Pazartesi, 21 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/23
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Ey Müslümanlar! Kâfir-Müşrik Devletler ve Ajan Rejimin İslam İle Savaşı Karşısında Durun, Ey Güvenlik Güçleri ve Yargı İçindeki Müslümanlar! Kâfirler ve Ajan Rejimin Bu Dine Karşı Savaşında Ayak Takımı Olmayın

Yaklaşık bundan on küsur yıl önce Haçlı devleti Amerika ve onun müttefikleri, 11 Eylül olaylarını bahane ederek “terörle mücadele” adı altında 2001 yılında İslam’a karşı savaş ilan ettiler. Bu küresel bir savaştı.  Savaşın dozajı artırıldı, genişletildi. Bugün İslam dünyasındaki tek bir ülke bile bu savaştan beri değildir. Yeri geldi kâfirler, kendi adına bu acımasız savaşı yürütmek için zalim ajan rejimlerden yardım aldılar. İslam düşmanları, 1924 yılında Hilafetin yıkılışıyla birlikte Müslümanların tekrar İslami yönetime geri dönmelerini önlemek için başvurmadık komplo ve sarf etmedik çaba bırakmadılar. Ümmet, demokrasi, monarşi, laik cumhuriyet, İslam Cumhuriyeti, federasyonlar, konfederasyon, sivil diktatörlükler, askeri diktatörlükler gibi kendisine dayatılan her türlü yönetim sistemini külliyen reddetti. Ümmete her ne dayatıldıysa, ümmet onu dışarı tükürdü. Bugün Nübüvvet metodu üzere Hilafet Devletini yeniden kurmak, ümmetin tek arzusu haline gelmiştir. Şu an Hilafet savunucularının yaşamadığı tek bir Müslüman ülke bile yoktur. Allah’ın izniyle ümmet, Hilafeti kurmak üzeredir. Bu yüzden kâfirler, ümmetin bu hareketliliğini yok etmek için yola koyuldular. İslam’a karşı savaşın amacı, ne pahasına olursa olsun Hilafetin geri dönüşünü engellemek ve her türlü yöntemlerle Hilafet savunucularını bastırmaktır. Bush, Blair, Obama, Cameron ve emperyalist devletlerin diğer üst düzey sivil-askeri liderleri tarafından mükerreren yapılan açıklamalar, bu konuda hiçbir şüpheye mahal bırakmamaktadır. George W. Bush, 08 Ekim 2005 tarihinde Amerikan halkına hitaben yaptığı bir konuşmada da belirttiği gibi, “Militanlar, bir ülkeyi kontrol etmelerinin Müslüman kitleleri harekete geçireceğini, bölgedeki bütün ılımlı hükümetlerin devrileceğini ve İspanya’dan Endonezya’ya kadar bir radikal İslam imparatorluğu kurulacağını düşünüyorlar” diye konuştu. 7 Temmuz patlamaları sonrasında Tony Blair, ”Artık şeytani ideoloji” ile yüzleşmek gerektiğine işaret etti. Ve “Bu ideoloji, tüm Müslüman ülkeleri tek bir Hilafet altında toplamayı amaçlıyor. Arap dünyasında etkili ve Şeriat yasalarına dayalı Taliban devletleri kurulmasını öngörüyor.” dedi.

Emperyalist kâfir-müşrik devletleri, 64 ilçede düzenlenen eş zamanlı bombalı saldırıları gerekçe göstererek 2005 yılında İslam ile mücadele olgusunu Bangladeş’e taşıdılar. Ama bu sadece bir bahane idi. Uyanık ve duyarlı siyasetçiler, gerçek nedenin, Bangladeşli Müslümanların diğer ümmet gibi İslami yönetim talebinde bulunmaları olduğunu bilirler. Kafirler, savaşı konsolide etmek ve tırmandırmak amacıyla tüm araçları kullandılar. Mevcut rejim tiran Şeyh Hasina’nın rolü de işte bununla uyumludur. Bugün Hasina İslam’a karşı şiddetli bir savaşa öncülük etmektedir. Bu topraklar daha önce böyle bir savaşa tanık olmadı. Hasina’nın İslam’dan nefret etmesinin kökeni, Hindistan’da sürgünde olduğu yıllarda müşriklerin, özellikle de İndira Gandhi’nin onu kollayıp gözetmesine dayanıyor. Hasina, İndira Gandhi Barış Ödülü’nü alırken 12 Ocak 2010 yılında yaptığı açıklamada Gandhi hakkında şunları söyledi: “O gerçekten benim için bir anne gibiydi” Gandhi, gözetip bakması için kendisinden sonra Hasina’yı Pranab Mukherjee’ye emanet etmiştir. Dolayısıyla emperyalistler, Hasina’yı İslam ile mücadelede en güçlü silah olarak kullanmaktadır. Çünkü gerek Hasina’nın, gerekse onun babası ve ailesinin müşrikler ile yakın ilişkileri vardır. Hâlbuki Allah Subhânehu ve Teâlâ müşrikler hakkında şöyle buyurmaktadır:

تَجِدَنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِلَّذِينَ آمَنُوا الْيَهُودَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُوا“İnsanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak Yahudiler ile şirk koşanları bulacaksın.” [Maide 82]

“İndira Gandhi’nin üvey kızının” Haçlı rejimi, iktidara geldiğinden bu yana her yönüyle İslam’a karşı amansız bir savaşı girmiştir. Bütün yolları denemiştir. Bunlardan bazıları:

-Korku atmosfer yaratmak için İslam’a, “terörizme” karşı büyük ölçekli propaganda yürütmüştür. Böylece ülke Müslümanlarının İslami yönetim talebini dile getirmelerini ya da bunun için seferber olmalarını önlemiştir.

-Devlet, İslam’a ve Şeriata saldıran sözde özgür düşünürleri, eşi benzeri görülmemiş şekilde desteklemiştir.

-İslam’ı pratiğe döken Müslüman subayları, görevden alarak ya da emekliliğe sevk ederek tasfiye etmiştir. O derece ki namaz kılan ya da sakal bırakan subaylar, hak ettikleri halde terfi alamamıştır. 

-Hükümetin İslam karşıtı politikaları hakkında konuşan veya siyasal İslam’a çağıran imamlara gözdağı verilmiş, gözaltına alınıp tutuklanmıştır.

- Laiklik karşıtı ve İslam’a sadık samimi Müslümanlar ve subaylara karşı casusluk yapmak, İslam davetçilerini jurnallemek amacıyla kafir-müşrik devletlerin istihbarat teşkilatları ile yakından işbirliği yapılmıştır.

-Hizb-ut Tahrir gençleri ve diğer Müslümanlara karşı acımasız anti-terör yasaları uygulanmış, rastgele gözaltına alınarak tutuklanmışlardır. Bu hükümetin iktidara gelişiyle birlikte Hizbin yüzlerce genci, Hilafete davet ettikleri için tutuklanmıştır. Serbest bırakıldıktan sonra yeniden tutuklanmışlardır. Oysa Hilafete davet terörist bir eylem değildir. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in metoduna göre çalışan, kendisini fikri ve siyasi çalışma ile sınırlandıran Hizbin, şiddete başvurmayan bir parti olduğu çok iyi bilinmektedir. Buna rağmen hükümet, sadece onları gözaltına almamakla yetinmedi. Aksine kefaletle serbest kalmalarını önlemek için yargıya baskı yapmıştır. Bazı samimiyetsiz hâkimler de bu konuda hükümetin emirlerine uymuştur.

-Polis teşkilatı ve güvenlik güçlerine müşrikleri ve davet taşıyıcılarına işkence yapmak için İslam’dan şiddetle nefret eden cahil laik Müslümanları atamıştır. 30 Ağustos tarihinde tutuklanan Hizb-ut Tahrir’in iki onurlu kadın üyesine yapılan işkence olayı buna bir örnektir. Onlar ciddi şekilde darp edildiler. “Allah, Allah,” diye haykırdıklarında, işkenceci gardiyan alaycı bir dille “Bekleyin bugün size Allah’ınızı göstereceğiz.” dedi. Bu aşağılık adam, bir müşrikti.

Ey Müslümanlar! Biz, bu rejimin, dine sadık samimi Müslümanlara, siyasal İslam için çalışanlara, Hilafet savunucularına ve Hizb-ut Tahrir gençlerine karşı yaptığı bu şeytani sayısız eylemlerin bir listesini yapabiliriz. Ama Hasina’nın, İslam ile mücadeleye efendileri adına odaklaştığını göstermek için burada serdedilenler yeterlidir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

يُرِيدُونَ أَنْ يُطْفِئُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ“Onlar ağızları ile Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar”[Tevbe 32]

Biz, sizi bu dine karşı savaşta bir tutum almaya ve rejimin bu şeytani eylemlerine karşı sesinizi yükseltmeye çağırıyoruz. Tutuklananların serbest bırakılmasını talep edin. Keyfi tutuklamalar ve gözaltıları durdurmak için güvenlik güçleri içindeki tanıdıklarınıza bir çağrıda bulunun.

Ey polis teşkilatı ve güvenlik güçleri içindeki Müslümanlar! Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

لَا طَاعَةَ لِمَخْلُوقٍ فِي مَعْصِيَةِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ“Allah’a isyanda mahlûkata itaat yoktur”[Ahmed] İslam, sizden, rejimin İslam ve Hilafet aktivistlerini takip etmek, tutuklamak, kaçırmak, gözaltına almak ve zulmetmek ile ilgili emirlerini reddetmenizi talep ediyor. Bazılarınız, işi gereği rejimin emirlerini yerine getirmek zorunda olduklarını iddia edebilir. Ama bu bahanenin, küfrün emirlerini reddetmeyi farz kılan Allah Subhânehu ve Teâlâ huzurunda hiç bir önemi yoktur. Siz, Amerika, emperyalist kâfir-müşrik ve onların ajanlarının, İslam’a karşı savaşında onların ayak takımı olarak davranmayı bırakmalısınız. İslam düşmanları ve onların ajanları uğruna Müslüman kardeşleriniz ve bacılarınızı ile mücadele etmeyin. Rejimin, İslam’a, “terörizme” karşı savaşının, ülkenin güvenliği için olduğuna dair iddialarına aldanmayın. Bu iddia gerçeklikten uzaktır. Irak, Afganistan ve şu an Suriye’de gerçekleşen yıkımın, İslam’a karşı savaşın ülke güvenliği ile hiçbir ilgisi olmadığının açık kanıtıdır. Bu savaş, ruhlarını kâfirlere satan zorbaların tahtların kurtarma sevdasıdır. Ve bu savaşın sadece bir grup insana karşı yürütüldüğüne dair ortaya atılan yaygaralara da aldanmayın. Siz, İslam davetine ve Hizb-ut Tahrir gençlerine karşı savaşmayı tercih ederseniz, kendinizi insanlardan soyutlamış olursunuz. İslam’ı seven ümmetin ve Hilafete davet edenlerin gazabına haiz olursunuz. İslam’ın samimi evlatlarına zulmettiğiniz için de onlar size lanet ederler. Biz, size Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın yaptıklarınızdan dolayı sizi hesaba çekeceğini hatırlatmak isteriz. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

إِنَّ الَّذِينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَرِيقِ“Şüphesiz inanmış erkeklerle inanmış kadınlara işkence edip sonra tövbe de etmeyenlere cehennem azabı ve (orada) yanma cezası vardır.”[Buruc 10] Ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem de şöyle buyurdu:

من روع مؤمنا لم يؤمن الله روعته يوم القيامة“Kim bir mümini korkutursa, Kıyamet günü korkusundan emin olamaz.”[Kenzu’l Ummal] Ayrıca size şunu da hatırlatmak isteriz ki eğer bundan vazgeçmezseniz, sadece dünyada değil, ahirette de kaybedenlerden olacaksınız. Hilafet yeniden kurulduğunda ki çok yakındır İnşaAllah, İslam’a ve ümmetin samimi evlatlarına karşı işlediğiniz tüm suçlardan dolayı adalet önüne çıkarılacaksınız.

Ey hâkimler! Allah Subhânehu ve Teâlâ, hâkimler hâkimidir. O gün tüm hâkimler O’nun huzurunda hesap verecektir. Allah Subhânehu ve Teâlâ, indirdiğine göre hükmedilmesini istedi. Eğer hüküm verecekseniz, adaletle hüküm vermelisiniz.

وَإِذَا حَكَمْتُمْ بَيْنَ النَّاسِ أَنْ تَحْكُمُوا بِالْعَدْلِ“İnsanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman, adaletle hüküm verin.”[Nisa 58] İslam’a davet edenlere ve Nübüvvet metodu üzere Hilafet için çalışan Hizb-ut Tahrir’in kadın erkek üyelerine karşı hüküm verdiğiniz sözde anti-terör yasaları, Allah’ın indirdiklerinden türetilmiş değildir, adalet ile de yakından uzaktan hiçbir alakası yoktur. Bu yasalar, İslam ile savaşmak için rejimin yaptığı yasalardır. Bu yasalar, Amerika ve müttefiklerinin diktelerine uygun olarak yürürlüğe girmiş ve samimi Müslümanları adaletten mahrum etmenin bir aracı olarak da İslam’a karşı savaşta kullanılmaktadır. Siz bunun tamamen farkındasınız. Size bu gerçeği görmezden gelmeyin diyoruz. Allah’ın kelimelerine de sakın sırtınızı dönmeyin. Ayrıca yargıç olarak görev esnasında bir onuru sahip olduğunuzu iddia ediyorsunuz. Gelin zalimin zindanlarında yatan asil ümmeti Muhammedin samimi erkek ve bayanlarını salıvererek onurlu olduğunuzu gösterin. İyi düşünüp taşının ve ona göre hüküm verin. İslam ile mücadele ve ona karşı kumpas kurmanın neresi onurludur. Ve son olarak diyoruz ki iyi düşünün ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’inşu hadisine göre hareket edin:

الْقُضَاةُ ثَلَاثَةٌ وَاحِدٌ فِي الْجَنَّةِ وَاثْنَانِ فِي النَّارِ فَأَمَّا الَّذِي فِي الْجَنَّةِ فَرَجُلٌ عَرَفَ الْحَقَّ فَقَضَى بِهِ وَرَجُلٌ عَرَفَ الْحَقَّ فَجَارَ فِي الْحُكْمِ فَهُوَ فِي النَّارِ وَرَجُلٌ قَضَى لِلنَّاسِ عَلَى جَهْلٍ فَهُوَ فِي النَّارِ“Hâkimler üçtür: Bunların biri cennetlik, ikisi cehennemliktir. Cennetlik olan, doğruyu bilip, doğru ile hüküm verendir. Doğruyu bilip, zulümle hüküm veren ve bilmeden insanlar arasında hüküm veren, cehennemliktir.”[Ebu Davud] Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya itaat ederek doğru yolu bulun ve doğru hükümler verin. Hükümetin talimatlarına uyarak hapse atmak yerine İslam davetini yüklenenlere ve Hilafet için çalışanlara karşı adaletli olun.

Ey etkin insanlar ve samimi olanlar! Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

مَنْ رَأَى مِنْكُمْ مُنْكَرًا فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِلِسَانِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِقَلْبِهِ وَذَلِكَ أَضْعَفُ الْإِيمَانِ“Sizden kim bir münker görürse, onu eliyle değiştirsin. Eğer gücü yetmezse diliyle değiştirsin. Eğer buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin. Bu ise imanın en zayıf olanıdır.”[Müslim] Rejimin şeytani eylemlerine karşı yüksek sesle konuşun. Çünkü siz, etkin insanlarsınız. Çeşitli platformlar da konuşabilirsiniz. Amerika ve müttefikleri, onların ajanları, İslam’a karşı savaş yürütürken sessiz seyirci olmayın. Hükümeti bu ülkenin samimi erkek ve bayanlarını serbest bırakmaya zorlayın ve onlara yapılan işkenceyi durdurmak için nüfuz ve konumunuzu kullanın. Olabilir ki konum ve nüfuzunuz, alçaklık ve rezil rüsvanın değil de, bu dünya ve ahiretin iyiliğini elde etmenin bir yolu olabilir.

Ey ordu içindeki samimi subaylar! İslam’a karşı bu savaş, daha ne zamana kadar devam edecek? Siz, seyirci olarak kaldığınız sürece tiran Hasina, bu ülkenin Müslümanlarına ve İslam’a karşı zulmünde her geçen gün daha da azgınlaşacaktır. Buna bir son vermek sizin elinizdedir. Ayağa kalkın, cesur olun ve görevinizi yerine getirin. Samimi Müslüman kardeşlerinizin iyiliği için, İslam ve Müslümanlar için, Allah ve Rasûlü için, İslam’ın bu zorba düşmanını, kâfir ve müşrik ülkelerin müttefikini ortadan kaldırın ve Hilafeti kurmak için iktidarı bize, Hizb-ut Tahrir’e teslim edin. Ki böylece İslam’a karşı savaş, sadece burada Bangladeş’te değil, aynı zamanda tüm İslam dünyasında da son bulsun.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِقِينَ“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve sadıklar ile birlikte olun.”[Tevbe 119]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Bangladeş Vilâyeti


H. 10 Muharrem 1437
M.  Cumartesi, 21 Kasım 2015

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER