Pazar, 20 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Sorular Cevaplar

İskandinav Ülkeleri ve Kur’an-ı Kerim’in Yakılması
Erdoğan’ın Körfez Turu

Birincisi: 31 Temmuz 2023 tarihinde El Cezire sitesinin bildirdiğine göre, “Polisin olaya izin vermesinin ardından iki kişi, Stockholm’deki İsveç parlamentosu önünde Kur’an-ı Kerim’i yaktı. İslam İşbirliği Teşkilatı, video konferans yoluyla düzenlediği olağanüstü toplantısında İsveç ve Danimarka’daki bu tür saldırıları kınadı... Haziran 2023’ün sonlarında Salwan Momika ve Salwan Necm isimli şahıslar, Stockholm’ün merkezindeki bir caminin önünde düzenledikleri bir gösteride önce Kuran’ın üzerine bastılar, ardından Kuran-ı Kerim’i yaktılar.” Bu eylemler, İslam’a ve Müslümanlara olan içsel nefretlerinden mi kaynaklanıyor yoksa bu iğrenç eylemlerin perde arkasında siyasi incelikler var mı?

Cevap: Kâfir ülkeler, siyasetçileri ve istihbarat servisleri, nefislerinin derinliklerinde aşırı kin ve düşmanlık besliyorlar, her yerde Müslümanlara zehir kusuyorlar... Fakat bu kinin bilinmesi, gelişimi ve küfür memleketlerinde bölgeden bölgeye farklılık göstermesi, birçok detayı gerektiriyor. Bu detayların ve Müslümanlara karşı kurulan siyasi ve istihbarat entrikalarının farkında olunması kaçınılmazdır. Bu detaylar şöyledir:

1- İskandinav ülkelerinin tarihine ve siyasi zihniyetinin oluşumuna iki şey yön vermiştir: Birincisi, katıksız bir Avrupa ülkesi olmaları. İskandinav ülkeleri, Avrupa’nın en kuzeyinde yer alırlar. O yüzden 8-11. yüzyıllara kazar uzanan ve Avrupa’da büyük güçlerin ortaya çıkmasından önce İskandinav halklarının altın dönemi olarak adlandırılan “Vikingler” döneminde İskandinav ülkeleri, sadece çevre ülkeleri kolonileştirmişlerdir. Kuzeybatı Avrupa’da İngiltere, Doğu Avrupa’da Rusya, Orta Avrupa’da Almanya süper güç olarak belirince, İskandinav ülkeleri balinaların önündeki küçük balıklar gibi olmuşlardır. Bu nedenle İngilizlerin komşu Norveç’te, Rusların komşu Finlandiya’da, Almanların komşu Danimarka’da etkileri artmıştır. İskandinav ülkelerinin merkezinde yer alan İsveç’e gelince, bir ölçüde bağımsızlığını korumuş ve hatırı sayılır bir ordu inşa etmişti. Bu yüzden diğer İskandinav ülkelerine oranla büyük güçlere bağımlılığı çok daha azdı. Ancak 2. Dünya Savaşı öncesi döneminin süper gücü olduğu için İngiltere’nin, tüm İskandinav ülkelerinde en büyük etkiye sahip olması normaldi. Rusya ve Almanya’yı burada etkili aktör olmaktan dışlamıştır.

2- İskandinav ülkeleri, İslam dünyasına uzak coğrafi konumlarının bir sonucu olarak, Osmanlı Devleti’nin yıkılmasından sonra İslam dünyasını sömürgeleştiren ve Müslümanlarla sürtüşmeye giren Avrupa ülkeleri arasında yer almamışlardır. Danimarka, bunun küçük bir istisnasıdır. Dolayısıyla İskandinav ülkeleri, Müslüman ülkeleri sömüren Avrupa ülkeleri ile Müslümanlar arasındaki düşmanlıktan büyük ölçüde uzak durmuşlardır. Iraklılar, Suriyeliler ve Somalililer gibi son zamanlarda Müslümanların bu yumuşak başlı ülkelere göçlerinde gözle görülür bir artışın olmasının nedeni işte budur. Bu ülkelerin özellikle İsveç’in Müslüman göçmenlere olağanüstü misafirperverlik göstermesi, bu ülkeleri, ülkelerinden kaçan Müslüman göçmenlerin tercih ettiği bir yer haline getirmiştir. Ancak bu pek uzun sürmemiştir, özellikle de Müslümanların saf ve temiz yaşam tarzı, İsveç’i ve bu İskandinav ülkelerini ve hatta genel olarak Avrupa’yı etkisi altına almaya başladıktan sonra. Müslüman olanların sayısı artmış, camiler çoğalmış, helal gıda marketleri belirmiş ve dalga çığ gibi büyümüştür, hatta “başörtülü Avrupalı kızlar” manzarası ortaya çıkmıştır. Müslümanlara olan saygıları artmak yerine bu ülkelerin Müslümanlara olan nefretleri harekete geçip büyümüştür! Çocuk koruma bahanesiyle Müslüman çocukları ailelerinden alan ünlü sözde İsveç Sosyal Hizmetler Kurumu’nun tiksindirici eylemleri belirmiştir! Daha sonra bu ülkelerde Türkiye, Irak ve Mısır gibi bazı ülkelerin bayraklarını ve Kuran-ı Kerim’i yakan Müslümanlara karşı aşırılık yanlısı örgütlerin yuvaları oluşmaya başlamıştır. Öncesinde Müslüman karşıtı kampanyalar yürütülmüştür. Bu kampanyaların en önemlisi, İslami sembollere hakaret üstüne hakaret yönelten karikatür kampanyasıydı. Örneğin 2005 yılında bir Danimarka gazetesi, Müslümanlara ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e hakaret içerikli bir karikatür yayınladı. Kötü şöhretli Fransız hiciv gazetesi “Charlie Hebdo” da 2006 yılında aynı karikatürü tekrar yayınladı ve Müslümanları provoke üstüne provoke etti. Ayrıca “İslamofobi” denilen yani İslam’a karşı yayınlar yapan aşırı sağcı akımlar ortaya çıktı…

3- İsveç ve Danimarka’da Kuran’ı Kerim’in yakıldığı bu son İslam düşmanlığı dalgasında, iki şey göze çarpıyor: Birincisi: Danimarka’daki aşırı sağcı “Hard Line” partisinin lideri Danimarkalı siyasetçi Rasmus Paludan’ın, İsveçli yetkililerin gözetiminde İsveç’teki Türk büyükelçiliğinin önünde ilk kez Kur’an-ı Kerim’i yakması. (22.1.2023 Euronews Arabi) İkincisi: Irak kökenli aşırılık yanlısı bir Hristiyan’ın, Kurban Bayramı sırasında bir caminin önünde Kuran’ı Kerim sayfalarını yırtması, ayakkabılarını silmesi, içine domuz pastırması koyduktan sonra da Kuran’ı Kerim’i ateşe vermesi. Ardından İsveç ve Danimarka’da sahte ifade özgürlüğü adı altında peş peşe Kuran’ı Kerim yakıldı! Sanki bu iki nokta, İsveçliler tarafından değil, İsveçli olmayanlar tarafından bunların yapıldığını ve İsveç Anayasası’ndaki bir boşluğun bu amaçla kullanıldığını gösteriyor. Devlet bu eylemleri kınıyormuş gibi görünse de anayasada öngörülen düşünce özgürlüğünü bahane ederek eylemleri engelleyemeyeceğini açıklamıştır...

4- Bu eylemlerin özellikle Türkiye’ye yönelik olduğu unutulmaması gerekir. İlki, Türk büyükelçiliği önüne gerçekleşmiş, ardından Kur’an-ı Kerim’le birlikte Türk bayrağı da ateşe verilmiştir. Belki de Amerika’nın verdiği tepki, bu eylemlerle neyin amaçlandığını göstermektedir: “ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, günlük basın brifingde gelen bir soruya yanıt olarak şunları söyledi: “İki şey söylememe izin verin... Bu daha önce duymadığınız bir şey değil. Dini metinlerin yakılmasının ve tahrip edilmesinin saygısız ve incitici olduğunu, yasal olabilecek bir şeyin her zaman uygun olacağı anlamına gelmediğini sürekli dile getirdik... Bu nedenle bu konuda açıklama yapmayı İsveç hükümetine ve güvenlik güçlerine bıraktıklarını belirten Sözcü, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak genel olarak, İsveç’i mümkün olan en kısa sürede NATO’ya kabul edebilmemiz için Macaristan ve Türkiye’ye İsveç’in katılım protokolünü gecikmeden onaylama çağrısı yapmaya devam ediyoruz... İsveç’in geçen yıl NATO’nun Madrid Zirvesi sırasında Finlandiya ve Türkiye ile imzaladığı üçlü mutabakat anlaşması kapsamındaki taahhütlerini yerine getirdiğine inanıyoruz...” (29.06.2023 CNN Arapça)

5- Dikkatlice incelendiğinde Kuran’ı Kerim’in yakılmasına yönelik bu günahkâr eylemler dalgasının, öncelikle İslam’a ve Müslümanlara karşı süregelen canice kinin bir parçası olduğunu görürüz. Ayrıca Türkiye’yi kışkırtarak İsveç’in NATO’ya katılım sürecini sekteye uğratmayı amaçlıyor. Belki de bu eylemleri planlayanlar, Türkiye’nin eninde sonunda Amerika’nın İsveç’i NATO’ya dahil etme arzusuna boyun eğeceğini ve bunu, Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya için bir başka stratejik kayıp haline getireceğini biliyordur. Bu arzuyu yerine getirmek için Cumhurbaşkanı Erdoğan, 11 Temmuz 2023 tarihinde Litvanya’da gerçekleşen NATO zirvesinde İsveç’in NATO’ya katılımı konusunu TBMM’ye götürmeyi, yani NATO’ya katılımını onaylamayı kabul etmiştir. Yaşananlarda Yahudi varlığının iki açıdan parmağı olduğu göz ardı edilemez: Birincisi, İsveç’te ikamet eden ve Kur’an-ı Kerim’i yakan Iraklı mülteci, bir MOSSAD ajanıdır. “İran İstihbarat Bakanlığı Pazartesi akşamı yaptığı açıklamada, İsveç’te Kur’an-ı Kerim yakan Silwan Momika’nın İsrail MOSSAD ile bağlantısının olduğunu doğrulayan güvenilir bilgilere ulaştığını duyurdu... İran bakanlığı, resmi IRNA ajansında yayınlanan açıklamasında, “Edinilen bilgilere göre Momika 2019 yılında MOSSAD’da görev almaya başlamıştır. Irak halkına ve İslam ümmetine ihanetin karşılığı olarak Siyonistlerden İsveç vatandaşlığını talep etmiş ve bu talebi kabul edilmiştir.” ifadelerine yer verdi. (10.07.2023 el-Arab el-Cedid) Kuran’ı Kerim’i yeniden yakan diğer kişi ise, onun arkadaşı ve akrabasıdır. İkincisi, özellikle Netanyahu ile hala görüşmeyi kabul etmeyen Biden ile Netanyahu arasında yaşanan gerilim ışığında İsveç’in NATO üyeliğini sekteye uğratarak Rusya’yla flört etmek.

6- Son olarak, Müslümanların kutsallarının uluslararası çatışma arenasında çiğnenmesi acı verici! Müslümanların yöneticileri ve örgütleri uykuda. En iyileri ne semirten ne de açlığı gideren kınamaları allayıp pullayan kimselerin yöntemidir. Mukaddesatı ve kutsalları çiğnemenin, düşmana şeytanın vesvesesini unutturacak kadar şiddetli bir savaşı gerektirdiğini anlamayan aklı başında bir insan var mıdır? İskandinav ülkeleri gibi zayıf ulusların, anayasaları ve yasalarındaki çürük bir argümanı ileri sürerek İslam ümmetinin duygularını umursamamaları, dolayısıyla Müslümanların en kutsal şeyini yakmaları gerçekten acı verici... Müslümanların, Allah’ın indirdikleriyle hükmeden, Allah yolunda cihat eden ve Allah’ın şeriatına hak ettiği değeri veren bir halifesi oluncaya kadar bu durumun böyle devam edeceğini bilmeliyiz... O zaman bu zayıf ülkelerden, hatta sözde büyük ülkelerden hiçbiri Müslümanların kutsallarına zarar verme cesaretini gösteremeyecektir... Sadece o kimsenin cezalandırılmasıyla yetinilmeyecek aynı zamanda onu koruyan ve barındıran ülke veya ülkeler de cezalandırılacaktır.

وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنْقَلَبٍ يَنْقَلِبُونَ“Zulmedenler, hangi dönüşle döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.” [Şuara 227]

........................

İkincisi: 25 Temmuz 2023’te Emarat Al Youm sitesinin aktardığına göre, “Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta 3 Körfez ülkesine yaptığı geziyi “çok başarılı ve verimli” olarak nitelendirdi. Erdoğan, Pazartesi akşamı televizyonda yaptığı bir konuşmada, iş dünyasından kalabalık bir heyetle Körfez’e düzenlediği gezinin dış politika alanında “çok önemli bir adım” teşkil ettiğini kaydetti.

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, 17-19 Temmuz 2023 tarihlerinde beraberinde 200’den fazla iş adamı ve önemli isimlerle birlikte Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne bir ziyaret gerçekleştirdi... Bu ziyaretin amacı nedir? Oysa Körfez ülkeleri, uluslararası siyasi ilişkiler açısından Türkiye’den farklı bir yol izlemektedir. Yoksa bu ziyaretin nedeni, salt ekonomik saikler mi? Çünkü Türk ekonomisi, gözle görülür bir şekilde yüksek enflasyondan mustariptir. Teşekkürü bir borç biliyor, şükranlarımı sunuyorum.

Cevap: Bu soruların cevabını açıklığa kavuşturmak için aşağıdaki hususlara bir göz atacağız:

1- Erdoğan’a 200’den fazla iş adamı ve önemli isimlerin eşlik ettiği bu ziyaret, Türkiye’nin ekonomik kriz yaşadığı, enflasyon oranlarının rekor seviyelere ulaştığı ve Türk lirasının sürekli değer kaybettiği bir döneme denk geliyor. Dolayısıyla bu ziyarette ekonomik konular ön plana çıkmıştır. Bu ziyarette yatırımdan sanayiye, savunmadan sağlığa, yenilenebilir enerjiden uzay sanayisine kadar birçok alanda 18 anlaşma ve ortak bildiriye imza atıldı. Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri arasında 50,7 milyar dolarlık bir anlaşma imzalandı.

2- Türkiye ekonomik kriz yaşıyor ve fiyatlar sürekli artıyor. Resmi rakamlara göre Türkiye’de enflasyon yüzde 40 civarında seyrediyor ama resmi olmayan rakamlara göre enflasyon yüzde 100 seviyelerini aştı. “Çarşamba günü yayınlanan resmi verilere göre, Türkiye’de enflasyon Haziran ayında yıllık bazda yüzde 38,2’ye gerileyerek 18 ayın en düşük seviyesine geriledi. “Bağımsız” Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG)’a göre ise, yıllık enflasyon yüzde 108,5 olarak hesaplandı...” (05.07.2023 El Cezire)

3- Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, Mayıs 2023 seçimleri öncesinde doları belirli seviyelerde tutabilmek için piyasaya yüklü miktarda dolar pompaladı. Bu durum Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin önemli ölçüde erimesine yol açtı. 28 Mayıs seçimlerinde 19,90 seviyelerinde olan dolar, şu an 27 seviyelerinin biraz altında seyrediyor. Böylece yılbaşından bu yana TL’nin dolar karşısındaki değer kaybı yüzde 28’i geçti. “Yetkililer ve bankacıların, Merkez Bankası’nın para birimini desteklemek için artık rezervlerini kullanmayacağını söylemesinin ardından Salı günü erken saatlerde Türk lirası dolar karşısında 26,10 ile yeni bir rekor seviyeye ulaştı. Lira daha sonra 26.05 bandında seyretti ve böylece yılbaşından bu yana yüzde 28’den fazla değer kaybetti...” (27.06.2023 Arabi21)

4- Dolayısıyla Erdoğan, bütçe açığı, kronik enflasyon ve TL’nin değer kaybı ile mücadele etmek için yatırım ve finansman açısından bu ziyarete çok büyük umut bağlamıştır. “Bloomberg’de yer alan bir analizde, Erdoğan’ın konvansiyonel olmayan ekonomi politikaları yüzünden ülkeye yatırım yapmaktan kaçınan Batılı yatırımcılar açığını kapatmak için Arap dünyasındaki petrol zengini ülkelerle ilişkileri geliştirmeye çalıştığı kaydedildi... (21.07.2023 aposto.com/)

5- Körfez ülkeleri ile ilişkileri kolaylaştırmak amacıyla Mehmet Şimşek Maliye Bakanı olarak atanmıştır. Erdoğan, İngiltere ve Körfez’deki yatırımcılarla iyi ilişkilere sahip olan ve daha önce görevden aldığı Mehmet Şimşek’i 28 Mayıs 2023 seçimlerinin ardından Maliye Bakanı olarak atadı. Etibank bursu ile İngiltere’deki Exeter Üniversitesi’nde yüksek lisans gören Şimşek, Londra’da ekonomist, stratejist ve uluslararası kuruluşlarda yönetici olarak çalıştı... Maliye Bakanı olarak atanmasıyla Avrupa’dan para çekilmesi ve İngiltere’nin Türkiye’ye yönelik eleştirilerinin azaltılması amaçlanıyor. Bu nedenle Mehmet Şimşek Haziran ayında Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni ziyaret etti. İngiltere’de finans çevrelerince tanınan ve finans kurumlarında çalışmış olan Mehmet Şimşek, Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde üst düzey görüşmeler gerçekleştirdi. “Geçen ay Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan da körfez ülkelerine ziyaretler gerçekleştirmiş ve “ekonomik iş birliği fırsatlarını” değerlendirmişti. Ekonomi yönetiminin yaptığı bu ziyaretlerin, Erdoğan’ın Körfez turunda yapılacak anlaşmalara zemin hazırlama amacı taşıdığı tahmin ediliyor...” (17.07.2023 www.indyturk.com/) Dolayısıyla Erdoğan’ın ziyareti, ekonomik zemin hazırlandıktan sonra gerçekleşmiştir.

6- Ankara, Kasım ayında yüklü miktarda borç ödemesi yapacak. Dış borç ödemelerini yapabilmesi için Kasım ayına kadar dış kaynak bulması gerekiyor. Bu yüzden dış kaynak arayışı için Körfez’deki yatırımcılara yöneldi. “JPMorgan, Türkiye’nin 2023 Temmuz-Ekim dönemi için aylık dış borç ödemelerinin 2,4 ila 3,5 milyar dolar arasında değişeceğini söyledi. Banka, Aralık 2023 ile Mart 2024 arasında ödenmesi gereken ağır dış borç ödemeleri olduğunu belirtti.” (07.06.2023 www.bloomberght.com/)

7- Dolayısıyla Erdoğan’ın Körfez turunun arkasındaki ekonomik nedenler, siyasi nedenlere göre daha ağır basıyor. Atlantik Konseyi’nin internet sitesinde yer alan bir makale de bunu doğruluyor. “Atlantik Konseyi tarafından yayınlanan makalede, kıdemli araştırmacı Serhat S. Çubukçuoğlu ve Mouza Hasan Almarzooqi, “Türkiye’nin Körfez ülkeleriyle bağlarını güçlendirmeye tekrar ilgi duymasının ardındaki temel mantığın, sermaye akışını çekmek ve son yirmi yılda ekonomik büyüme sağlayan bir lider olarak Erdoğan’ın mirasını sürdürmesi.” olduğunu söyledi.” (21.07.2023 www.atlanticcouncil.org/)

8- Erdoğan’ın açıklamalarında da bu görülüyor: “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ile BAE arasındaki ticaret hacminin 10 milyar doları bulduğunu belirtti ve BAE’nin Türkiye’nin bölgedeki en önemli ticari ve ekonomik ortaklarından biri olduğuna dikkat çekti. Erdoğan, BAE ziyaretinde çeşitli alanlarda toplam değeri 50,7 milyar doları bulan 13 anlaşmaya imza atıldığını kaydetti...” (25.07.2023 Emarat Al Youm)

9- Ezcümle, Erdoğan’ın Körfez turu öncelikle ekonomik amaçlıdır. Ziyaretin enflasyonu düşürmek, TL’nin konumunu iyileştirmek ve dolayısıyla ekonomiyi yeniden dengelemek gibi salt ekonomik güdüden kaynaklandığını söylersek yanlış söylemiş olmayız... Bütün bunlar açıkça gösteriyor ki Müslüman ülkelerdeki gerçeklik, birliklerinin gerekliliğinden bahsetmektedir... Bu ülkelerin görünür görünmez zenginlikleri, halklarına yeterlidir, yoksulluklarını giderecek ve statülerini yükseltecektir... Şayet bunun bilincinde olsalardı, Allah’ın kardeş kulları olurlar ve gerçekten tek bir ümmet, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet olurlardı.

كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ“Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah’a inanırsınız.” [Al-i İmran 110]

H.16 Muharrem 1445
M.03 Ağustos 2023

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER