Maliye Bakanlığının son raporu, cari mali yılın ilk altı ayında halktan alınan vergilerin yüzde 44 olduğunu, aynı dönemde petrol ve gaz ithalatı ile yerli üretimin yüzde 20’ye sonra 10’a gerilediğini ortaya koydu. Bajwa-İmran rejimi, sessiz sedasız bazı kalemlerdeki vergi oranını önemli ölçüde arttırdığı için insanların servetleri büyük oranda hortumlandı. Soruyoruz, nasıl bir refah devletidir ki zengin-fakir ayrımı yapmadan aynı vergi oranını uygulaması sonucu fakir insanları intihara sürüklüyor. Karaçi’de bir çekçek sürücüsü olan Muhammed Safder ve eşek arabası ile eski eşya alıp satan İbrahim Haidry, bakkal borçlarını ödeyemedikleri ve çocuklarını şiddetli soğuktan koruyacak elbise satın alamadıkları için kendilerini yaktılar.

Bu nasıl bir baskıcı rejimdir? Vergi koyarken bir insanın çocuklarını besleyip besleyemeyeceğini, barınak sağlayıp sağlayamayacağını göremiyor mu? 2019-20 bütçesinde baskıcı dolaylı vergilerin, 3500 milyar rupi olması bekleniyor. Bu, toplam gelir hedefinin yüzde 62’sine tekabül ediyor. Mian Mansha, Malik Riyad ve en son çekçek sürücüsü Muhammed’e aynı oranda dolaylı vergiler uygulanıyor. Bu dolaylı vergiler, yoksul kişilerin gelirinin büyük bir bölümünü alıp götürürken, zenginleri pek etkilemiyor. İslam’da vergi, ihtiyaç halinde bir kereliğine mahsus zenginlerden alınır. Hatta bu vergiler bile cihat, askeri sanayi, yoksul, miskin, yolcular, memur maaşları, yollar, hastaneler, okullar, camiler gibi karşılanmasını Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın ümmete farz kıldığı belli konuları finanse etmek için alınır. Ki bunlar, kıtlık, sel veya acil durumlarda gerekli hususlardır. İşin en ironi olanı, son altı ayda toplanan vergilerin yüzde 57’si, Allah Subhânehu ve Teâlâ ile Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e savaş açmak anlamına gelen faizi ödemelerine gidiyor. Dolayısıyla İslam’da yoksul kişi, doğrudan veya dolaylı olsun hiçbir vergi ödemez. Çünkü devletin ekonomi politikası, Kuran’ın şu ayeti etrafında döner:

كَيْ لاَ يَكُونَ دُولَةً بَيْنَ الأَغْنِيَاءِ مِنْكُمْ “Ta ki içinizdeki zenginler arasında elden ele dolaşan bir devlet olmasın.”^{[Haşr 7]}

İslam’a göre bir Müslümanın hayatı, serveti ve onuru kutsaldır; ihlal edilemez, şeri bir neden dışında birinin servetini almak, zulümdür, hırsızlığa benzer. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Veda Haccında şöyle buyurdu:

إِنَّ دِمَاءَكُمْ وَأَمْوَالَكُمْ وَأَعْرَاضَكُمْ عَلَيْكُمْ حَرَامٌ كَحُرْمَةِ يَوْمِكُمْ هَذَا فِي بَلَدِكُمْ هَذَا فِي شَهْرِكُمْ هَذَا“Kanınız, malınız, ırzınızın aranızda haram oluşu sizin bu gününüz, bu ayınız ve bu şehriniz gibi haramdır.”^{[Müttefikin aleyh]}

Bugün Pakistan’da vergilerin yüzde 90’ı zorla tahsil edilmektedir, haramdır. Baskıcı ve sömürücü kapitalist sistem Pakistan’da tamamen fiyaskoya uğradı. Bu kapitalist sistem, medya sahiplerinden, gerçek devlet kodamanlarından, yozlaşmış generallerden, Amerikan ajanı politikacılardan, borsacılardan ve üst düzey avukatlardan vergi almaz. Dahası gayrimenkul kodamanları, mahkemeler -Yargıtay- aracılığıyla haklarında açılan yolsuzluk davasını düşürüyorlar. Bu sistem, güçlü insanlar önünde diz çökerken, yoksullara diş bilemektedir. Bu baskıcı sistem şuan ölüm döşeğinde, gömmek için tek bir darbe gerekiyor. Onu gömecek olan askeri subaylardır. Hilafet kurmak için Hizb-ut Tahrir’e nusret verdiklerinde, milyonlarca insanın övgüsünü ve duasını alacaklardır.