14 Haziran 2022 Salı günü, Al-Jumhuriya gazetesi web sitesinde “Hockstein: Lübnan’ın önerileri müzakerelere ivme kazandırıyor” başlığı altında bir haber yayınladı. Bu açıklama, Amerikalı arabulucu Amos Hochstein’ın, Lübnan ile Yahudi varlığı arasında kıta sahanlığı ile ilgili ABD destekli “Al Hurra” televizyonuna verdiği özel röportajdan bir alıntı. Röportajda mübarek toprak Filistin gaspçısı Yahudi varlığının Kariş gaz sahasındaki hak iddiası gibi hassas konu işleniyor. Alıntılar, yozlaşmış otorite ve Lübnan’daki partilerin tutumunu bilmek için yeterli. Hochstein’ın Mart 2022’deki ilk ziyaretinde bazı önerilerde bulunduğu biliniyor. Bu önerilerin neler olduğu kamuoyuna yansımadı. Ancak Hochstein’ın bu röportajda sarf ettiği sözler, bu önerilerin neler olduğunu gösteriyor. Konunun hassasiyeti nedeniyle otorite tüm bu süre boyunca sessiz kaldı zira seçimler vardı.

Hochstein, “İyi haber şu ki, aynı zamanda (yetkililerden) Lübnan’ın geleceği için gerçek olan seçenek üzerinde net bir konsensüs olduğunu anladım... Müzakerelerin hangi esas üzerinden ilerlemesi ve adım atılmasına ilişkin bazı önerilerde bulundular. Görüştüğüm Lübnanlı üç lider – Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Meclis Başkanı- ekonomik krizle direkt bağlantılı olan enerji krizinin çözülmesi gerektiği konusunda hemfikir.” dedi.

Hochstein hangi tavizlerden bahsediyor? 29. Hat Lübnan kıta sahanlığı içinde yer alıyorsa, bir kimsenin bundan feragat etme hakkı var mı? Alışılmadık bir şekilde Lübnan’ın yozlaşmış politikacılarının konsensüs sağladığı gibi yoksa 29. Hat Lübnan kıta sahanlığı içinde yer almıyor mu? 29. Hat, müzakere hattında yer alıyor. 11 yıl önce Birleşmiş Milletler’e verilen mektupta, 29. Hattın değil 23. Hattın Lübnan kıta sahanlığı içinde yer aldığı belirtildi. O halde Lübnan’ın verdiği yeni taviz ne? Şimdiye kadar gaz içerdiği teknik olarak kanıtlanmayan Kana gaz sahasındaki vaatler, yanılsamalar ve sloganlar karşılığında Blok 8’de mi ödün verilecek? Tüm rakamlarıyla bu hatlar, yerleşik gerçeklerdir, Amerika ve gaspçı Yahudi varlığının çıkarlarının bir ürünü değil.

Özellikle Lübnan ordusu teknik ve lojistik ekibinin 29. Hat ile ilgili sağlam bir dosya hazırladığını belirtmesi üzerine Lübnan ile 29. Hattı görüşüp görüşmediği sorulduğunda, Hochstein şunları söyledi: “Lübnan tarafının hazırladığı en güçlü dosya, başarılı olabilir. Başarılı çözüm, yasal olarak en iyi davaya sahip miyim, en iyi konumda mıyım, haklı olmak istiyor muyum düşüncelerini bir kenara bırakmaktır. Çünkü bazen haklı olabilirsin ama kanıtlayamazsınız... Burada iki taraf var. Taraflar, diğer tarafın hakkına karşılık benim hakkım ne konusuna odaklanmak yerine hepimizin üzerinde uzlaşabileceği yaratıcı fikirler nelerdir konusuna yoğunlaşmak zorunda. Düşünce bu temel üzerine oturtulmalı. İstediğim her şeyi alamayabilirim, ama şu anda aldığımdan çok daha fazlasına aldım. Lübnan örneğinde, bu hiçbir şey.”

Evet, ey Lübnan halkı! -Hochstein’a göre - iflas ettiğiniz için 29. Hattın hakkınız olduğu düşüncesinden vazgeçmelisiniz. Sorun, haklı olup hakkınızı savunmanız değil, 29. Hattın Lübnan’ın doğal bir uzantısı olduğunu kanıtlayan tüm teknik çalışmalara rağmen sessiz kalmanızdır! 29 Hat sizin hakkınız, karşı taraf onu kendi hakkı olarak görüyor. Ey Hochstein! Hakkı olduğunu söylediğin tarafın işgalci, gaspçı bir düşman olduğunu yoksa unuttun mu? Evet öyle. Düşman Yahudi varlığı Amerika, Avrupa ve tüm dünyaya tutunsa da Müslüman ülkelerde bir işgalci ve davetsiz misafir olarak kalacaktır. Aralarında sınır olmayan bu yapay sınırlar, sen ve senden önceki sömürgecilerin, ordusuna hizmet ettiğin ve varlığını empoze etmeye çalıştığı işgalcinin bir ürünü!

Belki de Hochstein’ın atıfta bulunduğu tek gerçek şudur: Özgür Yurtsever Hareket lideri Gebran Bassil’in “Kariş’e karşı Kana” ilkesine yönelik tutumu sorulduğunda, “... Bence her şey slogandan ibaret değil... Zor olduğunu biliyorum çünkü insanlar sloganları sever. İşlerin sanıldığından daha karmaşık olduğunda hiç şüphe yok.” yanıtını verdi.

Bu konuda size şunu söylemekte fayda var: Haklısın ama aynı zamanda yalancısın. Bu yozlaşmış ve bozguncu siyasi sınıf ve partileri, boş slogan ve kibirden başka bir şeye sahip olmadılar ve asla sahip olmayacaklardır. Çarpık ve yozlaşmış iktidar koltuğunu korumak ya da kritik anlarda Lübnan ve Suriye halklarına karşı kullanılan bir silahı muhafaza etmek karşılığında pazarlık edemeyecekleri, satamayacakları ve ödün vermeyecekleri hiç bir şey yok.

Ey yozlaşmış otorite! Ey sözde toprak ve egemenlik savunucuları! Kariş yukarıda da söylediğimiz gibi tüm sloganlarınızı ve sloganlarınızdan kalanları deşifre etmiştir. Amerika’nın bölgedeki gazın durumunu dizayn etme ve üzerindeki hâkimiyetini sağlamlaştırma projesinde hızla ilerliyorsunuz. ABD, bölgedeki gazı özellikle dünyadaki mevcut gaz krizinde, bölge ve dünyadaki çıkarları için bir silah olarak kullanacaktır. Büyüğünüz Biden, daha önce seleflerinin yaptığı gibi bu muazzam serveti düzenlemek ve taşımak için bölgeye bir ziyaret gerçekleştirecek.

Ama size ve arkanızdaki efendilerinize diyoruz ki: Kıta sahanlığını belirleyin, planlayın ve her taraftan platformlar ve sondaj gemileri getirin. Yakında pişman olacaksınız. O gün Allah Subhânehu ve Teâlâ çalışanlara zafer bahşedecektir. Hayali sınırları ortadan kaldıracaklar, ülkeleri ve halkları Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafetin gölgesi altında birleştireceklerdir. Hilafet, sizin ektiğinizi biçecek, Müslümanların zenginliklerini Allah Azze ve Celle’nin emrettiği şekilde harcayacaktır. Allah, bu zenginlikleri bu ülkeye bahşetmiş ve onları Hilafeti emanet etmiştir.

عَسَى رَبُّكُمْ أَن يُهْلِكَ عَدُوَّكُمْ وَيَسْتَخْلِفَكُمْ فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرَ كَيْفَ تَعْمَلُونَ “Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı helak eder ve onların yerine sizi yeryüzüne hâkim kılar da nasıl hareket edeceğinize bakar.” ^{[Âraf 129]}