Kaffâl el-Fârıkî, lakabı Fahru’l İslam Mustazhirî: Kendi zamanında Irak’da Şafiilerin başıdır… Meyyafârikîn’de doğmuştur. Bağdat’a gitmiş, normal okulda öğretmenlik yapmış (504 yılında) ve ölümüne kadar devam etmiştir… Kitaplarından birisi „Hılyetu'l Ulemâ Fî Marifeti'l Fukahâ“ olup -Mustazhirî olarak bilinmektedir.- Çünkü kendisi İmam Muztazhir Billeh için „el-Mutemed‘ini“ tasnif etmiş ve kendi şerhi gibi olmuştur, „eş-Şâfî“ Şerhu Muhtasar el-Müzeni ve „el-Fetâve“ -eş-Şâşî’nin fetvaları olarak bilinir- ve „el-Umdetu Fî Fürû eş-Şafiiyye“ ve benzerlerini de tasnif etmiştir…)   

Onun hakkında Tabakâtü'ş Şafiiyye’de şöyle geçmektedir:

(Muhammed İbn Ahmed İbn Hüseyin İbn Ömer, Fahru’l İslam Ebu Bekir eş-Şâşî. Meyyafârikîn’de Muharrem ayında dört yüz yirmi dokuzda doğmuştur. Meyyafârikîn’de, Şeyh Ebu Muhammed‘in öğrencisi Kadı Ebu Mansur et-Tûsî’den ve Sahibu’l İbâne Ali el-Kâzerûnî‘den fıkıh dersleri almıştır. Et-Tûsî ayrılıp kendi ülkesine dönünce Bağdat’a gitmiş ve Şeyh Ebu İshak eş-Şîrâzî ile ilgilenmiş, onu tanıyıncaya ve dersinde muîd (medreselerde müderrisin verdiği dersi arkadaşlarına tekrar eden ve müderrise yardımcı olan öğretim elemanı) oluncaya kadar takip etmiş ve İbnü’s-Sabbâğ’ın Şâmil’ini okumuştur. Heybetli, saygıdeğer, alçakgönüllü ve takvalı biri olup gençliğinde çok takvalı olmasından dolayı Cüneyd lakabıyla anılırdı. Şeyhinin ölümünden sonra mezhebin başkanlığı onunla son bulmuş ve Bağdat’da Nizamiye’de bir buçuk yıl ders vermiştir. Zehebî şöyle dedi: Eş’ari ve Sûfi biriydi… Şevval ayında beş yüz yedi yılında vefat etmiş ve Şeyhi Ebu İshak ile birlikte aynı kabre defnedilmiştir. Onun yanına defnedildiği de söylenir… İki cilt halinde el-Hılye adlı kitabı vardır, kitabın içerisinde alimlerin birçok ihtilafı zikredilmiştir ve onu Halife Muztazhir Billeh için tasnif etmiştir. Bu nedenle Mustazhirî lakabı ile anılmaktadır.  Delilleriyle fürûları içeren bir ciltlik et-Terğib Fi’l İlm adlı kitabı ve muhatasar olarak el-Umdetu adlı kitabı vardır…)    

Yani el-Kaffâl lakabıyla anılan Şafii fakihlerinden üçü işte bunlardır:

- Birinci ve onlardan en önce olanı: El-Kaffâl eş-Şâşî el-Kebir (H. 291 - 365), Muhammed İbn eş-Şâşî el-Kaffâl Ebu Bekir’dir. Mâverâünnehir’de bir şehir olan (Şâş)’a nisbet edilir…   

- İkincisi el-Kaffâl el-Mervezî (H. 327 - 417), Abdullah İbn Ahmed İbn Abdullah Ebu Bekir’dir. el-Kaffâl el-Mervezî „Mim ve vavın fethadır“ olarak bilinmektedir. „Merv-u Şahcân‘a“ nisbet edilir ve kilitçi lakabıyla anılmaktadır. Çünkü mesleği çilingir işi yapmaktı. Belki de kendisinin el-Kaffâl eş-Şâşî el-Kebir’den (Ö: H. 365) ayırt edilmesi için „el-Kaffâl es-Sağir“ olarak adlandırılmıştır…O, Şafii’de fakihtir. Şafiilerden Horasanlıların Şeyhidir. İlk zamanlarda kilit işi yapıyordu. Otuz yaşına geldiğinde ilimle meşgul oldu. Hatta ona şehirlerden öğrenciler geliyor, ondan icazet alıyorlar ve hoca oluyorlardı. Sicistan’da vefat etmiştir. Tasniflerinden biri, fıkıhta (İbnü'l-Haddâd’a ait Şerḥu‘l Fürû‘dur).       

- Üçüncüsü el-Kaffâl el-Mustazhirî (H. 429 - 507), Muhammed İbn Ahmed İbn Hüseyin İbn Ömer Ebu Bekir Fahru’l İslam eş-Şâşî, el-Kaffâl el-Fârıkî olup Mustazhirî olarak bilinmektedir. -Diyarbakır’da meşhur bir şehir olan- Meyyafârikîn’de doğmuştur. Şafii fakihidir… Ebu İshak eş-Şîrâzî’yi takip etmiştir. Tasniflerinden birisi: Hılyetu'l Ulemâ Fî Mezâhibu’l Fukahâ“ olup bunu İmam Muztazhir Billeh için tasnif etmiştir. Bu nedenle Mustazhirî lakabıyla anılmaktadır…Bu, üçüncü el-Kaffâl olup tüm kaynaklar onu el-Kaffâl lakabıyla zikretmemiş, bilakis bunu Â’lemi‘de Zerkalî olarak zikretmişlerdir. 

3- Kendisine içtihat kapısını kapattığına dair isnatta bulunulan kişiye gelince; o, Horasanlıların şeyhi olan el-Kaffâl el-Mervezî’dir ve buna dair deliller şunlardır:   

a- Hâşiyetu’l Attâr (2 / 423) Alâ Şerhi’l Celâl el-Mahallî Alâ (Cem’i’l-Cevâmi Abduvahhâb İbn Ali Taceddîn es-Subki, ölümü H. 771): ( Musannif, babasının mutlak müçtehit derecesine ulaştığını iddia etti. Terşîhi et-Tevşîh’de şöyle dedi: Şeyh İmamın mutlak içtihat derecesine ulaştığını iddia ettiğiniz şeyi söylersen bu, Gazali’nin el-Vasît’deki, dönem bağımsız bir müctehidden yoksun olmuştur sözüyle reddedilmiştir. Bu sadece ona özgü değildir. Bilakis Horasanlıların Şeyhi el-Kaffâl ondan önce gelir. Râfi ve Nevevî, el-Vasît’ten onu zikrederek onun hakkında sessiz kalmışlardır. Dedim ki, bu söze baktım, onun hakkında düşündüm bana öyle geliyor ki ondan önce kim geldiyse, yargının yükünü yerine getirecek bir bir müçtehitten yoksun olduğunu kastetmişlerdir…)       

b- İmam Zerkeşi (Ö: H. 794) el-Bahr’da şöyle demiştir: (Gazali’nin sözüne gelince; dönem bağımsız müçtehidden yoksun olmuştur. Dolayısıyla Horasanlıların Şeyhi el-Kaffâl ondan önce gelir. Şöyle denildi: Yargıyı yerine getirecek bir müçtehit kastedilmektedir. Nitekim muhakkik alimler, bunu arzu etmişlerdir ve onların zamanında genel olarak onun dışında başka takip edilecek biri yoktu. Nasıl olur da bir asırda yargı bir müçtehitten yoksun olabilir. El-Kaffâl kendisine es-Subra hakkında soran birine şöyle demiştir: Şafii mezhebi hakkında mı yoksa bende olmayan bir şey hakkında mı soruyorsun? Ve şöyle demiştir; o, Şeyh Ebu Ali ve el-Kâdî el-Hüseyin’dir: Biz Şafi mezhebini taklit edenler değiliz. Bilakis görüşlerimiz onun görüşüyle örtüşüyor…)

4- Yukarıda geçenler, içtihat kapısını kapatanın Horasanlıların şeyhi el-Kaffâl’a atfedildiğini ve onun da el-Kaffâl el-Mervezî (H. 327 - 417) olduğunu ortaya koymaktadır. Veya en azından o dönemin müstakil bir müçtehitten yoksun olduğunu, yani kendinden önce bir müçtehide tabi olmadığını ortaya koymaktadır… Her ne kadar içtihadı yasakladığı açık olmasa da!   

Ancak dikkat çekici olan içtihat kapısını kapattığına dair kendisine isnat edilen el-Kaffâl el-Horasanî’nın işinin kilitçi olması ve onda mahir olmasıdır… Belki de onun bu kilit işini yapmasının, kendisine atfedilen içtihat kapısını kapatmasıyla örtüşmesi garip bir tesadüf olabilir! Ona içtihat kapısını kapattığının isnat edilmesi kilit işini yapması mı yoksa sırf bir tesadüf mü bilmiyorum! Bu şekilde söylüyorum. Çünkü yukarıda Zerkeşi’ye ait el-Bahr’da geçtiği gibi o, Şafii mezhebinden olduğu halde içtihat yapıyordu. Zira aynı kaynakta şöyle geçmektedir: (El-Kaffâl kendisine es-Subra hakkında soran birine şöyle demiştir: Şafii mezhebi hakkında mı yoksa bende olmayan bir şey hakkında mı soruyorsun? Ve şöyle demiştir; o, Şeyh Ebu Ali ve el-Kâdî el-Hüseyin’dir: Biz Şafi mezhebini taklit edenler değiliz. Bilakis görüşlerimiz onun görüşüyle örtüşüyor…)   

Her şeye rağmen umarım sorunuzun cevabı için bu kadarıyla yeterli olmuştur.

Kardeşiniz                                                                                                                      H. 26 Şaban 1439

Ata İbn Halil Ebu Raşta                                                                                                  M. 12/05/2018

Cevaba, emirin aşağıdaki web sitesinden bağlanabilirsiniz:

http://archive.hizb-ut-tahrir.info/arabic/index.php/HTAmeer/QAsingle/3871/

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER