- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Efendimiz Musa Aleyhisselam'ın Kıssasından Alınacak Dersler ve İbretler!
Tarih boyunca hak ile batıl arasındaki mücadelede ve Allah’ın sünnetleri tekerrür etmekte olup Allah’ın Nebisi Musa Aleyhisselam ve Firavun’un ibret verici dersleri her zaman ve her mekânda varlığını sürdürmektedir; zira her ne kadar yüzler ve araçlar değişmiş olsa da olaylar birbirine benzemekte ve tekrarlanmaktadır. Örneğin Şam topraklarında yaşananlar Musa'nın kavminin başına gelenlere benzemektedir; zira zalim bir zümre, despotluğunun karanlığını dağıtacak nuru görmeyi reddedince, tıpkı Firavun'un otoritesini pekiştirmek için yardımcılarının ve ayak takımının yardımıyla erkek çocuklarını öldürüp kızlarını hayatta bırakarak İsrailoğullarını zayıflatmak için yaptığı gibi savaşında her türlü baskı ve vahşet aracını kullanmıştır.
Beşar Esad rejimi devrimi söndürmek için hiçbir aracı kullanmaktan kaçınmadı; zira Şam halkını öldürüp yerlerinden etmek için çalıştı ve büyük sömürgeci güçlerin desteğine güvenerek yaş kuru her şeyi yakmak için İranlı milisleri ve Rus paralı askerlerini getirdi; tıpkı Firavun'un Musa Aleyhisselam ile birlikte iman edenlere zulmetmek için sihirbazlarını ve askerlerini kullandığı gibi ama Allah'ın iradesi galip geldi. Çünkü ihanetlere ve komplolara rağmen devrim direndi ve Şam halkı, Müslüman ülkelerin modern çağda tanık olduğu en vahşi zulüm karşısında dimdik ayakta durdu.
Tıpkı Musa Aleyhisselam ve beraberindekilerin kurtuluş ve denizin taşıp tiranın boğulma anı geldiği gibi Şam halkı için de Allah'ın yardımı, mücadelenin yeni bir safhasını başlatmak için tiranın kaçışıyla geldi; bunun üzerine münafıklar ve pusuda bekleyenler (devrim hırsızları) çok geçmeden deliklerinden çıkarak zamanı geri almaya çalıştılar; zira tıpkı Firavun'un ölümünden sonra İsrailoğullarını tekrar saptırmak için böğüren bir buzağı heykeli yapan Samiri gibi, devrimde de ajan rejimler ve Allah'ın şeriatıyla hiçbir ilgisi olmayan ithal yasalarla halkını sömürgecinin kollarına geri döndürmeye çalışanlar ortaya çıkmıştır.
Bu pusuda bekleyenler ve siyasi tüccarlar devrimi kontrol altına almaya çalıştılar; zira rejimin kalıntılarına karşı cepheler açılmasını talep eden muhlis kişilere baskı uygulayıp hapse attılar ve Şam halkının kanları ve fedakarlıklarıyla devirdiği sapkın laik yönetimi geri getirebileceklerini düşünerek Batı'ya ve yardakçılarına güvenceler verdiler. Ancak Musa Aleyhisselam ile birlikte müminler dalalet karşısında sebat ettikleri gibi Şam'daki hak ehli de devrimin sadece tiranı devirmek için değil, İslam'ın ve Allah'ın şeriatının hakimiyetini tesis etmek için yapıldığının farkına vararak tutumlarında sebat etmeye devam ettiler.
Devrimin tamamlanması ancak hak üzere sebat ederek, her türlü dolambaçlı yolları reddederek ve şüpheli uzlaşmalara ya da yarı çözümlere yer bırakmadan pusulayı doğru yöne döndürmek için çalışarak gerçekleşebilir; zira Allah peygamberi Musa Aleyhisselam’a yardım ve hakimiyet vaat ettiği gibi hak yolda yürüyen herkes için de vaatte bulunmuştur. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: إِنَّا لَنَنْصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْأَشْهَادُ“Şüphesiz peygamberlerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında, hem şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.” [Mümin 51] Dolayısıyla gerçek yardım, asla vaadinden dönmeyen Allah'ın vaadi gelinceye kadar yeryüzünde Allah'ın hükmünü ikame etmek ve ümmetin izzetini yeniden tesis etmekle tamamlanacaktır.
Evet, devrimin tirana karşı zaferi, Allah'ın mümin kullarına yönelik yardımıyla olmuştur; ancak gerçek zafer sadece tiranları devirmekle değil, bilakis İslam'ın hükmünü ikame etmekle ve yeryüzünde Allah'ın şeriatının egemenliğini gerçekleştirmekle olacaktır. Nitekim Allah Musa'ya yardım edip Firavun'u helak ettiği gibi bu yardımı da İsrailoğullarına Allah'ın şeriatını hakim kılması için bir başlangıç kılmıştı ancak onlar, Samiri tarafından fitneye düşürüldüler ve haktan saptılar.
Bugün Şam'da yaşananlar da buna benzemektedir; zira tiranın düşmesinin ve bölgesel ve uluslararası komplocu güçlerin çökmesinin ardından, sanki daha önceki derslerden ibret almamışlar gibi insanları laikliğe geri döndürmek ve Batı'nın kollarına düşürmek isteyenler ortaya çıktılar; ancak bilinç sahibi ve hak ehli, rejimi tüm sembolleriyle birlikte devirmek, Batı'nın nüfuzunu söküp atmak ve Allah'ın indirdikleriyle hükmeden bir İmama biat ederek İslam'ın hükmünü ikame etmek için ilkeleri üzerinde sebat ettiler.
Bu nedenle devrim halkı, zaferin sadece tiranın devrilmesiyle olmayacağını, aksine İslam'ın egemenliği gerçekleşinceye kadar yolun tamamlanmasıyla olacağını idrak etmelidirler. Eğer gevşeklik gösterirler ya da yarı çözümlere razı olurlarsa, Osmanlı Hilafet Devleti yıkıldıktan sonra ümmetin parçalanıp sömürgecinin bir avı olduğu dönemde meydana geldiği gibi yeniden belaya maruz kalacaklardır.
Samiri senaryosunun tekrarlanmaması ve Allah'ın kendilerini Firavun'dan kurtardıktan sonra bazı insanların buzağıya tapmaya geri dönmemesi için muhlis kişilerin peşinde olması gereken gaye Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti kurmak olmalıdır. Dolayısıyla tam zafer, Allah sadık kulları için tam bir hakimiyete izin verinceye kadar hak üzere sebat ederek İslam'ın eksiksiz kamil bir şekilde tatbik edilmesiyle olacaktır.
وَنُرِيدُ أَن نَّمُنَّ عَلَى الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا فِي الْأَرْضِ وَنَجْعَلَهُمْ أَئِمَّةً وَنَجْعَلَهُمُ الْوَارِثِينَ
“Biz ise, o yerde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve onları (mukaddes topraklara) varis kılmak istiyorduk.” [Kasas 5]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Baha El- Hüseynî - Irak