Haber-Yorum

İnsanlık, Rabbani Bir Nizam Tarafından Kurtuluncaya Kadar Beşerî Rejimin Esiridir!

Haber:

2 Ocak Pazar günü Demirören Haber Ajansı, İran ile Türkiye arasındaki dağlık bir geçitte şiddetli soğuk nedeniyle bir Afganlı kadın mültecinin hayatını kaybettiğini bildirdi. Zira Afganlı kadın, iki çocuğu ile Türkiye’ye yasa dışı yollarla geçmeye çalışırken, dondurucu soğuğa dayanamayıp yaşamını yitirdi. Nitekim Anne, bazı kıyafetlerini çıkarmış ve iki çocuğunu şiddetli soğuktan ve şiddetli dondan kurtarmak için onlara giydirmiştir. Dolayısıyla aynı yerde donarak hayatını kaybetmiştir. 

Yorum:

Bu Afganlı kadının Türkiye topraklarında soğuktan hayatına kaybetmesine veya İran topraklarında hayatına kaybetmesine bakılmaksızın, bu musibetin tek bir nedeni vardır ki o da; mevcut iktidar rejimlerinin kadınların ve çocukların güvenliğini, emniyetini, korunmasını ve yeterliliğini sağlamaktan aciz kalmalarıdır.

2020 yılına ait Küresel Göç Raporuna göre, dünya çapındaki uluslararası göçmen sayısı (2017 yılındaki 258 milyona kıyasla) 272 milyona ulaşmış olup bu sayının yüzde 48’ini kadın göçmenler oluşturmaktadır. Çocuk sayısının ise, 38 milyon göçmen çocuk olduğu tahmin edilmektedir. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne göre, dünya çapında zorla yerinden edilenlerin sayısı 2019 yılının sonunda 79,5 milyona ulaşmıştır. Ayrıca Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından Kasım 2021’de yayınlanan küresel eğilimlere ilişkin altı aylık rapora göre bu sayı 84 milyona yükselmiştir.

Göç ve iltica nedenleri ne kadar çeşitli ve muhtelif olursa olsun; ekonomik nedenlerden siyasi, sosyal, insani ve güvenlik nedenlerine kadar bunların hepsinin ortak noktasının, çıkarlar savaşına dayalı yozlaşmış Kapitalist sistemin ürünü olmalarıdır. Zira Kapitalist sistem, insanların kanlarını heder etmiş, onları fakirleştirmiş, evsiz bırakmış, marjinalleştirmiş ve onlara göç ettikleri yerde sürgünün ve göç ve sığınma sırasında sevdiklerini kaybetmelerinin acısını yaşattığı gibi ırkçılığın ve sömürünün acısını yaşatmış ve onları insana yakışır bir yaşamdan mahrum etmiştir. Böylece huzurlu bir uyku, sürdürülebilir güvenlik, yeterli sağlık, manevi ve fiziksel güvenlik ve tüm meşru hakların anlamları onların sözlüklerden silinmiştir!  

Genel olarak insanlığın, özelde kadının çektiği acılar, krizler üreten, çözümler sunmaktan aciz olan bir anayasanın sonucudur. Dolayısıyla insanlık, Rabbani ve nurani bir nizam tarafından kurtuluncaya kadar bu karanlık beşerî rejimin esiri olarak kalmaya devam edecektir. Nitekim Rabbani nizam, adaletle hükmedecek, tüm tebaanın hakları arasında eşit davranacak ve onların yiyecek, giyecek, barınma, güvenlik, eğitim ve sağlık gibi temel ihtiyaçlarını karşılayacaktır… O halde tüm insanlığa inen, kadın hakları ve himayesindeki tüm insanlar için parlak bir model sunan İslam’ın dışındaki bir yönetim sistemini nasıl kabul edebiliriz?!

O halde sizleri Allah’ın şeriatına, O’nun hükmünü ikame etmeye ve Allah’ın emrini yerine getirmek için acele etmeye davet ediyoruz ey Müslümanlar. Zira sizinle bu zorba yönetimin kasvetinin yok olması arasında, onu değiştirmek için çalışmayı benimsemeniz ve Halifesinin Fırat nehrinin kıyısında bir koyun kaybolsa onun hesabını Allah’ın kendisinden soracağından korktuğu Nübüvvet Minhacı üzere bir devleti kurmanızdır. O zaman Rasul’ün bir hayır olarak tavsiye ettiği kadının durumu nasıl olur acaba?! 

Allahu Teala şöyle buyurmuştur: ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ لَمْ يَكُ مُغَيِّراً نِعْمَةً أَنْعَمَهَا عَلَى قَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُوا مَا بِأَنْفُسِهِمْ وَأَنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ“Bunun sebebi şudur: Bir toplum kendilerinde bulunan (iyi davranışlar)ı değiştirmedikçe, Allah onlara verdiği bir nimeti değiştirmez ve şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”  [Enfal-53]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

M. Durra El-Bakuş