1 Şubat günü Rahil-Navaz rejiminin Enformasyon Bakanı düzenlenen bir basın toplantısında hükümetin ekonomiye yeni bir ruh kattığını iddia etti. Bakan, hiç de inandırıcı olmayan çeşitli istatistiklerle de bu iddiasını kanıtlamaya çalıştı. Borsadaki yükseliş trendi, yabancı sermaye ve dış rezervlerin artışı, petrol fiyatlarındaki düşüş, rejimin başarılı ekonomik politikaların sonucu olarak lanse edildi.

Gerçek şu ki önceki hükümetler gibi mevcut rejim de IMF denetimi altında aynı kapitalist sistemi uyguluyor. Ki bu sistem, son zamanlarda kapitalizmin beşiği Batıda bile büyük ekonomik krizlere neden oldu. Amerika, Avrupa ve Japonya'nın ulusal borçları GSYİH daha yüksek çıktı. Zenginler için vergi indirimine gidildi. Yoksullara da artırıldı. Adaletsiz servet dağılımı nedeniyle zengin ile yoksul arasındaki gelir farkı görülmemiş seviyelere ulaştı. Bu gerçeklik "Biz %99'uz" ve "Wall Street'i işgal et" sloganı altında Avrupa ve Amerika'da kapitalist sisteme karşı gösterilere yol açtı. Geçen yıl İngiltere'de çokuluslu altı şirket, 14 milyar Sterlin kazandı. Ama bunun yalnızca yüzde 0,3 vergi olarak ödedi. Bu uçurum Oxfam'ın raporunda yayınlandı. Ki 2016 yılında dünya nüfusunun sadece %1'nin dünya servetinin yarısını sahip olacakları belirtiliyor. 2014 yılında Amerikan Başkanı Obama Birliğin Durumu konuşmasında "Amerikan rüyası yok oluyor" dedi. 2015 konuşmasında ise insanların servetlerinde artan vergi oranlarına dikkat çekti.

Pakistan'ın reel ekonomik durumu nedeniyle her gün bir kaç çocuk açlık yüzünden Thar'da ölüyor. Ülke genelinde devlet hastanelerinde vantilatör olmadığı için yeni doğan bebekler ölüyor. Ailelerin yeterli parası olmadığı için çocuklarını özel hastaneye götüremiyorlar. Pakistan, küresel olarak buğday ve pirinç üretimi ile meşhurdur. Ama buna rağmen hâlâ nüfusunun yarısı gıda sıkıntısı ile karşı karşıya. İnsanlar gelirlerinin yüzde 80-90'nı sadece gıdaya harcıyorlar. Bundan sonra da giyim, konut, eğitim ve sağlık hizmetlerine harcayacak paraları kalmıyor. Bu ağır ekonomik sıkıntı bazı durumlarda insanları tüm aile bireyleri ile birlikte intihara zorluyor.

Borsadaki yükseliş trendi, yabancı yatırım ve rezervlerin artışı, ekonomik zenginlik için doğru göstergeler değildir. Eğer böyle olsaydı Amerika'da 2007 yılında küresel ekonomik kriz meydana gelmezdi. Çünkü o dönem Amerikan borsasının göstergeleri artış eğilimindeydi. Dolar sıkıntısı yoktu, basabilirdi. Pakistan'ın yabancı para rezervi, ihracat artışı nedeniyle artmıyor. Aksine uluslararası kredi kurumlarından kat kat fazlasıyla ödemek şartıyla alınan milyarlarca dolar borçlar nedeniyle artıyor. Benzer şekilde uluslararası piyasalarda petrol fiyatlarının düşüşü hükümet politikası nedeniyle değil. Aksine rejim, petroldeki ÖTV'yi %17'den %27'ye çıkardı. İnsanları daha da vergiye boğdu.

Pakistan ve tüm dünyanın reel ekonomiyi refaha kavuşturma rüyası, ancak İslam'ın ekonomik sistemini hayata geçirmekle mümkündür. İslam'ın ekonomik sistemi kaynakların kıtlığı diye bir şey tanımaz. Aksine onun ana hedefi, kaynaklar ve servetin adaletli dağıtımını sağlayarak yoksulluğu ortadan kaldırmaktır.