- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
ABD Projesinin Tuzağına Düşmekten Sakının!
Haber:
Suriye şehirlerinin kurtarılması ve suçlu rejimin şaşırtıcı bir hızla düşmesi.
Yorum:
Şam tiranı ve rejimi, onlarca yıllık suç, aldatma, ahlaksızlık ve ihanet yönetiminin ardından geçtiğimiz pazar günü şafak vakti düştü; dolayısıyla mücrim rejimin bir milyondan fazla insanı öldürdüğü, yaklaşık on dört milyon insanı yerinden yurdundan ettiği, şehirleri ve mahalleleri yerle bir ettiği Şam'da devrimin patlak vermesinden on dört yıl sonra, başta sevgili Suriye’nin mazlum halkı olmak üzere tüm dünyadaki İslam ehlini sevince boğan büyük bir tarihi olay yaşandı.
Suriye’nin birçok kentinin ve köyünün kurtarılmasından ve halkına geri dönmesinden duyduğumuz bu büyük sevincimiz, dünyadaki zulmün başı olan Amerika’nın planlarına karşı bizi kör etmemesi gerekir;zira bu rejimi onlarca yıl boyunca destekleyen ve mübarek devrimin başlamasından bu yana onun düşmesini uzun yıllar geciktiren Amerika’dır. Ancak Amerika’nın şu anda aradığı şey, siyasi çözümü kendi programına göre sıcak bir ateşe sürüklemektir. Allah’tan Amerika’nın vekillerinin, müttefiklerinin ve ajanlarının çabalarını boşa çıkarmasını ve güzel akıbeti muttakilerin lehine kılmasını niyaz ediyoruz.
ABD’nin kendisi için çalıştığı bu çözümde, dengeli bir paya sahip olmayı uman İran’a bir yer yoktur; belki de İran, geçmişte Suriye’de gerçek bir İslam Devleti’nin kurulmasını engellemek için devrimin ilk yıllarında rejimi destekleyip onun yıkılmasını önleme eyleminden dolayı Amerika’nın kendisi için bir ödül payı vereceğini hesap ediyordu.Ancak Lübnan’daki partisinin çökmesi hesapları değiştirdi ve bu da Lübnan’da yaşananlara benzemektedir.
Rusya’ya gelince; mevcut olaylara aktif olarak müdahale etmekten kaçındığı ve rejimin düşmesini önlemek için önemli bir askeri harekette bulunmadığı açıktır.Bu, kendisi için Suriye’den kat kat daha önemli olan Ukrayna’da kendisine önemli bir pay veren bir anlayışın parçasıdır.
ABD’nin üzerinde çalıştığı çözüm, rejim ve muhalefet arasında varılacak bir uzlaşı temelinde krizi sona erdirmektir. Ancak devrimcilerin hızla ilerlemesi ve rejim güçlerinin saflarının hızla çökmesi, ABD'nin çizdiği senaryoyu başarısız kıldı ve rejim, diyalog ve geçiş aşamasının başlatılması amacıyla bir başlangıç olarak çatışmaların durdurulmasını sağlamak için yeterli olacak bir süre dayanamadı. Zira bir gecede Suriye, devrimcilerin askeri harekâtının komutanlığı tarafından temsil edilen fiili bir otoriteye dönüştü.
Ancak bu ani çöküşün ABD’nin Suriye’nin geleceğine ilişkin hazırlamış olduğu planını değiştirmesine neden olması beklenmemelidir.Bu plan, Suriye’nin ademi merkeziyetçilik veya federalizm adı altında mezhepsel veya ulusal nitelikte özerk kantonlara bölünmesini ve her kantonu ya doğrudan kendi vesayeti altında olmasını ya da bölgesel ajan bir devletin vesayeti altında olmasını öngörüyor.
Amerika, Suriye’de yıllardır süren savaş sırasında nüfuz bölgelerine salgıladığı şeylerin, “ulusal diyaloglar” ve gelecekteki çözüm anlaşmaları kapsamında bunları anayasal olarak yasalaştırmadan önce, Suriye’nin gelecekteki kantonları için zemin hazırlayan bir gerçekliği çizeceğini düşünüyor.
Nusayri mezhebi için kıyıda bekleyen Nusayri kantonunun, rejimin ortadan kalkması ve Lazkiye ve Tartus'taki Müslüman halkların yeniden cesurca sokaklara dökülmesiyle şansının azaldığı doğrudur;Ancak Amerika büyük olasılıkla bu kanton projesini sunmak için uygun fırsatları sağlayacak bir araçtan yoksun kalmayacaktır.Fırat’ın doğusundaki Kürt kantonuna gelince, tıpkı 2003’teki ABD işgalinden sonra Irak Kürdistanı’nda hazır olduğu ve daha sonra anayasallaştığı gibi zaten bu kanton hazırdır. Programında başka bölgelerde de kantonlar olabilir; örneğin Dürzi kantonuna aday olan Süveyda gibi.
Elbette Amerika’nın Suriye’de kendisi için çalıştığı devlet, şekli, rejimi ve anayasası ne olursa olsun, insan yapımı bir anayasayı uygulayan ve “uluslararası toplum” forumu kapsamında küçük ve bağımlı devletlerin safında "kibar ve itaatkar" olarak yer alan laik bir devlettir.
Suriye’nin büyük bir kısmının küfür ve sapkın çetelerden kurtarılması, kalpleri büyük bir sevinçle dolduran muhteşem bir manzaradır. Peki Mücahitler, Suriye’nin bölünmesini engellemek, sivil parlamenter devlet gibi sözlerin ve benzeri mayınlı tezlerin kökünü kazımak, Suriye’yi Müslüman ve gayrimüslim tüm tebaasının işlerini gözetmek üzere Allah’ın şeriatını tesis eden bir devlete dönüştürmek ve buranın tüm ümmeti kapsayan İslam Devleti’nin çekirdeği olması için cihatlarını Suriye'nin geri kalanında da sürdürerek bu sevinci tamamlayıp el-Aksa’yı kurtarma, Gazze’yi destekleme ve Filistin’in geri kalanını özgürleştirme onuruna sahip olacaklar mı?Zira neden İslam’ın merkezi, Allah’ın kendisine ve halkına kefil olduğu, İslam'ın ilk günlerindeki fetihlerin oradan başlayıp doğuda Çin sınırlarına ve batıda Atlas Okyanusu'na kadar ulaştığı ve Selahaddin’in el-Aksa’yı Frenk işgalcilerden kurtarmak için oradan yola çıktığı Şam beldesi olmasın?
Allah mücahitlerin adımlarını, Allah’ın sevdiği ve razı olduğu şeylere yönlendirsin ve onları en doğru yola ulaştırsın.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ahmed El-Kasas