Pazartesi, 10 Ramazan 1446 | 2025/03/10
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
ABD'nin Tek Taraflılığı, Müslümanların Başındaki Yöneticilerin İhanetiyle Mümkün Hale Gelen Sömürgecinin Bir Uzantısıdır!

بسم الله الرحمن الرحيم

ABD'nin Tek Taraflılığı, Müslümanların Başındaki Yöneticilerin İhanetiyle Mümkün Hale Gelen Sömürgecinin Bir Uzantısıdır!

Donald Trump yaptığı açıklamada şöyle demiştir: “ABD Gazze Şeridi'nin kontrolünü ele geçirecek ve biz de orada bir projeyi hayata geçireceğiz... Bölge halkına sınırsız iş ve konut imkânı sağlayacak ekonomik kalkınmayı uygulayacağız ve gerçek bir görev yerine getireceğiz, farklı bir şey yapacağız.” Bu açıklama, yüzyıllardır ABD dış politikasına yön veren kökleşmiş sömürgeci zihniyet bağlamında gerçekleşmiştir. Bu açıklamalar, Amerika'nın tek taraflılık yönlerinden birini yansıtmakta olup bu ise ABD'nin diğer ülkelere kıyasla istisnai ve örnek bir varlık olduğu inancıdır; nitekim bu inanç tarihsel olarak soykırımı, sömürgeci yayılmayı ve “barış ve özgürlüğü” yaymayı temsil eden sahte bir gerekçe altında küresel hegemonyayı meşrulaştırmıştır.

Amerika'daki yerli halkın yok edilmesinden birçok ülkenin işgaline kadar Amerikan tek taraflılığı sömürgeci arzuları gizleyen bir sis perdesi mesabesinde olmuştur; zira bu ideoloji çerçevesinde Amerika, “açık kader” yanılsaması altında toprakları işgal etme ve kontrol etme hakkına sahip “seçilmiş ulus” olarak tasvir edilmiştir. Ancak bu, soykırımın Amerikan imparatorluğunun inşası için bir araç haline geldiği Amerikan yayılmacılığının uzun tarihinin sadece ilk faslıydı; zira Vietnam'dan Irak'a, Afganistan'dan Filistin'e kadar ABD dış politikası, kitlesel katliamları her zaman “özgürlük” ve “demokrasi” için gerekli bir bedel olarak meşrulaştırmış olup Trump'ın Gazze vizyonu da aynı modeli takip etmektedir; zira ABD'nin harap olmuş bir toprak üzerindeki hegemonyası, baskının ve sömürgenin bir devamı olmak yerine bir çözüm olarak sunulmaktadır. Nitekim Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ قَالُواْ إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَOnlara “Yeryüzünde düzeni bozmayın” denildiğinde, “Hayır, biz yalnızca ıslah edenleriz” derler.” [Bakara 11]

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Amerika, uluslararası sistemi kendi çıkarlarına hizmet etmesi için stratejik olarak yeniden şekillendirdi; bu yüzden BM, IMF ve Dünya Bankası dünya barışını ve ekonomik istikrarı sağlayacak mekanizmalar olarak sunuldu ancak bunlar gerçekte sadece hegemonyalarını güçlendirmek için çalıştılar; nitekim İngiltere ve Fransa'nın savaşın bir sonucu olarak zayıflamasıyla birlikte sömürgeci imparatorluklarından çıkarılmaları için birçok baskı uyguladı ama bu asla sömürgeciliğe bir son vermek için değildi, aksine kendi hakimiyetini Avrupa hegemonyasıyla değiştirmek içindi.

Amerika BM'yi müdahalelerini meşrulaştırmak için kullanırken, IMF ve Dünya Bankası'nı da ülkeleri borç tuzağına düşürmek ve ekonomik olarak boyunduruk altına almak için kullandı; dolayısıyla bu yeni dünya düzeni, tartışmasız olarak ABD'nin askeri, siyasi ve mali gücünün kalmaya devam etmesini sağladı, bu da demokrasi ve uluslararası işbirliği kılıfı altında uluslararası ilişkilere kendi iradesini dayatmasına izin verdi ve böylece dünyayı, Avrupa sömürgeciliğinden diplomasi ve kalkınma sloganlarının arkasına gizlenerek ABD sömürgeciliğine kaydırdı.

Trump'ın Gazze vizyonu askeri hegemonyanın ötesine geçerek ekonomik köleleştirmeye ulaşmıştır; bu ise halkının kanıyla sulanan bir toprağı Batılı elitler için bir oyun alanına dönüştürmek, Filistin direnişinin tarihini silmek ve Filistin halkından ziyade yabancı yatırımcılara fayda sağlayan bir sistemi dayatmak için kasıtlı bir girişimdir; bu da savaşlarda harap olmuş bölgelerde tekrarlanan bir Batı tarzı olarak kabul edilmektedir; zira kapitalizmin yeniden inşa projeleri, tıpkı 2003'ten sonra Irak'ın ABD-İngiliz işgali sırasında olduğu gibi gerçek bir yeniden inşa çabalarından ziyade uzun vadeli kontrol araçları olarak kullanılmaktadır.

Amerikan tek taraflılığı küresel sömürgeciliği beslerken ancak sadece Batı'nın elindeki birer araç olan ve Müslüman ülkelerin yabancı kontrolü altında zayıf ve bölünmüş olarak kalmasını sağlamak için çalışan Müslümanların başındaki yöneticilerin ihaneti olmasaydı bu durum devam etmezdi; zira devam eden suçlarına rağmen Yahudi varlığıyla ilişkileri normalleştirmekten, İslam topraklarında Batılı askeri üslerin varlığına izin vermeye kadar bu yöneticiler, ümmetin çıkarları pahasına Amerikan hegemonyasını kutsadılar ve işgali kolaylaştıran kollara dönüştüler, direniş hareketlerini suçlu hale getirirken Batılı şirketlerin ümmetin kaynaklarını yağmalamasına izin verdiler; dolayısıyla bu yöneticilerin Amerikan nüfuzuna imkan vermeleri, onların Müslüman ülkelerdeki Batı çıkarlarını korumak için ajanlar olduklarına dair gerçek doğalarını ortaya çıkarmaktadır.

Bu mesele sadece Filistinlilerin sorumluluğunda değildir, aksine küresel İslami bir mücadeledir; bu yüzden Müslümanlar olarak bizim şerî vacibimiz, ABD'nin ülkelerimizdeki yayılmasına direnmek, onu kökünden söküp atmak, Batı kapitalizmini ve ithal yönetim modellerini reddetmek, sömürgecilerle iş birliği yapan ve halklarını savunma konusunda başarısız olan yöneticilere karşı koymaktır; ancak bu şekilde Batı'nın ekonomik ve askeri hegemonyasından kurtulabiliriz. Dolayısıyla kâfir laik modeli reddetmek, karar alma sürecinde bağımsız ve sömürgeci çıkarlara tabi olmayan birleşmiş ve kalkınmış bir ümmet aracılığıyla ümmetin birliğine ve alemlerin Rabbinin adaletine öncelik veren vahiy kaynaklı İslami sistemimizi yeniden tesis etmek bizim görevimiz haline gelmiştir. Zira hiçbir yabancı gücün bize işlerimizi dayatma hakkı yoktur ve bizim önümüzdeki yol açıktır ki o da şudur; bağımlılık zincirlerini kırmak, Batı hegemonyasını reddetmek ve Peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Minhacı üzere Hilafet Devleti'ni kurmak yoluyla ümmetin egemenliğini yeniden tesis etmektir.

يُرِيدُونَ لِيُطْفِؤُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَاللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ
Onlar, ağızları ile Allah’ın nurunu söndürmeyi istiyorlar. Ve Allah, kâfirler kerih görseler bile nurunu tamamlayacaktır. Müşrikler istemese bile dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini hidayet ve hak ile gönderen O’dur.” [Saf 8-9]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Meryem Ensâri

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER