Haber-Yorum

Kudüs Son Başkentimiz Olacak!

Haber:

Cumhurbaşkanı Erdoğan "Bugün Kudüs'te ağlatılan her çocuk, acı çektirilen her anne, vurulan, dövülen, her insan yaklaşan yeni bir fırtınanın habercisidir. Kudüs meselesi topyekun insanlığın ve Müslümanların uyanışına vesile olacaktır" dedi. (Ajanslar)

Yorum:

Kudüs ve özellikle etrafı mübarek kılınmış Mescidi Aksa toprakları her zaman insanlığın vicdanı, Müslümanları uyandıran vesile olmuştur… İslam ümmeti her geçen gün uyanıyor ve bu uyanışın bedelini 1 asırdır ödüyor. Sadece Kudüs topraklarında binlerce çocuk ve kadın tutuklandı. Mescidi Aksanın avlularında bacılarımızı, çocuklarımızı şehit verdik/ veriyoruz. Gasıp terör devletinin füzeleri ile ayaklarını kaybeden İbrahimler, ayakları olmadığı halde gasıp terör varlığını tanımıyor ve zalime zalimsin derken meydanlarda şehit oluyor. Kudüs’ün çocukları Ebabiller misali ellerindeki küçük taşlarla, kalplerindeki büyük imanları ile Allah’ın mescitlerini yalnız bırakmadılar. Her daim bu ümmet canını, malını ortaya koydu ve kutsallarına sahip çıktı/çıkıyor…

Peki, Mescidi Aksa ve diğer kutsallarımıza asıl sahip çıkması gerekenler, asıl somut hakiki adımlar atması gereken siz yöneticiler ne zaman uyanacaksınız? Bugüne kadar İslam beldelerinin başındaki yöneticiler gerçek bir adım atmadıkları için Mescidi Aksa işgal altında! Tüm mescitlerimiz işgal altında! Aslında tüm kutsallarımız işgal altında!..

Sizler hala ABD’nin emri altındaki BM medet umuyorsunuz! Sizler hala Uluslararası anlaşmalara bakıyorsunuz! Sizler hala kınama mesajları, geçerliliği olmayan aciz kararlar, meydanlarda sert açıklamalar ile üzerinize düşen sorumluluğu yaptığınızı mı zannediyorsunuz? Mesele herhangi bir tepki verme meselesi değil gasıp terör varlığının işgalinin kaldırılması meselesidir. Bu mesele Kudüs ve çevresinden terör devleti yok edilmeden çözülmüş olmayacak.

Kudüs 1917 yılının Aralık ayında İngilizlerin işgal etmesinden bugüne tam 100 yıldır işgal altında. Bundan tam 70 yıl önce terör devleti BM kararı ile tanındığında bölgedeki devletler kınama mesajlarından çok daha fazlası ile savaş ilan ederek karşılık vermişlerdi...  Ancak bu savaşın amacı gasıp Yahudi varlığını tanımak ve meşrulaştırmaktı. 1948 savaşından hemen sonra gasıp Yahudi varlığı bu savaşı bağımsızlık savaşı olarak niteledi ve sözde devletini ilan etti. Hemen azılı kafirler İngiltere, ABD, Rusya gibi devletler tanırken Müslümanların yaşadığı beldeler içinde gasıp Yahudi varlığını ilk tanıyan devlet de Türkiye oldu. Yani savaş kararı alanlar aslında bu karar ile gasıp varlığı meşrulaştırmış oldular... Aynı senaryo 20 yıl sonra yeniden sahnedeydi. 1967 yılında aynı şekilde Suudi Arabistan, Ürdün, Irak, Suriye, Mısır, Lübnan, Cezayir’den oluşan 7 devlet 6 günde güya gasıp terör varlığına yenildi. Gasıp varlık topraklarını bununla 4 kat artırdı. Mısır ve Suriye orduları savaşmadan Sina bölgesini ve Golon tepelerini terk ettiler. Ürdün Batı Şeria’dan vazgeçti… Aynı şekilde 1973 savaşı sonra 1978 Mısır-terör varlığı arasındaki anlaşmalar ve Sina bölgesinin Mısır’a verilmesi dahi bir senaryo idi ve böylece ABD ajanı Envar Sedat kahraman ilan ediliyordu… Şimdi ise ABD’nin istediği iki devletli çözüm için sinsi planlar uygulanıyor... Kafirler bu kararları pervasızca alırken mazlumların yanında olması gerekenler alınan ihanet kararlarını teyit eden kararları “Kudüs’ü Doğu-Batı” diye ikiye ayırarak destek oluyorlar. Bu tıpkı seleflerinin yaptıklarına benziyor.

Ey yöneticiler, Allah’ın size emri ve bizim sizlerden beklediğimiz herhangi bir tepki değil. Geçmişte savaş ilan edenler dahi savaş kararları ile terör devletine katkı sundular. Allah’a, Resulüne, Müslümanlara ve kutsallarımıza ihanet ettiler. Bu yüzden biz gerçekten Allah’tan hakkıyla korkarak hareket etmenizi ve gasıp varlığı yok etmeyi istiyoruz… Biz Kudüs’ün Allah Resulünün vaat ettiği gibi kurulan Hilafet devletinin son başkenti olacağına inanıyoruz… Bu hak bir vaaddir. Bu vaadi kimse engelleyemez. Engellemeye çalışanlar kaybedecek, bunun için çalışanlar ise kazanacaktır Biiznillah.

Hizb ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi adına

Musa Bayoğlu