Bir kez daha Kenya, Pazar gecesi Lamu Adasının Güney Batısındaki Mpeketoni kasabası acımasız bir saldırı ile sarsıldı. Saldırıda, 50'den fazla kişinin öldüğü bildirildi. Bu, geçen Eylül ayında meydana gelen Westgate kuşatmasından beri en büyük saldırıdır. Güvenlik kurumlarına ve genel olarak hükümete sorulması gereken soru şudur; bu vahşete daha ne zamana kadar tanık olacağız?

Bu katliam, hükümetin insanların kanı ve malını koruma konusunda başarısız olduğunun bir işaretidir. Bu durum, vatandaşların kalplerinde korku meydana getirdi. İnsanlar, artık mağazalara, restoranlara ve diğer kamusal alana gitmekten çekiniyorlar. Güvenlik yetkililerinin gururla konunun üstünde durduklarını ve vatandaşların korkmasına neden olacak herhangi bir durumun söz konusu olmadığını söylemeleri ne acı ve hüzün vericidir! Bu, eylemden ziyade laf ebeliği yapan laik liderlerin gerçek bir portresidir. Hatta muhalefet liderleri bile gerçek bir çözüm ortaya koymaktan ziyade bu tür güvenlik sorununu siyasi malzeme olarak kullanıyorlar, dolayısıyla yöneticilerin takip ettiği yolun aynısını takip ediyorlar. Bu nedenle laik rejimler içindeki mevcut güvenlik kurumları, halkın değil sadece liderlerin güvenliğinden sorumludur. İşin daha da ilginci, seçim gününde güvenlik görevlilerinin halkın barış içinde oy kullanabilmelerini sağlamak için nasıl seferber olduklarını görüyoruz.

Evet, gerçekten bu, kendi vatandaşları birbirlerini katlederken, böbürlenerek vatandaşlarının can güvenliğinden sorumlu olduğunu söyleyen İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri de dâhil olmak üzere laik rejimlerin gerçek bir görüntüsüdür. Ayrıca bu iki ülke, kendi insanlarını öldürürken, bu katliamlardan Müslümanları sorumlu tutmadı mı? Gerçekte, zayıf ulusların kaynaklarını yağmalayan Batılı ülkeler, sırf bu yüzden halkları yok etmek için savaş çıkarmadılar mı? Biz, Kenya'nın artık bu yönde ilerlediğini görüyoruz.

Biz, laik hükümetler altında yaşayan vatandaşların karşı karşıya kaldığı birçok sorunun kaynağının güvensizlik olduğunu belirtiyoruz. Biz, açıkça sadece Hilafet Devleti altında insanların kanı, dini ve malının korunacağını ve muhafaza edileceğini söylüyoruz. Çünkü Hilafet Devleti, güvenliği halkın temel ihtiyaçlarından biri olarak görüyor ve ne pahasına olursa olsun bundan kendisinin sorumlu olduğunu düşünüyor.